îhâ

:

ايحا

 (a. i.) : gönderme, sevketme.

ihâb

:

اهاب

(a. i.) : ham deri. 

îhâb

:

ايهات

(a. i.) : verme, (bkz. : i'tâ)

ihâfe

:

اخافه

(a. i. havf'den.) : korkutma, korkutulma, (bkz. : tahvîf, tehdîd).

ihâka

:

احاقه

(a. i.) : 1) kuşatma. 2) bir hâdiseyi bir adama yükleme, birinin üzerine atma.

ihâke

:

اخاكه

(a. i.) : te'sîr etme.

ihale

:

احاله

(a. i. havl'den.) : bir işi birçok isteklilerin arasından en uygun görülen şartlarla kabul edene bırakma.

ihâleten

:

احالةً

(a. zf.) : ihale suretiyle, ihaleederek.

îhâm

:

ايهام

(a. i. vehm'den. c. : îhâmât) : 1) vehme düşürme. 2) ed. iki manâlı kelimelerden en az kullanılan mânâyı bilerek kullanma.

îhâm-ı İcabîh

:

ايهام

edep ve terbiye dışı olan mânâyı bilerek kullanma.

ihâme

:

اخامه

(a. i.) : çadır kurma.

îhân

:

ايهان

(a. i. vehn'den.) : 1) birini zayıf, kuvvetsiz tutma; güçsüzlendirme. 2) birini tahkir etme, hor görme.

ihan

:

احن

(a. i. ihnet'in c.) : gazaplar, öfkeler, hiddetler.

ihâne, ihanet

:

احانه ، احانت

(a. i.) : mahvetme.

ihanet

:

اهانت

(a. i. hevn'den.) : 1) haksızlık. 2) hayınlık, kötülük.

ihâse

:

احاثه

(a. i.) : toprağı kazıp içinde bir şey arama.

îhâş

:

ايحاش

(a. i.) : bir kimsenin namusuna dokunma.

ihâşe

:

احاشه

(a. i.) : avı, tuzağa düşürmek üzere sürüp götürme.

ihata

:

احاطه

(a. i.) : 1) bir şeyin etrafını çevirme, sarma,kuşatma, etrafı çevrilme, kuşatılma, sarılma. 2) tam kavrayış, anlayış, geniş bilgi.

ihâze

:

اخازه

(a. i.) : 1) tar. hükümdarın verdiği yer, timar. 2) kalkanın tutulacak yeri.

ihbâ'

:

اخباء

(a. i. habâ'dan.) : 1) örtme, gizleme. 2) ateşi basıp söndürme.

ihbâk

:

احباق

(a. i.) : yumuşaklıkla söz dinleme, boyun eğme. (bkz. : inkıyâd, mutavaat).

ihbar

:

اخبار

(a. i. haber'den. c. : ihbârât) : haber verme, bildirme, anlatma, (bkz. : inbâ').

ihbârât

:

اخبارات

(a. i. ihbâr'ın c.) : haber vermeler, bildirmeler, anlatmalar.

ihbârî, ibbâriyye

:

اخباری ، اخباريه

(a. s.) : 1) habere âit, haberle ilgili. 2) i. gr. Basit zaman.

ihbâriyyât

:

اخباريات

(a. i. c.) : haberle ilgili cümleler.

ihbâriyye

:

اخباريه

1) haber verme kâğıdı, (bkz. : ihbarname). 2) haber verme ücreti.

ihbâr-nâme

:

اخبار نامه

(a. f. b. i.) : haber verme kâğıdı, yazı ile haber verme, bildirme.

ihbâs

:

احباس

(a. i.) : hayır için, iyilik için, savaş için mal ve hayvan vakfetme.

ihbâs

:

احباص

(a. i.) : birinin hakkını yok etme.

ihbât

:

احباط

(a. i.) : 1) iptal etme. 2) işin karşılığını verme.

ihcâc

:

احجاج

(a. i.) : hac vazifesini yapmak için bedel gönderme, gönderilme.

ihcâf

:

احجاف

(a. i.) : eksiklik, noksanlık.

ihcâl

:

اخجال

(a. i. hacl'den.) : utandırma, utandırılma.

ihcâm

:

احجام

(a. i.) : 1) bir şeyden korkup vaz geçme, cayma. 2) men olunma.

ihdâ

:

احدی

(a. s.) : bir. ["ahad" in müennesi].

ihdâ aşer

:

 

on bir. (bkz. : yâzdeh).

ihdâ'

:

اهداء

(a. i. hediyye'den.) : 1) hediye verme, hediye etme, hediye gönderme, armağan yollama. 2) (hidâyet'den.) doğru yola götürme.

ihdâd

:

احداد

(a. i.) : keskinleştirme.

ihdâf

:

اهداف

(a. i.) : karşısına dikilip durma, hedef olma.

ihdâiyye

:

اهدائيه

(a. i.) : hediye etme, armağan verme vesilesiyle yazılan yazı.

ihdâl

:

اخضال

(a. i.) : ıslatma, ıslatılma, (bkz. : ihzâl).

ihdâr

:

اخدار

(a. i. badr'dan.) : 1) bir uzvun, organın hissini iptal etme, uyuşturma, fr. anesthesie. 2) genç kızı yaşmaklandırma; ferace giydirme.

ihdâr

:

اهدار

(a. i.) : iptal etme, hükümsüz bırakma.

ihdâr-ı dem

:

 

huk. maktulün diyetini katilden al. dırmamak.

ihdas

:

احداث

(a. i. hades'den.) : meydana getirme, ortaya çıkarma.

ihevât

:

اخوات

(a. i. ihve'nin c.) : 1) sâdık, samîmi, candan dostlar. 2) tarikat arkadaşları.

ihfâ'

:

اخفاء

(a. i. hafî'den.) : gizleme, saklama, saklanılma.

ihfâf

:

اخفاف

(a. i.) : 1) hafifletme. 2) birinin izzeti nefsini kıracak söz söyleme.

ihfîk

:

اخفيق

(a. i.) : yer sarsıntısının yaptığı çatlaklıklar, yarıklar.

ihfîk-ül-arz

:

 

yer yarığı.

ihkab

:

احقاب

("ka" uzun okunur, a. i.) : arkası kesilme.

ihkad

:

احقاد

("ka" uzun okunur, a. i.) : başkasında kin ve garaz uyandırma.

ihkak

:

احقاق

("ka" uzun okunur, a. i. hakk'dan.) : hakkı yerine getirme, hak, yerine getirilme.

ihkak-ı hakk

:

 

bir hakkı usûlü dâiresinde yerine getirme, hir hakkı murafaa ve muhakeme neticesinde ispat ve izhâr etme. [kelime, dâima "hakk" kelimesiyle birlikte kullanılır].

ihkâm

:

احكام

(a. i. hakem ve tah. kîm'den.) : muhkem kılma, sağlamlaştırma. ["İhkâm" maneviyatta, "tahkim" maddiyatta kullanılır].

İhla'

:

احلاء

(a. i. hulvden.) : tatlılaştırma, tatlılandırma. (bkz. : hulv).

