îgal |
: |
ايغال |
("ga" uzun okunur, a. i.) : 1) pek uzağa gitme. 2) acele ile birini bir yere sokma. |
igare |
: |
اغاره |
("ga" uzun okunur, a. i.) : 1) gece baskını yapma. 2) çapul, yağma etme. [Arapçadaki mânâsı : "gayrete düşürme, teşvîk etme" dir]. |
igase |
: |
اغاثه |
("ga" uzun okunur, a. i.) : yardım etme. |
igaza |
: |
اغاظه |
("ga" uzun okunur, a. i.) : darıltma, kızdırma. |
iğbirar |
: |
اغبرار |
(a. i. gubâr'dan.) : 1) gubarlanma, tozlanma. 2) kırılma, gücenme. |
iğdiş |
: |
اگدش |
(f. s.) : 1) melez. 2) burulmuş, enenmiş [at]. |
iğfal |
: |
اغفال |
(a. i. gaflet'den.) : 1) gaflete düşürüp, yanıltıp yanlış bir iş yaptırma. 2) aldatma, aldatılma. |
iğfâlât |
: |
اغفلات |
(a. i. iğfâl'in c.) : gaflete düşürmeler, aldatmalar, aldatışlar. |
iğfâliyyât |
: |
اغفاليات |
(a. i. c.) : gaflete düşürmek, yanıltıp aldatmak için söylenilen sözler. |
iglâ' |
: |
اغلاء |
(a. i. galâ'dan.) : 1) fiyatını yükseltme, pahalılandırma. 2) kaynatma, kaynatılma. |
iglâf |
: |
اغلاف |
(a. i. gılâf'dan.) : gılafına, kılıfına, kınına sokma, (bkz. : igmâd). |
iğlâk |
: |
اغلاق |
(a. i.) : 1) kapama. (bkz. : sedd). 2) (ed. c. : iğlâkat) : sözü muğlak, karışık ve anlaşılmıyacak şekilde söyleme. |
iğlâk-ı kelâm |
: |
|
sözü muğlâk, anlaşılmaz hâle sokma. |
iğlâkat |
: |
اغلاقات |
("ka" uzun okunur. a. i. iğlâk'ın c.) : muğlâk, karışık, anlaşılmaz sözler. |
iğlâl |
: |
اغلال |
(a. i.) : gallelenme, tarlada mahsul, ekin erişme. |
iglât |
: |
اغلاط |
(a. i. ğailat'dan.) : yanlışa götürme. |
iglâz |
: |
اغلاظ |
(a. i. galîz'den. c. : iglâzât) : galîz, kaba, fena söz söyleme. |
iglâzât |
: |
اغلاظات |
(a. i. iglâz'ın c.) : galiz, kaba sözler. |
igmâ' |
: |
اغماء |
(a. i.) : hek. bayılma,kendinden geçme. |
igmâd |
: |
اغماد |
(a. i.) : 1) kınına, kılıfına sokma, (bkz. : iglâf). |
igmâd-ı seyf, |
: |
|
kılıcı, kınına sokma. 2) birçok şeyleri bir yere tıkma. |
igmâm |
: |
اغمام |
(a. i.) : gamlandırma, kederlendirme, acılandırma. |
iğmâz |
: |
اغماز |
(a. i.) : ayıplama. |
iğmâz |
: |
اغماض |
(a. i.) : göz yumma, gör-memezlikten gelme. |
iğmâz-ı ayn |
: |
|
kabahate, kusura göz yumma. |
ignâ' |
: |
اغناء |
(a. i. gınâ'dan.) : 1) zengin etme, edilme. 2) başka bir şeye ihtiyaç bırakmama, muhtaç bırakmama. |
iğrâ' |
: |
اغراء |
(a. i.) : 1) rağbetlendirme. 2) hırsını uyandırma. 3) teşvîketme, azdırma, kışkırtma |
igrâb |
: |
اغرا |
(a. i.) : uzaklara yolculuk etme. |
igrâd |
: |
اغراد |
(a. i.) : güzel ve yüksek sesle şarkı söyleme. |
igrâk |
: |
اغراق |
(a. i.) : 1) gark etme, suda boğma. 2) (ed. c. : igrâkat) olması, akla yakın geldiği halde, imkânsız bulunan mübalâğa, büyültme. |
igrâkat |
: |
اغراقات |
("ka" uzun okunur, a. i. igrâk'ın c.) : mübalâğalar, aşırı büyültmeler. : iğrak , mübalâğa suretiyle söylenen saçma sapan sözler. |
îgrâm |
: |
اغرام |
(a. i.) : borç ödetme. |
igrâs |
: |
اغراس |
(a. i.) : 1) toprağa dikme, dikilme. 2) ağaç dikme, (bkz. : gars). |
igsâs |
: |
اغساس |
(a. i.) : güzel yemek yedirme, yedirilme. |
igsâs |
: |
اغصاص |
(a. i.) : tazyik etme,sıkıştırma; bir yer halkını sıkıntıya düşürme, düşürülme. |
igsûn, egsûn |
: |
اگسون ، اگسون |
