ikbâb

:

اكباب

(a. i.) : 1) yüzüstü düşme, kapanma. 2) bir şeyin üstüne çok düşme, olmasına çok çalışma. 3) çalışmada aşırı gitme.

ikbâh

:

اقباح

(a. i. kubh'dan.) : kötülük, fenalık yapma.

ikbâl

:

اقبال

(a. i. kabûl'den.) : 1) birine doğru dönme. 2) baht, talih. 3) işlerin yolunda gitmesi; bahtlı, saadeti!, mutlu olma. 4) arzu, istek. 5) erkek veya kadın adı.

ikbâl-i beşer

:

 

insan saadeti.

ikbâli dehr

:

 

dünyânın, zamanın ikbâli.

ikbâl-i rüzgâr

:

 

zamanın ikbâli, saadeti, talihi.

ikbâl-cû

:

اقبالجو

(a. f. b. s.) : ikbal, ilerleme, büyüklük ariyan.

ikbâl-mend

:

اقبال مند

(a. f. b. s.) : talihli, bahtiyar, mutlu.

ikbâl-perest

:

اقبال پرست

(a. f. b. s.) : 1) ikbâle çok düşkün, (bkz. : harîs-câh). 2) iyi gün dostu, dalkavuk.

İkbâr

:

اكبار

(a. i.) : büyük, ulu görme, görülme.

ikbâr

:

اقبار

(a. i.) : 1) kabire koyma, konulma.

ikbâr-ı meyyit

:

 

ölünün kabre konulması, gömülmesi.

ikdam

:

اقدام

(a. i. kadem'den. c. : ikdâmât) : gayret ve sebatla çalışma, devamlı çalışma.

ikdâmât

:

اقدامات

(a. i. ikdâm'ın c.) : devamlı sürekli çalışmalar.

ikdâr

:

اقدار

(a. i. kudret'den) : 1) kudret verme, kudretlendirme, gücünü arttırma. 2) birini kayırma. 3) geçimini te'mîn etme.

ikdirâr

:

اكدرار

(a. i.) : bulanma, bulanık olma.

ikdirâr-ı mâ'

:

 

suyun bulunması.

ikfâ

:

اقفا

(a. i.) : ed. sesleri birbirine yakın olan harflerle kafiye yapma.

ikfâl

:

اقفال

(a. i.) : kilitleme, kilitlenme.

ikfâl

:

اكفال

(a. i.) : tekeffül ettirme, kefil kılma.

ikfâr

:

اكفار

(a. i. küfr'den.) : birisine kâfir deme, denilme, (bkz. : tekfir).

İkhât

:

اقحاط

(a. i.) : kıtlığa, kuraklığa uğratma.

iklâb

:

اقلاب

(a. i.) : tersine çevirme, çevrilme; aksine döndürme, (bkz. : taklîb).

iklîl

:

اكليل

(a. i. c. : ekfilîl) : 1) taç. (bkz. : efser). 2) bot. tüveyç, fr. corolle.

iklil-i şimalî

:

 

astr. El-avvâ burcunun yakınında bulunan, parlak yıldızlardan meydana gelen bir küme, lât. corona Borealis; fr. couronne Baurial; ing. Corona.

ikmâl

:

اكمال

(a. i. kemâl'den.) : 1) kemâle erdirme, tamamlama, bitirme. 2) eksiğini doldurma.

ikmâm

:

اكمام

(a. i.) : 1) elbiseye yen yapma. 2) ağaç tomurcuklanma.

ikmân

:

اكمان

(a. i.) : örtme, gizleme, (bkz. : iknân).

ikna'

:

اقناع

(a. i. kanâat'den.) : kani kılma, razı etme, edilme, kandırma, kandırılma, inandırma, inandırılma.

iknâiyyât

:

اقناعيات

(a. i. c.) : ikna etmek, razı etmek, kandırmak için söylenilen sözler.

iknân

:

اكنان

(a. i.) : gizleme, örtme, (bkz. : ikmân).

ikrâ'

:

اكراء

(a. i.) : kiraya verme, verilme.

ikrâ'

:

اقراء

(a. i.) : okutma.

ikrah

:

اكراه

(a. 'i. kerh'den.) : 1) birine, zorla is yaptırma. 2) iğrenme, tiksinme.

