îsâ

:

عيسی

(a. h. i.) : 1) dört büyük peygamberden biri olup kendîsine -vahi yoliyle İncil nazil olmuştur.

îsâ

:

ايساء

(a. i.) : tesellî edip sabırılığa teşvik etme, edilme.

îsâ'

:

ايصاء

(a. i.) : 1) vasî yapma, vasiyet yapmıya me'mur etme. 2) vasiyet etme.

îsâ'

:

ايساع

(a. i.) : 1) zenginleştirme, zenginleştirilirle. 2) genişletme.

isabet

:

اصابت

(a. i. savâb'dan.) : 1) rast gelme, doğruca gidip erişme, yerini bulma. 2) doğru bir fikir söyleme. 3) düşme, tutma, dokunma.

isâbet-i ayn

:

 

göz değme.

isâbet-i re'y

:

 

fikir doğruluğu, yerinde bir düşünce.

isâbet-kâr

:

اصابتكار

(a. f. b. s.) : isabetli, doğru rastlıyan.

is'âd

:

اصعاد

(a. i. suûd'dan.) : yükseltme, yukarı çıkarma.

is'âd

:

اسعاد

(a. i. sa'd'dan.) : mes'ûd etme, kutlu kılma.

isâet

:

اسائب

(a. i. sû'dan) : kötülükte bulunma, kötü is işleme.

is'âf

:

اسعاف

(a. i.) : birinin isteğini kabul edip yerine getirme.

isaf

:

ايساف

(a. i.) : eseflendirme, darıltma.

isaf

:

عصاف

(a. i.) : mekke putlarından biri.

isâga

:

اصاغه

(a. i.) : kalıba dökme, kalıba dökülme.

isâga

:

اساغه

(a. i.) : kolaylıkla yutulma.

isâga-i taam

:

 

yemeğin kolaylıkla yutulması.

îsâh

:

ايساخ

(a. i. vesah'dan.) : kirletme, kirletilme.

îsâl

:

ايصال

(a. i. vüsûl'den) : vusul buldurma, buldurulma; vardırma, vardırılma, ulaştırma, ulaştırılma.

isâle

:

اساله

(a. i. seyelân'dan) : akıtma.

isâl-ei dümû'

:

 

gözyaşı dökme.

isâm

:

اثام

(a. i. ism'den.) : ceza, bir suçun gerektirdiği netice.

îsâm

:

ايثام

(a. i. ism'den) : günaha sokma, sokulma.

isâr

:

اسار

(a. i.) : 1) bağ, sargı. 2) esirlik. kayd-ı isâr : esirlik bağı.

is'âr

:

اسعار

(a. i.) : narh koyma, fiat biçme.

is'âr-ı havâyic-i zaruriye

:

 

gerekli ihtiyaçların fiatını tesbît etme.

îsâr

:

ايثار

(a. i.) : 1) ikram; bahşiş 2) cömertlikle verme. 3) dökme, saçma, serpme. 4) kendi muhtaç olduğu halde bahşiş verme.

is'âr, isgar

:

اثعار، اثغار

("ga" uzun okunur, a. i.) : çocuğun diş çıkarması.

i'sâr

:

اعثار

(a. i.) : 1) sürçdürme, ayak kaydırma. 2) birini, büyüklere zemmetme, kötüleme.

i'sâr

:

اعسار

(a. i.) : 1) güçleştirme. 2) fakirleşme.

i'sâr

:

اعصار

(a. i.) : 1) ikindi zamanında bulunma. 2) kız, gelin olma çağına gelme. 3) kasırga.

isâr

:

اثار

(a. i.) : keçi memesine takılan kese, torba.

isâre

:

اثاره

(a. i.) : tozu havaya kaldırma.

isâs

:

اثاث

(a. i.) : çok, sık, karışık ve uzun saç ve nebat.

isâse

:

اساسه

(a. i.) : 1) göz uciyle bakma. 2) cemiyet. 3) servet, zenginlik.

isâve

:

اثاوه

(a. i.) : gammazlık, ağız karalığı.