İhla'

:

اخلاء

(a. i.) : hâlî, boş torakma, boşaltma, (bkz. : tahliye).

ihlâ-i sebîl

:

 

yolunu açık bırakma.

ihlâf

:

احلاف

(a. i.) : yemin ettirme, (bkz. : kasem).

ilhâk

:

اهلاك

(a. i. helâk'den.) : 1) helak etme, öldürme, öldürülme, yok etme. 2) harcama, tüketme.

ihlâl

:

اخلال

(a. i. halel'den.) : halef getirme, bozma, sakatlama..

ihlâl

:

احلال

(a. i. mahall'den.) : yer gösterme, yerleştirme, fr. localisation.

ihlâs

:

احلاس

(a. i.) : müşteriyi aldatma; iflâs etme.

ihlâs

:

اخلاص

(a. i. hulûs'dan. c. : Ihlâsât) : 1) hâlis, temiz, doğru sevgi. 2) gönülden gelen dostluk, samîmiyet, doğruluk, bağlılık. sûre-i ihlâs (ihlâs sûresi) : Allah'ın birliği akidesini bildirme ve Kur'ân-ı Kerîm'in "Kul hüvallahü ahad..." âyetiyle başlıyan 112 nci sûresi.

ihlâs-mend

:

اخلاصمند

(a. f. b. s.) : temiz yürekli.

ihlâs-mendâne

:

اخلاصمندانه

(a. f. zf.) : temiz yürekli olana yakışacak surette.

ihlâs-mendî

:

اخلاصمندی

(a. f. b. i.) : temiz yüreklilik.

ihlâs-perver

:

اخلاص پرور

(a. f. b. s.) : ihlâs sahibi, temiz yürekli.

ihlâs-perverâne

:

اخلاص پرورانه

(a. f. zf.) : ihlâs-perver, temiz yürekli olana yakışacak surette.

ihlâs-perverî

:

اخلص پروری

(a. f. b. i.) : ihlâs sahibi, temiz yürekli olma.

ihlîl

:

احليلی

(a. i. c. : ehâlîl) : anat. 1) erkeklik uzvunun, organının deliği; sidik yolu. 2) memedeki sütün aktığı yer.

Îhlilec

:

اهليلج

(a. i.) : tohumları müshil olarak kullanılan ve "kara-helile' veyâ "sarı helile" denilen bir çeşit ilaç.

ihlîlecî

:

اهليلجی

(a. s.) : yumurta biçiminde olan. (bkz. : beyzî).

ihmâ

:

اخماء

(a. i.) : bir şeyi ateşte kızdırma.

ihmâd

:

اخماد

(a. i.) : ateşin alevini söndürme, alev söndürülme.

ihmâl

:

احمال

(a. i. haml'den) : yükletme, yükletilme.

ihmâl

:

اهمال

(a. i.) : ehemmiyet vermeme,mühimsememe, boşlama, terk etme; haliyle bırakma; savsaklama.

ihmâl-i kıyem

:

 

fels. adiaphorie.

ihmâl-kâr

:

اهما لكار

(a. f. b. s.) : ihmalci, işi savsaklıyan.

ihmâm

:

اهمام

(a. i.) : 1) mahzun etme, kederlendirme. 2) yaşlandırma, ihtiyarlatma.

ihmirâr, ihmîrâr

:

احمرار ، احميرار

(a. i. hamr'den.) : 1) kızarma, kızıllık. 2) hek. kızıl hastalığı.

ihmirâr-ı cildi

:

 

hek. ürtiker.

ihnâ'

:

احناء

(a. i.) : merhamet etme; acıma.

ihnâc

:

احناج

(a. i.) : bir şeyi bir yana eğme, bir şey bir yana eğilme.

ihnâk

:

احناق

(a. i. hunk'dan.) : gazaplandırma, kin bağlama.

ihnet

:

احنت

(a. i. c. : ihan) : gazap, hiddet, öfke. (bkz. : gayz, kîn).

ihrâ'

:

احراء

(a. i.) : eksiltme, eksiltilme.

ihrâb

:

اهراب

(a. i.) : harâbetme, edilme.

ihrâb

:

اخراب

(a. i.) : 1) azmetme. 2) kaçmaya mecbur kılma.

ihrâb

:

احراب

(a. i.) : kavgayı kızıştırma, harb kızıştırılma.

ihrâc

:

اخراج

(a. i. hurûc'dan. c. : ihracât) : 1) dışarı atma; çıkarma. 2) fazla malı, yurt dışına gönderme.

ihracât

:

اخراجات

(a. i. ihrâc'ın c.) : bir memleketten başka memlekete mal satma, ["idhâlât" in zıddı], fr. exportation.

ihrâk

:

اهراق

(a. i.) : dökme, akıtma.

ihrâk-ı dumû

:

 

gözyaşı dökme.

ihrâk

:

احراقا

(a. i. hark'dan.) : 1) yakma, yakılma, (bkz. : hark).

ihrâk bi-n-nâr

:

 

ateşte yakma. 2) yangın.

ihrâkan

:

احراق

(a. zf.) : yakmak suretiyle.

ihram

:

احرام

(a. i. harem'den) : 1) hacıların Kabe'yi tavaf için Mekke hâricinde örtünmeğe mecbur oldukları dikişsiz bürgü. 2) Arapların büründükleri büyük yün çarşaf. 3) sedire veya yere serilen yün yaygı.

ihraz

:

احراز

(a. i.) : 1) alma, kazanma, elde etme. 2) erişme.

ihrîz

:

احريض

(a. i.) : kımıldanmıya hâli olmıyan, dermansız, bitkin.

ihsâ'

:

اخشاء

(a. i.) : hayvan tezeği yakma.

ihsâ"

:

احصاء

(a. i. hasâ'dan. c. : ihsâiyyât) : sayma, sayılma. Nâ-kabil-i ihsâ : sayılamaz.

ihsâ'

:

اخصاء

(a. i.) : 1) yalnız bir ilim ve sanat ile uğraşıp onda geniş bilgi elde etme. 2) husyelerini çıkarma, hadım etme, iğdiş etme, eneme.

ihsâb

:

اخصاب

(a. i.) : ucuzlama,ucuzluğa erişme.

ihsâd

:

احصاد

(a. i.) : biçme, biçtirme [ekin, ot].

ihsâî

:

احصائی

(a. s.) : sayım ile, sayma ile ilgili.

ihsâiyyât

:

احصائيات

(a. i. ihsâ'nın c.) : istatistik, fr. statislique.

ihsâiyyûn

:

اخصائيون

(a. i. c). : (bkz. : ihtisâsiyyûn).

ihsan

:

احصان

(a. i. hısn'dan.) : bir yeri sağlamlaştırma.

ihsan

:

احسان

(a. i. hasen'den. c. : ihsânât) : 1) iyilik etme. 2) bağış, bağışlama. 3) verilen, bağışlanan şey. (bkz. : atiyye). 4) lütuf, iyilik. El-ihsânü bi-t-temâm : bir şey verilince tam verilmeli; bir iyilik edilince tam edilmeli.

ihsan ale-l-ihsân

:

 

ihsan üstüne ihsan, katmerli bağış. 5) erkek ve kadın adı.

ihsânât

:

احصانات

(a. i. ihsân'ın c.) : ihsanlar, (bkz. : ihsan).

ihsân-dîde

:

احسانديده

(a. f. b. s. c. : ihsân. didegân) : ihsan, lütuf, iyilik görmüş, bahşiş almış, minnetli olan, minnettar.

ihsân-dîdegân

:

احسانديدگان

(a. f. b. s. ihsân. dîde'nin c.) : ihsân, lütuf, iyilik görmüşler, bahşiş almış olanlar, minnettar bulunanlar.

ihsânen

:

احسانا

(a. zf.) : ihsan suretiyle; iyilik ederek; bağışlıyarak.

ihsân-nâme

:

احساننامه

(a. f. b. i.) : ed.iltifat ve tahsîni hâvi yazılan mektup.

ihsâr

:

احصار

(a. i. hasr'dan.) : kısalma; kısaltma. [Arapçada "birini tazyik etme", "işinden alıkoyma" mânâlarındadır].

ihsas

:

احصاص

(a. i.) : hisse verme, verilme, pay etme.

ihsâs-ı ganâim

:

 

ganimetleri, düşmandan ele geçirilen malları pay etme.