ikrâh-i gayr-i mülcî

:

 

huk. [eskiden] döğme ve hapis gibi yalnız gam ve elemi gerektiren şeylerle vuku bulan ikrah.

ikrâh-i mülcî

:

 

huk. [eskiden] ölüm veyfr kat-ı uzuv, yahut bunlardan birine müeddî olan, şiddetli döğme ile olan ikrah.

ikrâh-ı nakıs

:

 

huk. dayak ve hapis gibi, kederi, sıkıntıyı gerektiren şeylerden meydana gelen mecburiyet.

ikrâh-ı tanım

:

 

huk. kendini öldürmeye veya uz. vundan bir yer kesmeye sebebolacak yolda meydana gelen mecburiyet.

ikrâhen

:

اكراها

(a. zf.) : 1) zoraki, zorla. 2) ikrah ederek, iğrenerek, tiksinerek.

ikram

:

اكرام

(a. i. kerem'den. c. : ikrâmât) : 1) hürmet, saygı gösterme. 2) ağırlama. 3) bir şeyi hediye, armağan olarak verme. 4) hesap dışı yapılan indirme.

ikrâmât

:

اكرامات

(a. i. ikrâm'ın c.) : hürmetler, saygı göstermeler, ağırlamalar.

ikrâmen

:

اكراما

(a. zf.) : ikram suretiyle, ikram olarak.

ikrâmiye

:

اكراميه

bahşişler; bağışlar. 2) ikram olarak verflen para. 3) piyangodan çıkan şey.

ikrar

:

اقرار

(a. i. karar'dan) : 1) saklamayıp söyleme, (bkz. : i'tirâf). 2) dil ile söyleme, bildirme. 3) tasdik, kabul. 4) huk. birinin, başka birinin, kendisinde olan hakkını, alacağını haber vermesi.

ikrar bi-l-kitâbe

:

 

birinin, başka bir kimseye olan vereceğini yazı ile bildirmesi.

ikrâr-ı marîz

:

 

ölüm döşeğinde iken edilen ikrar, vasiyetname.

İkrâz

:

اقراض

(a. i. karz'dan. c. : ikrâzât) : borç verme, ödünç verme, (bkz. : iare).

ikrâzât

:

اقراضات

(a. i. ikrâz'ın c.) : borç vermeler, ödünç vermeler.

iksâ'

:

اقساء

(a. i.) : kasvet, sıkıntı verme, verilme.

iksâ-yi kalb

:

 

gönül sıkıntısı.

iksâ'

:

اكساء

(a. i. kisvet'den.) : giydirme, giydirilme, (bkz. : ilbâs).

iksâ-yi eytâm

:

 

yetimlerin giydirilmesi.

iksâd

:

اكساد

(a. i. kesâd'dan.) : kesâda düşürme, düşürülme, kesatlandırma.

iksâm

:

اقسام

(a. i.) : kasem etme, yemin etme, andiçme. (bkz. : half).

iksâm

:

اقثام

(a. i.) : 1) kökünü kırma; kırılma, hepsi silinip süpürülme. 2) çok mal alma, biriktirme.

iksâr

:

اقثار

(a. i. kesret'den.) : çoğaltma, çoğaltılma, arttırma [söz hak.]

iksâr-ı kelâm

:

 

sözü uzatma, gevezelik etme.

iksâr

:

اكثار

(a. i.) : bir şeyi yapmak elinde iken, savsaklayıp yapmama.

iksât

:

اقساط

(a. i.) : hakkaniyet, doğruluk gösterme.

iksir

:

اكسير

(a. i.) : 1) ortaçağ kimyacılarının, çok te'sirli olduğuna ve herhangi bir mâdeni altın yapacak kadar kuvvetli bir hassası bulunduğuna inandıkları bir madde. 2) te'sirli, yarar şurup. 3) biricik şifâ, en te'sirli sebep.

iksı'râr

:

اقشعرار

(a. i.) : ürperme, tüylerin ürpermesi.

ikşı'râr-ı eş'âr

:

 

kılların ürpermesi.