(f. i.) : büyüklerin giydikleri süslü, değerli elbise. |
igşâ' |
: |
اغشاء |
(a. i.) : örtme, kapama. . |
igşâş |
: |
اغشاش |
(a. i.) : 1) kışkırtma. 2) acele ettirme. |
igtâ' |
: |
اغطاء |
(a. i.) : 1) bir nesne uzanarak başka bir nesneyi örtme. 2) ağacın dalları, uzayarak yerlere sürünme. 3) asma yeşerme. |
igtidâ' |
: |
اغتداء |
(a. i. gıdâ'dan.) : gıdâlanma, yiyip içme. (bkz. : igtizâ'). |
iğtilâ' |
: |
اغتلاء |
(a. i.) : hızlı, çabuk yürüme. |
iğtüâf |
: |
اغتلاف |
(a. i.) : gılaflanma, kılıf içine girme. |
iğtilâf-ı seyf |
: |
|
kılıcın kınına girmesi. |
iğtilâl |
: |
اغتلال |
(a. i.) : 1) içme. 2) elbiseyi üstüste giyme. 3) hayvanın çok susaması. 4) iyi sağılmamasından dolayı koyun hastalanma. |
iğtilâm |
: |
اغتلال |
(a. i.) : hırs ve şehvetin galip gelmesi. |
igtimâd |
: |
اغتماد |
(a. i. gımâ'dan.) : 1) kılınç kınına girme. 2) birisi geceye girme. |
igtimâm |
: |
اغتمام |
(a. i. gamm'dan.) : gamlanma, kederlenme. |
igtimâs |
: |
اغتماس |
(a. i) : suya dalma. |
igtimâz |
: |
اغتماض |
(a. i.) : gözünü yumma. |
igtinâ' |
: |
اغتناء |
(a. i. gınâ'dan) : zenginleşme, zengin olma. |
igtinâm |
: |
اغتنام |
(a. i.) : 1) ganîmet suretiyle alma, yağma ve talan etme. 2) zahmetsiz bir kazanç göziyle bakma. |
iğtinâm-ı fursat |
: |
|
fırsatı kaçırmama, fırsattan faydalanma. |
igtirâb |
: |
اغتراب |
(a. i. gurbet'den.) : 1) gurbete çıkma. 2) göz önünden kaybolma. 3) [Güneş ve Ay gibi şeyler] batma, (bkz. : gurûb). |
igtirâf |
: |
اغتراف |
(a. i.) : eliyle su alma,avuçla su içme. |
igtirâk |
: |
اغتراق |
(a. i. gark'dan.) : 1) gark olma, suda boğulma. 2) soluğu kuvvetle içe çekme. |
igtirâr |
: |
اغترار |
(a. i. gurûr'dan.) : 1) mağrur olma, gururlanma, güvenilmiyecek şeye güvenme. 2) aldanma. 3) gaflette bulunma. |
igtirâren |
: |
اغترارا |
(a. zf.) : mağrur olarak, güvenerek. |
igtisâb |
: |
اغتصاب |
(a. i. gasb'dan. c. : igtisâbât) : gasbetme, zorla alma. |
igtisâbât |
: |
اغتصابات |
(a. i. igtisâb'ın c.) : gasbetmeler, zorla almalar. |
igtisâl |
: |
اغتسال |
(a. i. gasl'den) : gereğine uygun olarak gusletme, yıkanma. |
iğtişâş |
: |
اغتشاش |
(a. i. gış'dan. c. : iğtişâşât) : 1) karışıklık. 2) duruluğu, saflığı kaybolma, bozulma. |
igtişâşât |
: |
اغتشاش |
(a. i. iğtişâş'ın c.) : karışıklıklar, bozukluklar, fenalıklar. |
igtitâ' |
: |
اغتطاء |
(a. i.) : bir şeye sarınma, örtünme. |
igtiyâb |
: |
اغتياب |
(a. i. gıyâb'dan.) : gıybet etme, arkadan zemmetme, yerme. |
igtiyâl |
: |
اغتيال |
(a. i.) : birden bastırıp yok etme. |
igtiyâr |
: |
اغتي |
(a. i.) : 1) faydalanma. 2) erzak edinme. |
igtiyâz |
: |
اغتياظ |
(a. i.) : gayızlanma, öfkelenme, kızma. |
igtizâ' |
: |
اغتذاء |
(a. i. gızâ'dan.) : gıdalanma, yiyip içip beslenme, (bkz. : igtidâ'). |
igtizâb |
: |
اغتضاب |
(a. i.) : gazebe gelme, kızma, darılma. |
igvâ' |
: |
اغواء |
(a. i. gavâye'den.) : azdırma, azdırılma, baştan çıkarma, çıkarılma, yolunu şaşırtma, ayartma, ayartılma. |
igzâ' |
: |
اغصاء |
(a. i.) : görmemezliğe gelme. |
igzâ' |
: |
اغزاء |
(a. i. gazâ'dan.) : gazaya, cenge, savaşa gönderme, gönderilme. |
igzâb |
: |
اغضاب |
(a. i. gazab'dan.) : gazeplendirme, gazebe getirme, kızdırma, kızdırılma. |