İhsâs

:

احثاث

(a. i.) : kandırma, (bkz. : tergîb).

ihsas

:

احساس

(a. i. hiss'den. c. : ih. sâsât) : 1) üstü kapalı anlatma, duyurmaV sezdirme. 2) psik. * duyum.

ihsâsât

:

احساسات

(a. i. ihsâs'ın c.) : 1) üstü kapalı anlatmalar, duyurmalar, sezdirmeler. 2) duyumlar.

ihsâsî

:

احساسی

(a. s.) : psik. duyumsal.

ihsâd

:

احشاد

(a. i.) : birikme, biriktirme, [insan hakkında].

ihşâm

:

احشام

(a. i.) : utandırma,kızdırma.

İhta'

:

اخطاء

(a. i.) : 1) hatâya düşürme, düşürülme. 2) yanılma, yanıltılma.

ihtar

:

اخطار

(a. i. hutûr'dan c. : ihtârât) : 1) hatırlatma. 2) dikkatini çekme; tenbih.

ihtârât

:

اخطارات

(a. i. ihtâr'ın c.) : 1) hatırlatmalar. 2) dikkati çekmeler; tenbihler.

ihtibâ'

:

اختاء

(a. i. habâ'dan.) : özenerek saklayıp gizleme, gizlenilme.

ihtibâk

:

احتباك

(a. i.) : kumaş dokuma, bez örme; sarma denilen işlemeyi örme.

ihtibâl

:

احتبال

(a. i. habl'den.) : ip ağı ile tuzak kurarak avlanma.

ihtibâr

:

اختبار

(a. i. haber'den.) : yoklama, deneme, sınama [bir kimseyi].

ihtibârî

:

اختباری

(a. s.) : 1) yoklama, deneme, sınama ile ilgili, tedbîri, tecrübî. 2) fels. ampirik, fr. empirique.

ihtibâriyye

:

اختباريه

(a. i.) : 1) deneyip, yoklayıcı; tedbîriyye, tecrübiyye. 2) ampirizm, fr. empirisme. 

ihtibâs

:

احتباس

(a. i. habs'den.) : 1) tutulma, tutukluk.

ihtibâs-ı bel

:

 

hek. idrar tutukluğu, idrar zorluğu.

ihtibas-ı hayz

:

 

hek. hayiz görememe, aybaşı tutukluğu. 2) hapsetme, hapsolunma, kapanıp kalma. 

ihticâb

:

احتجاب

(a. i. hicâb'dan.) : 1) hicab, perde altına girme, saklanma, gizlenme. 2) doğumun, belli zamanından fazla uzaması 

ihticâc

:

احتجاج

(a. i. : hüccet'den.c. : ihticâcât) : delil, vesika, şahit, * tanık gösterme.

ihticâcât

:

احتجاجات

(a. i. ihticâc'ınc.) : delil, vesîka, şahit göstermeler.

ihticâcen

:

احتجاجا

(a. zf.) : ihticâc, delil, şahit gösterme yoliyle.

ihticâm

:

احتجام

(a. i. hacâmet'den.) : 1) hacamat olma, kan aldırma. (bkz. : fasd). 2) hek. organlardan birinin vazifesi şiddetlenme.

ihticân

:

احتجان

(a. i.) : bir yerin etrafına duvar veya çit çekme.

ihtida'

:

اختداع

(a. i. hada'dan) : 1) hilekârlık, hilecilik. 2) aldatma, oyun etme.

ihtida'

:

اهتداء

(a. i. hidâyet'den.) : doğru yola girme, İslâm dînini kabul etme, Müslüman olma.

ihtida'

:

اهتداء

(a. i.) : tevazu', gönül alçaklığı. (bkz. : ihtizâ').

ihtidâb

:

اختضاب

(a. i.) : 1) boyanma, renklenme. 2) kına ile saç ve sakal boyanma, (bkz. : ihtizâb).

ihtidâd

:

احتداد

(a. i.) : 1) keskinleşme. 

ihtidâd-ı seyf-i cihâd

:

 

kutlu savaş kılıcının keskinleşmesi. 2) çok hiddetlenme, kızma. 3) kan seyrinin hızlanması. 4) hastalık a'râzının azması.

ihtidâr

:

اختدار

(a. i.) : perde tutma, örtülenme.

ihtifâ'

:

احتفاء

(a. i. hafî'den.) : saklanma, gizlenme.

ihtifâ'

:

احتفاء

(a. i.) : çıplak ayakla yürüme.

ihtifâd

:

احتقاد

(a. i.) : sür'atle işleme, acele yapma.

ihtifâf

:

احتفاف

(a. i.) : 1) yüzdeki kılları giderme. 2) kuşatma.

ihtifal

:

احتفال

(a. i. c. : ihtifâlât) : büyük bir kalabalıkla yapılan merasim, tören yapma, anma töreni.

ihtifâlât

:

احتفالات

(a. i. ihtifâl'in c.) : merasimler, törenler; anma törenleri.

ihtifâr

:

احتفار

(a. i. hafr'dan.) : kazma, kazılma.

ihtifâz

:

احتفاظ

(a. i.) : 1) darılma. 2) bir şeyi nefsine hasretme.

ihtikâ'

:

احتكاء

(a. i.) : 1) dimağ heyecanı. 2) bir şeyin sağlamlığı.

ihtikâk

:

احتكاك

(a. i. hikke'den) : 1) sürülme, biribirine sürünme, değme. 2) kaşınma.

ihtikâki himâr

:

 

eşeğin sürtünüp kaşınması.

ihtikak

:

احتقاق

("ka" uzun okunur. a. i.) : huk. iki taraftan her birinin "hak benimdir" diye ayak diremesi.

ihtikarı

:

احتقار

("ka" uzun okunur. a. i. hakn'dan) : 1) kan yürümesi, kanın bir yere toplanması, birikmesi. 2) tenkıye yapma, şırınga ile göden bağırsağına su alma.

ihtikan-ı dem

:

 

hek. vücûdun bir tarafına kan hücumu.

ihtikar

:

احتكار

(a. i. hakâret'den) : 1) hor, hakir görme. 2) hakarete katlanma.

ihtikar-ı nefs

:

 

nefsini hor görme.

ihtikâr

:

احتكار

(a. i.) : halkın, yiyecek ve içecek gibi zarurî ihtiyaçlarını ucuz ucuz toplayıp, fırsat bulunca pahalı pahalı satma, vurgunculuk, boğuntu, madrabazlık.

ihtikâren

:

احتكارا

(a. zf.) : ihtikârsuretiyle, vurgunculukla, boğuntu ile, madrabazlıkla.

ihtilâ'

:

اختلاع

(a. i.) : kadın, mehrinden vaz geçip veya çok para verip kocasından boşanma, nikâhıbozdurma.

ihtilâ'

:

اختلاء

(a. i.) : taze ot biçme.

ihtilâb

:

اختلاب

(a. i.) : aldatma, aldatılma.

ihtilâb

:

احتلاب

(a. i.) : süt sağma.

ihtilâç

:

احتلاج

(a. i. c. : ihtilâcât) : 1) çarpıntı, çarpınma. 2) seğirme. 3) etler gevşeyip büzülme. 4) havale nöbeti tutma.

ihtilâc-ı ayn

:

 

göz seğirmesi.

ihtilâcât

:

اختلاجات

(a. i. ihtilâc'ın c.) : ihtilâçlar, çarpınmalar, çarpıntılar, seğirmeler.

ihtilâcât-ı asabiyye

:

 

asabî çarpıntılar.

ihtilâf

:

اختلاف

(a. i. hilâfet'den. c. : ihtilâfât) : ayrılık, uymayış, uymama, anlaşmazlık, aykırılık.

ihtilâf-i dâr

:

 

muris ile vâristen her birinin başka başka ülkeler ehâlîsinden olması.

ihtilâf-ı re'yi ümmet

:

 

halkın fikirlerinin başka başka olması.

ihtilâfât

:

اختلافات

(a. i. ihtilâfın c.) : ayrılıklar, uymayışlar, uymamalar, anlaşmazlıklar, aykırılıklar.

ihtilâf-dâr

:

اختلافدار

(a. f. b. s.) : huk. mirasçı ile miras bırakanın, başka başka memleketler halkından olması.

ihtilâk

:

احتلاق

(a. i.) : tıraş etme, tıraş edilme.

ihtilâk

:

اختلاق

(a. i.) : yalan uydurma.

ihtilâken

:

 

(a. zf.) : ihtilâk yoliyle, uydurarak.

ihtilâkıyyât

:

اختلاقيات

(a. i. c.) : yalanlar, uydurma olarak söylenilen sözler.

ihtilâl

:

اختلال

(a. i. halel'den. c. : ihtilâlât) : bozukluk, bozulma, karışıklık, düzensizlik,

ititilâl-i dimağ

:

 

beyin bozukluğu.

ihtilâl-i nizâm

:

 

nizam bozukluğu.

ihtilâl-i umur

:

 

işlerin bozukluğu.

ihtilâm

:

احتلام

(a. i. hulm'den.) : 1) düş azma. 2) baliğ olma, ergen olma.

ihtilas

:

اختلاس

(a. i. c. : ihtilâsât) : 1) kapma, kapılma. 2) çalma [sirkat] , para çalma, aşırma.

ihtilâs-ı vakt

:

 

işler arasında vakit bulabilme.

ihtilâsât

:

اختلاسات

(a. i. ihtilâs'ın c.) : sirkatler, çalmalar, kapmalar, aşırmalar.

ihtilâs-kâr

:

اختلاسكار

(a. f. b. s. c. : ihtilâs-kârân) : ihtilas' eden, çalan, kapan, aşıran.

ihtilâs-kârân

:

اختلاسكارا

(a. f. b. s. ihtilâs-kâr'ın c.) : ihtilas edenler, çalanlar, kapanlar, aşıranlar.

ihtilâs-kârâne

:

اختلاسكارانه

(a. f. zf.) : ihtilâskâra, çalana, kapana, aşırana yakışacak surette.

ihtilât

:

اختلاط

(a. i. halt'dan.) : 1) karışma, katışma. 2) karşılaşıp görüşme.

ihtilât-gâh

:

اختلاطگاه

(a. f. b. i.) : ihtilâf yeri.

ihtimâ'

:

احتماء

(a. i. himye'den) : 1) perhiz. 2) sığınma. 3) kaçınma.

ihtimâl

:

احتمال

(a. i. haml'den. c. : ihtimâlât) : 1) yüklenme, çekme, (bkz. : tahammül). 2) mümkün olma, mümkünlük, bir şeyin olabilmesi. 3) zf. belki.

ihtimâlât

:

احتمالات

(a. i. İhtimâl'in c.) : olabilecek, olması mümkün olan şeyler.

ihtimâlât-ı baîde

:

 

uzak ihtimaller.

ihtimâlât-ı karîbe

:

 

yakın ihtimaller.

ihtimâliyye

:

احتمالات

(a. i.) : fels. olasıcılık, fr. probabilisme.

ihtimam

:

اختمام

(a. i.) : süpürme, süprülme.

ihtimâm-ıbeyt

:

 

evi süpürme.

ihtimam

:

احتمام

(a. i.) : elemden, kederden dolayı uyuyamama.

ihtimam

:

اهتمام

(a. i. hemm'den c. : ihtimâmât) : dikkatle, gayretle çalışma, özenle iş görme.

ihtimâr

:

احتمار

(a. i. hamr'den.) : mayalanma, kendiliğinden köpürüp kabarma, ekşiyip mayalanma.

ihtinâc

:

اختناج

(a. i.) : meyletme, bir şeye dönme.

ihtinâk

:

اختناق

(a. i. hank'dan.) : boğulma, nefes alamıyarak ölme.

ihtinâk-ı rahm

:

 

hek. isteri, fr. hysterie.

ihtinân

:

اختنان

(a. i.) : sünnet olma.

ihtira'

:

اختراع

(a. i. c. : ihtirâât) : benzeri görülmemiş bir şey îcâdetme, vücûda getirme, getirilme.

ihtirâât

:

اختراعات

(a. i. ihtirâ'ın c.) : ihtira olunan, yoktan meydana getirilen şeyler.

ihtirâb

:

احتراب

(a. i.) : cenkleşme, kavga etme.

ihtirâî

:

اختراعی

(a. s. c. : ihtirâiyyât) : ihtira ile ilgili, ihtira suretiyle vücûda getirilmiş.

ihtirâiyyât

:

اختراعيات

(a. i. ihtirâî'nin c.) : ihtirâî, ihtira suretiyle vücûde getirilmiş olan şeyler.

ihtirâk

:

احتراق

(a. i. hark'dan.) : 1) tutuşup yanma. 2) astr. bir * gezeğenin Güneş'e yaklaşması.

ihtirâk-ı teneffüs

:

 

nefes alırken ciğerlere giren oksijenin te'sîriyle vücuttaki yağların yanması.

ihtirâ-kârâne

:

اختراكارانه

(a. f. zf.) : 1) ihtira edene yakışır surette. 2) s. ihtira ve îcâd ile ilgili veya buna muktedir.

ihtiram

:

احترام

(a. i. hürmet'den. c. : ihtirâmât) : saygı, hürmet. Vâcib-ül-ihtirâm : saygıdeğer.

ihtirâmât

:

احترامات

(a. i. ihtirâm'ın c.) : hürmetler, saygılar.

ihtirâmât-ı faika

:

 

üstün saygılar.

ihtirâmen

:

احتراما

(a. zf.) : saygı göstererek, saygı göstermek üzere.

ihtiras

:

احتراس

(a. i. hirâset'den.) : çekinme, sakınma, korunma, (bkz. : ihtiraz).

ihtiras

:

احتراس

(a. i. hırs'dan. c. : ihtirâsât) : 1) şiddetli arzu, istek. 2) aşırı heves.

ihtirâsât

:

احتراصات

(a. i. ihtirâs'ın c.) : aşırı istekler.

ihtiraz

:

احتراز

(a. i. hırz'dan) : 1) sakınma, çekinme, (bkz. : ictinâb). 2) korkma.

ihtirâzen

:

احترازا

(a. i.) : sakınmak suretiyle, sakınarak.

ihtirîzî

:

احترازی

(a. s.) : sakınma, çekinme ile ilgili, çekinmeye âit. Kayd-i ihtirâzî : bâzı hakları kullanabilme şartı, ilerisi için hesaba katılan bir kayıt.

ihtisâb

:

احتساب

(a. i. hisâb'dan.) : 1) hesap sorma. 2) mes'ûliyet, * sorumluluk. 3) [eskiden] belediye me'mûrunun işi ve dâiresi. 4) ihtisap dâiresinin aldığı vergi.

ihtisibiyye

:

احتسابيه

(a. s.) : [eskiden] ihtisapla, narh, tartı ve ölçü işleriyle ilgili.

ihtisâd

:

احتصاد

(a. i.) : biçme, biçilme, ihtisâd-ı meırûât : ekinlerin biçilmesi.

ihtişam

:

اختصام

(a. i.) : husûmet, düşmanlık etme. (bkz. : muhâsame).

ihtisar

:

اختصار

(a. i. hasr'dan. c. ihtisârât) : 1) kısaltma; sözü, yazıyı kısaltma. 2) mat. sadeleştirme, basitleştirme, fr. simplification.

ihtisâren

:

اختصارا

(a. zf.) : ihtisar . suretiyle, kısaltarak, kısaca.

ihtisas

:

احتساس

(a. i. hiss'den. c. ihtislsât) : 1) hissetme, duyma. 2) duygulanma. [Fransızcadaki "sensation ve sentiment" kelimelerini karşılar; yapıca yanlış bir kelimedir]

ihtisas

:

اختصاص

(a. i. husûs'dan) : bir ilim veya san'at üzerinde fazla çalışarak onda derinleşmiş olma, * uzmanlık, [ihtisas etmek : kendine mahsus kılmak]

ihtisâsiyyûn

:

اختصاصيون

(a. i. c.) : ihtisas sahibi olan kimseler, * uzmanlar, (bkz. : ihsâiyyûn).

ihtisât

:

اختصاصيون

(a. i.) : rağbet etme, îtibar gösterme.

ihtişâ'

:

اختشاع

(a. i.) : (bkz. : tevazu').

ihtişâd

:

احتشاد

(a. i.) : birikme, toplanma, yığılma, (bkz. : tahaşşüd).

ihtişam

:

احتشام

(a. i. haşmet'den.) : tantana, debdebe, şanlı görünüş.

ihtisar

:

احتشار

(a. i.) : 1) kocabaş, büyük başlı olma. 2) toplanma.

ihtisas

:

احتشاش

(a. i.) : saman ve kuru ot biriktirme.

ihtitâb

:

اختطاب

(a. i. hutbe'den.) : nikâhla isteme [bir kız veya kadını]

ihtitâb

:

احتطاب

(a. i. hatab'dan.) : oduntoplama, odun kesme. Hakk-ı ihtitâb : orman civarındaki köy halkının ihtiyaçları ölçüsünde ormandan parasız odun kesme hakkı.

ihtitâf

:

اختطاف

(a. i. hatf'dan.) : 1) kapma, kapıp götürme. 2) göz kamaşması, kamaştırma.

ihtitâl

:

اختتال

(a. i.) : gizli konuşulanı, kulak kabartıp dinleme.

ihtitâm

:

اختتام

(a. i. hatm'den.) : hitam bulma, bitme, sona erme.

ihtitân

:

اختتان

(a. i. hitân'dan.) : sünnet ettirme.

ihtitât

:

اختطاط

(a. i.) : hat çekme, sınırlandırma; sınır çekilme.

ihtiva'

:

احتواء

(a. i.) : içine alma, içinde bulundurma.

ihtiyâç

:

احتياج

(a. i. c. : ihtiyâcât) : 1) muhtaçlık, yokluk, yoksulluk. 2) gereklilik. 3) çaresiz kalıp isteme.

ihtiyâcât

:

احتياجات

(a. i. ihtiyâc'ın c.) : ihtiyaçlar.

ihtiyâcât-ı siyâsiye

:

 

siyâsî ihtiyaçlar.

ihtiyâcât-ı zarûriyye

:

 

(zarurî, gerekli ihtiyaçlar, giderilmesi gerekli ihtiyaçlar) : ev, yeme içme, giyinme, yakcak.

ihtiyâl

:

اختيال

(a. i.) : kibirlenme, gururlanma, büyüklenme.

ihtiyâ

:

احتيال

(a. i. hîle'den. c. : ihtiyâlât) : hîle yapma, düzen, oyun etme.

ihtiyâl

:

اهتيال

(a. i.) : korkma.

ihtiyâlât

:

احتيالات

(a. i. ihtiyâl'in c.) : hîleler, düzenler, dolaplar.

ihtiyan

:

اختيان

(a. i.) : hıyanetlik etme, emânete hıyanet etme.

ihtiyar

:

اختيار

(a. i.) : 1) seçme, seçilme. 2) katlanma.

ihtiyâr-ı külfet

:

 

külfete katlanma. 3) kendi arzusiyle hareket etme. 4) s. yaşlı [kadın, erkek]

ihtiyâr-ı zahmet

:

 

zahmete katlanma.

ihtiyârât

:

اختيارات

(a. i. ihtiyâr'ın c.) : yapılması veya yapılmaması, takvimlerde gösterilen günlere pöre verilen hükümler; astr. yıldızlar ilminin bir şubesi olup yedi seyyarenin (gezeğen) üzerindeki türlü vaziyetlerine göre herhangi bir işin yapılacağı ve teşebbüsten çekinileceği zamanı tâyini

ihtiyarî, ihtiyâriyye

:

اختياری ، اختياريه

(a. s.) : red veya kabulü isteğe bağlı, bırakılmış olan, fr. facultatif "mecburi" nin zıddı. Hey'et-i ihtiyâriyye : yaşlılar hey'eti ('kurulu).

ihtlyâriyyât

:

اختياريات

(a. i. c.) : yapılması insanın elinde olan şeyler.

ihtiyat

:

احتياط

(a. i.) : 1) ilerisini düşünerek, görerek davranma. 2) sakınma, tedbirli, tedarikli bulunma. 3) s. yedek.

ihtiyaten

:

احتياطا

(a. zf.) : ihtiyat olarak, ilerisini düşünerek.

ihtiyati

:

احتياطی

(a. zf.) : ihtiyatla, ilerisini düşünmek suretiyle.

ihtiyât-kâr

:

احتياط كارا

(a. f. b. s.) : sakıngan.

ihtiyât-kârâne

:

احتياط كارانه

(a. f. zf.) : sakınganlıkla.

ihtiyât-kâri

:

احتياط كاری

(a. f. i.) : sakınganlık.

ihtizâ

:

احتضاء

(a. i.) : ateş yakıp alevlendirme, eşeleme.

ihtizâ'

:

احتذاء

(a. i.) : numuneye, örneğe göre iş yapma.

ihtizâ'

:

اختضاع

(a. i.) : tevazu', gönül alçaklığı, (bkz. : ihtida').

ihtizâb

:

اختضاب

(a. i.) : 1) boyanma, renklenme. 2) kına ile saç ve sakal boyanma, (bkz. : ihtidâb).

ihtizâm

:

احتزام

(a. i.) : kuşak bağlama, kemer takma, takınma.

ihtizâm-ı arûs

:

 

gelinin kemer, kuşak takınması.

ihtizân

:

احتضان

(a. i.) : 1) çocuğu besleme. 2) işinden alıkoyma [birini!.

ihtizâr

:

اختضار

(a. i. huzûr'dan) : can çekişme, (bkz. : hâlet-i nez').

ihtizâr

:

احتذار

(a. i.) : 1) sakınma, çekinme, korunma. 2) korkma, (bkz. : ihtiraz).

ihtizaz

:

احتظاظ

(a. i.) : hazzetme, gönlü ferahlama.

ihtizaz

:

احتضاض

(a. i.) : kendini alçak tutma, alçalma, (bkz. : tezellül).

ihtizaz

:

اهتراز

(a. i. c. : ihtizâzât) : 1) titreme, deprenme. 2) sıçrayıp oynama; sallanma.

ihtizâz-ı hâsir

:

 

ziyanlı titreme, zarara uğramaktan ileri gelen titreme.

ihtizâz-ı pest

:

 

alçak titreyiş.

ihlizâzî, ihtizâziyye

:

اهتزازی ، اهتزازيه

(a. s.) : ihtizazla, titreme ile ilgili.

ihvan

:

اخوان

(a. i. âh'ın c.) : 1) sâdık, samîmî, candan dostlar. 2) bir tarîkat arkadaşları.

ihvân-ı bâ-sefâ

:

 

saf, içi temiz olan kardeşler.

ihvan-üs-safâ' ve hullân-ül-vefâ

:

 

Arap edebiyatında dünyâ çapında bir cereyan uyandırmış teşekkül olup. X. asrın ikinci yarısında Basra'da bâzı müşterek fikirlere sahip bir çok feylesof ve ilim adamı tarafından vücûda getirilmiş bir şîî teşekkülü, fr. les Freres de la joie.

ihvâniyyat

:

اخوانيات

(a. i. c.) : arkadaş, eş dost mektupları.

ihve

:

اخوه

(a. i. c. : ihevât) : (bkz. : ihvan).

ihve-i müteferrikîn

:

 

huk. [eskiden] ana baba bir, yalnız baba bir ve yalnız ana bir erkek kardeşler.

ihya'

:

احياء

(a. i. hayât'dan.) : 1) diriltme, diriltilme, canlandırma. 2) taze can verircesine iyilik, lütfetme. 3) yeniden kuvvetlendirme. 4) uyandırma, canlandırma, tazelik verme.

ihyâ-yi leyi, -leyâl, -leyâlî

:

 

geceyi, geceleri ibâdetle geçirme.

ihyâ-yi mevât

:

 

işlenmemiş toprağı, ekine elverişli bir hâle getirme, işleme.

ihyâ-kerde

:

احياكرده

(a. f. b. s.) : ihya edilmiş; meydana aetirilmiş, yaptırılmış.

ihzâ'

:

احذاء

(a. i.) : 1) ayakkabı giydirme. 2) ganimetten pay ayırma.

ihzâ'

:

احظاء

(a. i.) : semirme, semirtme, semirtilme.

ihzâk

:

اهزاق

(a. i.) : çok gülme, kahkaha ile gülme.

ihzâl

:

اخضال

(a. i.) : ıslatma, ıslatılma, (bkz. : ihdâl).

ihzâl

:

اهزال

(a. i.) : alay ve şaka ile çok uğraşma.

ihzân

:

احزان

(a. i.) : mahzun etme, kederlendirme.

ihzar

:

احزار

(a. i. huzûr'dan.) : 1) hazırlama, hazır etme, edilme. 2) huzura getirme; birinin mahkemeye davet olunması, (bkz. : celb).

ihzar

:

احضار

(a. i.) : gevezelik etme; saçmalama.

ihzârât

:

احضارات

(a. i. ihzâr'ın c.) : hazırlamalar, hazırlıklar.

ihzâren

:

احضارا

(a. zf.) : 1) ihzar ederek, hazırlıyarak. 2) huzura getirerek; birini mahkemeye davet ederek.

ihzârî

:

احضاری

(a. s.) : hazırlayıcı, fr. preparatoire. Sınf-ı ihzârî : hazırlayıcı, yetiştirici sınıf.

ihzâriyye

:

احضاريه

(a. i.) : birinin mahkemeye çağırılması için alınan harç ve yazılan yazı.

ihzâz

:

احظاظ

(a. i.) : talihi açık, nasîbi çok olma.

ihtifâf

:

احتفاف

(a. i.) : 1) yüzdeki kılları giderme. 2) kuşatma.

ihtifal

:

احتفال

(a. i. c. : ihtifâlât) : büyük bir kalabalıkla yapılan merasim, tören yapma, anma töreni.

ihtifâlât

:

احتفالات

(a. i. ihtifâl'in c.) : merasimler, törenler; anma törenleri.

ihtifâr

:

احتفار

(a. i. hafr'dan.) : kazma, kazılma.

ihtifâz

:

احتفاظ

(a. i.) : 1) darılma. 2) bir şeyi nefsine hasretme.

ihtikâ'

:

احتكاء

(a. i.) : 1) dimağ heyecanı. 2) bir şeyin sağlamlığı.

ihtikâk

:

احتكاك

(a. i. hikke'den) : 1) sürülme, biribirine sürünme, değme. 2) kaşınma.

ihtikâki himâr

:

 

eşeğin sürtünüp kaşınması.

ihtikak

:

احتقاق

("ka" uzun okunur. a. i.) : huk. iki taraftan her birinin "hak benimdir" diye ayak diremesi.

ihtikarı

:

احتقار

("ka" uzun okunur. a. i. hakn'dan) : 1) kan yürümesi, kanın bir yere toplanması, birikmesi. 2) tenkıye yapma, şırınga ile göden bağırsağına su alma.

ihtikan-ı dem

:

 

hek. vücûdun bir tarafına kan hücumu.

ihtikar

:

احتكار

(a. i. hakâret'den) : 1) hor, hakir görme. 2) hakarete katlanma.

ihtikar-ı nefs

:

 

nefsini hor görme.

ihtikâr

:

احتكار

(a. i.) : halkın, yiyecek ve içecek gibi zarurî ihtiyaçlarını ucuz ucuz toplayıp, fırsat bulunca pahalı pahalı satma, vurgunculuk, boğuntu, madrabazlık.

ihtikâren

:

احتكارا

(a. zf.) : ihtikârsuretiyle, vurgunculukla, boğuntu ile, madrabazlıkla.

ihtilâ'

:

اختلاع

(a. i.) : kadın, mehrinden vaz geçip veya çok para verip kocasından boşanma, nikâhıbozdurma.

ihtilâ'

:

اختلاء

(a. i.) : taze ot biçme.

ihtilâb

:

اختلاب

(a. i.) : aldatma, aldatılma.

ihtilâb

:

احتلاب

(a. i.) : süt sağma.

ihtilâç

:

احتلاج

(a. i. c. : ihtilâcât) : 1) çarpıntı, çarpınma. 2) seğirme. 3) etler gevşeyip büzülme. 4) havale nöbeti tutma.

ihtilâc-ı ayn

:

 

göz seğirmesi.

ihtilâcât

:

اختلاجات

(a. i. ihtilâc'ın c.) : ihtilâçlar, çarpınmalar, çarpıntılar, seğirmeler.

ihtilâcât-ı asabiyye

:

 

asabî çarpıntılar.

ihtilâf

:

اختلاف

(a. i. hilâfet'den. c. : ihtilâfât) : ayrılık, uymayış, uymama, anlaşmazlık, aykırılık.

ihtilâf-i dâr

:

 

muris ile vâristen her birinin başka başka ülkeler ehâlîsinden olması.

ihtilâf-ı re'yi ümmet

:

 

halkın fikirlerinin başka başka olması.

ihtilâfât

:

اختلافات

(a. i. ihtilâfın c.) : ayrılıklar, uymayışlar, uymamalar, anlaşmazlıklar, aykırılıklar.

ihtilâf-dâr

:

اختلافدار

(a. f. b. s.) : huk. mirasçı ile miras bırakanın, başka başka memleketler halkından olması.

ihtilâk

:

احتلاق

(a. i.) : tıraş etme, tıraş edilme.

ihtilâk

:

اختلاق

(a. i.) : yalan uydurma.

ihtilâken

:

 

(a. zf.) : ihtilâk yoliyle, uydurarak.

ihtilâkıyyât

:

اختلاقيات

(a. i. c.) : yalanlar, uydurma olarak söylenilen sözler.

ihtilâl

:

اختلال

(a. i. halel'den. c. : ihtilâlât) : bozukluk, bozulma, karışıklık, düzensizlik,

ititilâl-i dimağ

:

 

beyin bozukluğu.

ihtilâl-i nizâm

:

 

nizam bozukluğu.

ihtilâl-i umur

:

 

işlerin bozukluğu.

ihtilâm

:

احتلام

(a. i. hulm'den.) : 1) düş azma. 2) baliğ olma, ergen olma.

ihtilas

:

اختلاس

(a. i. c. : ihtilâsât) : 1) kapma, kapılma. 2) çalma [sirkat] , para çalma, aşırma.

ihtilâs-ı vakt

:

 

işler arasında vakit bulabilme.

ihtilâsât

:

اختلاسات

(a. i. ihtilâs'ın c.) : sirkatler, çalmalar, kapmalar, aşırmalar.

ihtilâs-kâr

:

اختلاسكار

(a. f. b. s. c. : ihtilâs-kârân) : ihtilas' eden, çalan, kapan, aşıran.

ihtilâs-kârân

:

اختلاسكارا

(a. f. b. s. ihtilâs-kâr'ın c.) : ihtilas edenler, çalanlar, kapanlar, aşıranlar.

ihtilâs-kârâne

:

اختلاسكارانه

(a. f. zf.) : ihtilâskâra, çalana, kapana, aşırana yakışacak surette.

ihtilât

:

اختلاط

(a. i. halt'dan.) : 1) karışma, katışma. 2) karşılaşıp görüşme.

ihtilât-gâh

:

اختلاطگاه

(a. f. b. i.) : ihtilâf yeri.