İktâb

:

اكتاب

(a. i.) : 1) güzel yazı, kaligrafi öğretme. 2) söyleyip yazdırma, dikte etme.

iktân

:

اكتان

(a. i.) : yapıştırma, yapıştırılma, (bkz. : ilzâk).

iktâr

:

اقطار

(a. i.) : inbikten çekme, çekilme, (bkz. : taktir).

iktât

:

اكتات

(a. i.) : kulağa fısıldama.

iktibas

:

اقتباس

1) ödünç alma. 2) ed. bir kelimeyi, bir cümleyi veya bunların mânâlarını olduğu gibi alma, aktarma.

iktibâsât

:

اقتباسات

(a. i.) : iktibaslar, yazı aktarmaları.

iktibâsen

:

اقتباسا

(a. zf.) : iktibas yoliyle.

iktidâ'

:

اقتداء

(a. i.) : tabî olma, uyma.

iktidâen

:

اقتداءً

(a. zf.) : tabî olarak, uyarak.

iktidar

:

اقتدار

(a. i. kudret'den.) : güç yetme, yapabilme.

iktidâr-ı kâinin

:

 

gizli güç, fr. potentiel.

iktidarî

:

اقتداری

(a. s.) : iktidâr'a, güc'e mensup. Fi'l-i iktidarı : * yeterlik fiili.

iktifa'

:

اكتفاء

(a. i. kifâyet'den.) : yeter bulma, aza kanaat etme, * yetinme.

iktihâl

:

اكتهال

(a. i.) : 1) ağarma, kır düşme, [saç, sakal] . 2) ihtiyarlama, kocama.

iktihâl

:

اكتحال

(a. i.) : sürme çekme, çekinme.

iktihâm

:

اقتحام

(a. i. c. : iktihâmât) : 1) göğüs germe, karşı durma. 2) hücum etme, saldırma. 3) hakir görme, küçük görme.

iktihâmât

:

اقتحامات

(a. i. iktihâm'ın c.) : hücumlar, saldırışlar.

iktihân

:

اكتهان

(a. i.) : kır saçlı, kır sakallı olma.

iktilâ'

:

اقتلاع

(a. i.) : koparma, kapıp alma.

iktimân

:

اكتمان

(a. i.) : gizlenme, saklanma, (bkz. : iktimân, iktinân).

iktimân-i sarık

:

 

hırsızın saklanması.

iktinâ'

:

اكتناء

(a. i.) : gizlenme, saklanma, (bkz. : iktimân, iktinân).

iktinâ'

:

اقتناء

(a. i.) : 1) çalışarak kazanma. 2) meslek tutma, uyma. 3) biriktirme, yığma. 4) tuzak kurup avlanma.

iknitah

:

اكتناه

(a. i. künh'den.) : künhünü, esâsını, kökünü anlama, (bkz. : istiknâh).

iktinân

:

اكتنان

(a. i.) : saklanma, gizlenme.

iktinân-ı nisvân

:

 

kadınların saklanması, (bkz. : iktimân, iktinâ').

iktinâs

:

اقتناص

(a. i.) : tuzak kurup avlama, avlanma.

iktirâ'

:

اقتراع

(a. i.) : kurraa atma, atışma, seçme.

iktirâ'

:

اكتراء

(a. i. kirâ'dan.) : kira ile tutma, kiralama, (bkz. : istîcâr).

iktirâb

:

اكتراب

(a. i.) : korkulu, gamlı, kederli bulunma.

iktirâb

:

اقتراب

(a. i. kurb'dan.) : yaklaşma, yanaşma, (bkz. : takarrüb).

iktirâb-i saat

:

 

kıyametin yaklaşması.

iktirâc

:

اكتراج

(a. i.) : küflenme, paslanma.

iktirâh

:

اقتراح

(a. i. karh'dan. c. : iktirâhât) : aklına gelip, içe doğup söyleyiverme, söylenilme.

ilctirâhât

:

اقتراحات

(a. i. iktirâh'ın. c.) : birdenbire içten doğarak söylenilen rengin ve zengin şeyler.

iktiran

:

اقتران

(a. i. karn'dan.) : yakın varma, yanına gelme, yaklaşma.

iktirân-ı kevâkib

:

 

astr. iki seyyarenin (*gezeğen) görünüşte birbirine yakın bir mevzie gelmeleri, ayni burçta bulunmaları.

iktirâs

:

اكتراث

(a. i.) : 1) kederli olma. 2) bir işe, bir şeye ehemmiyet verme.

iktirâz

:

اقتراض

(a. i. karz'dan.) : borç alma. (bkz. : istikraz).

iktisâ'

:

اكتراث

(a. i. kisvet'den.) : giyme, giyinme, (bkz. : telebbüs).

iktisâ

:

اقتثاء

(a. i.) : biriktirme, biriktirilme.

iktisâ-yi nükûd

:

 

para biriktirme.

iktisâb

:

اكتساب

(a. i. kesb'den. c. : iktisâbât) : kazanma, edinme.

iktisâb-i şân ü şöhret

:

 

şan ve şöhret kazanma.

iktisâd

:

اقتصاد

(a. i. kasd'den. c. : iktisâdât) : 1) aşırı itmeme, davranmama. 2) tutum, tutma. 3) biriktirme, artırma. 4) ekonomi, fr. economie.

iktisadî

:

اقتصادی

(a. s.) : iktisat ile, tutumla ilgili, fr. economique.

iktisâdiyât

:

اقتصاديات

(a. i. c.) : tutum, iktisat bilgisi; iktisat ile ilgili olan şeyler.

iktisâm

:

اقتسام

(a. i. kısm'dan.) : bölüşme, paylaşma.

iktisâr

:

اقتصار

(a. i. kasr'dan.) : sözü uzatmama, kısa kesme, (bkz. : ihtisar).

iktisâr

:

اكتسار

(a. i.) : kesretme, kırma.

iktisâs

:

اقتصاص

(a. i.) : 1) izinden, ardından gitme, (bkz. : iktifa). 2) kısas isteme veya etme. 3) kıssa, hikâye söyleme.

iktisâs

:

اقتثاث

(a. i.) : çekip koparma, koparılma.

iktitâb

:

اكتساب

(a. i.) : yazılmış bir şeyin suretini alma, kopyasını çıkarma.

iktitâf

:

اقتطاف

(a. i.) : 1) meyva toplama, devşirme; toplanma, devşirilme.

iktitâf-ı esmâr

:

 

meyva toplama, toplanma. 2) mec. bir çalışmanın veya işin neticesinden faydalanma, bir çalışmanın meyvasını, yemişini alma.

iktitâfiyye

:

اقتطافيه

(a. i.) : fels. * seçmecilik, fr. eclectisme.

iktitâl

:

اقتتال

(a. i.) : birbirini öldürme.

iktitâm

:

اكتتام

(a. i. ketm'den.) : 1) ketmeyleme, gizleme, saklama. 2) sararma.

iktivâ'

:

اكتواء

(a. i.) : hek. dağlama, dağlanma, kızgın demirle, cehennem taşiyle vücûdun bir yerine dağ vurma.

iktivâ'

:

اقتواء

(a. i.) : kuvvetlenme.

iktiyâd

:

اقتياد

(a. i.) : tutup götürme, yedme; götürülme.

iktiyâd

:

اقتياد

(a. f.) : hîle, dalavere yapma.

iktiyâl

:

اكتيال

(a. i.) : ölçü ile, ölçek ile ölçme.

iktiyâl-i zahâir

:

 

zahirelerin ölçü ile ölçülmesi.

iktiyâs

:

اقتياس

(a. i.) : 1) kıyas tutma, ölçme. 2) benzerini bulma.

iktizâ'

:

اقتضاء

(a. i. kazâ'dan.) : 1) lâzım gelme, gerekme. 2) lâzım getirme, gerektirme. 3) ihtiyaç, gereklik. 4) işe yarama.

iktizâ-yi hâl

:

 

hâlin, gösterdiği lüzum.

iktizâz

:

اكتزاز

(a. i.) : bozulup buruşma.

iktizâz-i cild

:

 

hek. cildin bozulması, buruşması.

iktizâz

:

اقتضاض

(a. i.) : kızlık bozma; ırza geçme, (bkz. : izâle-i bikr).

İktizâz-ı bikr

:

 

kızlığını bozma.

ikvâl

:

اقوال

(a. i.) : birinin söylemediği bir sözü, söyledi diye iddia etme.

ikvâliyyât'

:

اقواليات

(a. i. c.) : ikval, birinin söylemediği sözü, söyledi diye iddiâ yolunda söylenen sözler.

ikzâ'

:

اقزاع

(a. i.) : küfür etme, azarlama.