ihtimâ'

:

احتماء

(a. i. himye'den) : 1) perhiz. 2) sığınma. 3) kaçınma.

ihtimâl

:

احتمال

(a. i. haml'den. c. : ihtimâlât) : 1) yüklenme, çekme, (bkz. : tahammül). 2) mümkün olma, mümkünlük, bir şeyin olabilmesi. 3) zf. belki.

ihtimâlât

:

احتمالات

(a. i. İhtimâl'in c.) : olabilecek, olması mümkün olan şeyler.

ihtimâlât-ı baîde

:

 

uzak ihtimaller.

ihtimâlât-ı karîbe

:

 

yakın ihtimaller.

ihtimâliyye

:

احتمالات

(a. i.) : fels. olasıcılık, fr. probabilisme.

ihtimam

:

اختمام

(a. i.) : süpürme, süprülme.

ihtimâm-ıbeyt

:

 

evi süpürme.

ihtimam

:

احتمام

(a. i.) : elemden, kederden dolayı uyuyamama.

ihtimam

:

اهتمام

(a. i. hemm'den c. : ihtimâmât) : dikkatle, gayretle çalışma, özenle iş görme.

ihtimâr

:

احتمار

(a. i. hamr'den.) : mayalanma, kendiliğinden köpürüp kabarma, ekşiyip mayalanma.

ihtinâc

:

اختناج

(a. i.) : meyletme, bir şeye dönme.

ihtinâk

:

اختناق

(a. i. hank'dan.) : boğulma, nefes alamıyarak ölme.

ihtinâk-ı rahm

:

 

hek. isteri, fr. hysterie.

ihtinân

:

اختنان

(a. i.) : sünnet olma.

ihtira'

:

اختراع

(a. i. c. : ihtirâât) : benzeri görülmemiş bir şey îcâdetme, vücûda getirme, getirilme.

ihtirâât

:

اختراعات

(a. i. ihtirâ'ın c.) : ihtira olunan, yoktan meydana getirilen şeyler.

ihtirâb

:

احتراب

(a. i.) : cenkleşme, kavga etme.

ihtirâî

:

اختراعی

(a. s. c. : ihtirâiyyât) : ihtira ile ilgili, ihtira suretiyle vücûda getirilmiş.

ihtirâiyyât

:

اختراعيات

(a. i. ihtirâî'nin c.) : ihtirâî, ihtira suretiyle vücûde getirilmiş olan şeyler.

ihtirâk

:

احتراق

(a. i. hark'dan.) : 1) tutuşup yanma. 2) astr. bir * gezeğenin Güneş'e yaklaşması.

ihtirâk-ı teneffüs

:

 

nefes alırken ciğerlere giren oksijenin te'sîriyle vücuttaki yağların yanması.

ihtirâ-kârâne

:

اختراكارانه

(a. f. zf.) : 1) ihtira edene yakışır surette. 2) s. ihtira ve îcâd ile ilgili veya buna muktedir.

ihtiram

:

احترام

(a. i. hürmet'den. c. : ihtirâmât) : saygı, hürmet. Vâcib-ül-ihtirâm : saygıdeğer.

ihtirâmât

:

احترامات

(a. i. ihtirâm'ın c.) : hürmetler, saygılar.

ihtirâmât-ı faika

:

 

üstün saygılar.

ihtirâmen

:

احتراما

(a. zf.) : saygı göstererek, saygı göstermek üzere.

ihtiras

:

احتراس

(a. i. hirâset'den.) : çekinme, sakınma, korunma, (bkz. : ihtiraz).

ihtiras

:

احتراس

(a. i. hırs'dan. c. : ihtirâsât) : 1) şiddetli arzu, istek. 2) aşırı heves.

ihtirâsât

:

احتراصات

(a. i. ihtirâs'ın c.) : aşırı istekler.

ihtiraz

:

احتراز

(a. i. hırz'dan) : 1) sakınma, çekinme, (bkz. : ictinâb). 2) korkma.

ihtirâzen

:

احترازا

(a. i.) : sakınmak suretiyle, sakınarak.

ihtirîzî

:

احترازی

(a. s.) : sakınma, çekinme ile ilgili, çekinmeye âit. Kayd-i ihtirâzî : bâzı hakları kullanabilme şartı, ilerisi için hesaba katılan bir kayıt.

ihtisâb

:

احتساب

(a. i. hisâb'dan.) : 1) hesap sorma. 2) mes'ûliyet, * sorumluluk. 3) [eskiden] belediye me'mûrunun işi ve dâiresi. 4) ihtisap dâiresinin aldığı vergi.

ihtisibiyye

:

احتسابيه

(a. s.) : [eskiden] ihtisapla, narh, tartı ve ölçü işleriyle ilgili.

ihtisâd

:

احتصاد

(a. i.) : biçme, biçilme, ihtisâd-ı meırûât : ekinlerin biçilmesi.

ihtişam

:

اختصام

(a. i.) : husûmet, düşmanlık etme. (bkz. : muhâsame).

ihtisar

:

اختصار

(a. i. hasr'dan. c. ihtisârât) : 1) kısaltma; sözü, yazıyı kısaltma. 2) mat. sadeleştirme, basitleştirme, fr. simplification.

ihtisâren

:

اختصارا

(a. zf.) : ihtisar . suretiyle, kısaltarak, kısaca.

ihtisas

:

احتساس

(a. i. hiss'den. c. ihtislsât) : 1) hissetme, duyma. 2) duygulanma. [Fransızcadaki "sensation ve sentiment" kelimelerini karşılar; yapıca yanlış bir kelimedir]

ihtisas

:

اختصاص

(a. i. husûs'dan) : bir ilim veya san'at üzerinde fazla çalışarak onda derinleşmiş olma, * uzmanlık, [ihtisas etmek : kendine mahsus kılmak]

ihtisâsiyyûn

:

اختصاصيون

(a. i. c.) : ihtisas sahibi olan kimseler, * uzmanlar, (bkz. : ihsâiyyûn).

ihtisât

:

اختصات

(a. i.) : rağbet etme, îtibar gösterme.

ihtişâ'

:

اختشاع

(a. i.) : (bkz. : tevazu').

ihtişâd

:

احتشاد

(a. i.) : birikme, toplanma, yığılma, (bkz. : tahaşşüd).

ihtişam

:

احتشام

(a. i. haşmet'den.) : tantana, debdebe, şanlı görünüş.

ihtisar

:

احتشار

(a. i.) : 1) kocabaş, büyük başlı olma. 2) toplanma.

ihtisas

:

احتشاش

(a. i.) : saman ve kuru ot biriktirme.

ihtitâb

:

اختطاب

(a. i. hutbe'den.) : nikâhla isteme [bir kız veya kadını]

ihtitâb

:

احتطاب

(a. i. hatab'dan.) : oduntoplama, odun kesme. Hakk-ı ihtitâb : orman civarındaki köy halkının ihtiyaçları ölçüsünde ormandan parasız odun kesme hakkı.

ihtitâf

:

اختطاف

(a. i. hatf'dan.) : 1) kapma, kapıp götürme. 2) göz kamaşması, kamaştırma.

ihtitâl

:

اختتال

(a. i.) : gizli konuşulanı, kulak kabartıp dinleme.

ihtitâm

:

اختتام

(a. i. hatm'den.) : hitam bulma, bitme, sona erme.

ihtitân

:

اختتان

(a. i. hitân'dan.) : sünnet ettirme.

ihtitât

:

اختطاط

(a. i.) : hat çekme, sınırlandırma; sınır çekilme.

ihtiva'

:

احتواء

(a. i.) : içine alma, içinde bulundurma.

ihtiyâç

:

احتياج

(a. i. c. : ihtiyâcât) : 1) muhtaçlık, yokluk, yoksulluk. 2) gereklilik. 3) çaresiz kalıp isteme.

ihtiyâcât

:

احتياجات

(a. i. ihtiyâc'ın c.) : ihtiyaçlar.

ihtiyâcât-ı siyâsiye

:

 

siyâsî ihtiyaçlar.

ihtiyâcât-ı zarûriyye

:

 

(zarurî, gerekli ihtiyaçlar, giderilmesi gerekli ihtiyaçlar) : ev, yeme içme, giyinme, yakcak.

ihtiyâl

:

اختيال

(a. i.) : kibirlenme, gururlanma, büyüklenme.

ihtiyâ

:

احتيال

(a. i. hîle'den. c. : ihtiyâlât) : hîle yapma, düzen, oyun etme.

ihtiyâl

:

اهتيال

(a. i.) : korkma.

ihtiyâlât

:

احتيالات

(a. i. ihtiyâl'in c.) : hîleler, düzenler, dolaplar.

ihtiyan

:

اختيان

(a. i.) : hıyanetlik etme, emânete hıyanet etme.

ihtiyar

:

اختيار

(a. i.) : 1) seçme, seçilme. 2) katlanma.

ihtiyâr-ı külfet

:

 

külfete katlanma. 3) kendi arzusiyle hareket etme. 4) s. yaşlı [kadın, erkek]

ihtiyâr-ı zahmet

:

 

zahmete katlanma.

ihtiyârât

:

اختيارات

(a. i. ihtiyâr'ın c.) : yapılması veya yapılmaması, takvimlerde gösterilen günlere pöre verilen hükümler; astr. yıldızlar ilminin bir şubesi olup yedi seyyarenin (gezeğen) üzerindeki türlü vaziyetlerine göre herhangi bir işin yapılacağı ve teşebbüsten çekinileceği zamanı tâyini

ihtiyarî, ihtiyâriyye

:

اختياری ، اختياريه

(a. s.) : red veya kabulü isteğe bağlı, bırakılmış olan, fr. facultatif "mecburi" nin zıddı. Hey'et-i ihtiyâriyye : yaşlılar hey'eti ('kurulu).

ihtiyâriyyât

:

اختياريات

(a. i. c.) : yapılması insanın elinde olan şeyler.

ihtiyat

:

احتياط

(a. i.) : 1) ilerisini düşünerek, görerek davranma. 2) sakınma, tedbirli, tedarikli bulunma. 3) s. yedek.

ihtiyaten

:

احتياطا

(a. zf.) : ihtiyat olarak, ilerisini düşünerek.

ihtiyati

:

احتياطی

(a. zf.) : ihtiyatla, ilerisini düşünmek suretiyle.

ihtiyât-kâr

:

احتياطكارا

(a. f. b. s.) : sakıngan.

ihtiyât-kârâne

:

احتياطكارانه

(a. f. zf.) : sakınganlıkla.

ihtiyât-kâri

:

احتياطكاری

(a. f. i.) : sakınganlık.

ihtizâ

:

احتضاء

(a. i.) : ateş yakıp alevlendirme, eşeleme.

ihtizâ'

:

احتذاء

(a. i.) : numuneye, örneğe göre iş yapma.

ihtizâ'

:

اختضاع

(a. i.) : tevazu', gönül alçaklığı, (bkz. : ihtida').

ihtizâb

:

اختضاب

(a. i.) : 1) boyanma, renklenme. 2) kına ile saç ve sakal boyanma, (bkz. : ihtidâb).

ihtizâm

:

احتزام

(a. i.) : kuşak bağlama, kemer takma, takınma.

ihtizâm-ı arûs

:

 

gelinin kemer, kuşak takınması.

ihtizân

:

احتضان

(a. i.) : 1) çocuğu besleme. 2) işinden alıkoyma [birini!.

ihtizâr

:

اختضار

(a. i. huzûr'dan) : can çekişme, (bkz. : hâlet-i nez').

ihtizâr

:

احتذار

(a. i.) : 1) sakınma, çekinme, korunma. 2) korkma, (bkz. : ihtiraz).

ihtizaz

:

احتظاظ

(a. i.) : hazzetme, gönlü ferahlama.

ihtizaz

:

احتضاض

(a. i.) : kendini alçak tutma, alçalma, (bkz. : tezellül).

ihtizaz

:

اهتراز

(a. i. c. : ihtizâzât) : 1) titreme, deprenme. 2) sıçrayıp oynama; sallanma.

ihtizâz-ı hâsir

:

 

ziyanlı titreme, zarara uğramaktan ileri gelen titreme.

ihtizâz-ı pest

:

 

alçak titreyiş.

ihlizâzî, ihtizâziyye

:

اهتزازی ، اهتزازيه

(a. s.) : ihtizazla, titreme ile ilgili.

ihvan

:

اخوان

(a. i. âh'ın c.) : 1) sâdık, samîmî, candan dostlar. 2) bir tarîkat arkadaşları.

ihvân-ı bâ-sefâ

:

 

saf, içi temiz olan kardeşler.

ihvan-üs-safâ' ve hullân-ül-vefâ

:

 

Arap edebiyatında dünyâ çapında bir cereyan uyandırmış teşekkül olup. X. asrın ikinci yarısında Basra'da bâzı müşterek fikirlere sahip bir çok feylesof ve ilim adamı tarafından vücûda getirilmiş bir şîî teşekkülü, fr. les Freres de la joie.

ihvâniyyat

:

اخوانيات

(a. i. c.) : arkadaş, eş dost mektupları.

ihve

:

اخوه

(a. i. c. : ihevât) : (bkz. : ihvan).

ihve-i müteferrikîn

:

 

huk. [eskiden] ana baba bir, yalnız baba bir ve yalnız ana bir erkek kardeşler.

ihya'

:

احياء

(a. i. hayât'dan.) : 1) diriltme, diriltilme, canlandırma. 2) taze can verircesine iyilik, lütfetme. 3) yeniden kuvvetlendirme. 4) uyandırma, canlandırma, tazelik verme.

ihyâ-yi leyi, -leyâl, -leyâlî

:

 

geceyi, geceleri ibâdetle geçirme.

ihyâ-yi mevât

:

 

işlenmemiş toprağı, ekine elverişli bir hâle getirme, işleme.

ihyâ-kerde

:

احياكرده

(a. f. b. s.) : ihya edilmiş; meydana aetirilmiş, yaptırılmış.

ihzâ'

:

احذاء

(a. i.) : 1) ayakkabı giydirme. 2) ganimetten pay ayırma.

ihzâ'

:

احظاء

(a. i.) : semirme, semirtme, semirtilme.

ihzâk

:

اهزاق

(a. i.) : çok gülme, kahkaha ile gülme.

ihzâl

:

اخضال

(a. i.) : ıslatma, ıslatılma, (bkz. : ihdâl).

ihzâl

:

اهزال

(a. i.) : alay ve şaka ile çok uğraşma.

ihzân

:

احزان

(a. i.) : mahzun etme, kederlendirme.

ihzar

:

 

(a. i. huzûr'dan.) : 1) hazırlama, hazır etme, edilme. 2) huzura getirme; birinin mahkemeye davet olunması, (bkz. : celb).

ihzar

:

احضار

(a. i.) : gevezelik etme; saçmalama.

ihzârât

:

احضارات

(a. i. ihzâr'ın c.) : hazırlamalar, hazırlıklar.

ihzâren

:

احضارا

(a. zf.) : 1) ihzar ederek, hazırlıyarak. 2) huzura getirerek; birini mahkemeye davet ederek.

ihzârî

:

احضاری

(a. s.) : hazırlayıcı, fr. preparatoire. Sınf-ı ihzârî : hazırlayıcı, yetiştirici sınıf.

ihzâriyye

:

احضاريه

(a. i.) : birinin mahkemeye çağırılması için alınan harç ve yazılan yazı.

ihzâz

:

احظاظ

(a. i.) : talihi açık, nasîbi çok olma.