hümâ

: هما

(a. zm.) : iki kişiyi gösterir.

hüma [y]

: هما [ی]

(f. i.) : 1) Devlet kuşu. 2) saadet, kutluluk.

hümâ-yi beyzâ-i dîn

:  

Hz. Muhammed (Aleyhisselâm).

hümâ-yi ikbâl

:  

(devlet kuşu) : yüksek talih, iyi uğur.

hümâ-yi lâ-mekân

:  

(mekansız huma) : Allah.

hümâm

: همام

(a. s.) : himmetli, azimli, bir işe sımsıkı sarılıp o işi başarma.

hümâ-pâye

: هماپايه

(f. b. s.) : çok yüksek dereceli. 

hümâ-pervâı

: هما پرواز

(f. s.) : "hümâ gibi yüksek uçan" : yukarıdan atan, yüksekten konuşan.

hümâ-sâye

: هماسايه

(f. b. s.) : gölgesi, iyilikleri dünyâya yayılmış.

hümâyûn

: همايون

(f. s.) : 1) mubârek, kutlu. 2) pâdişâha âit. Alem-i hümâyûn : pâdişâh bayrağı. Otâg-ı hümâyûn : pâdişâh çadırı. Sarây-ı hümâyûn : pâdişâh sarayı. Ordû-yi hümâyûn : pâdişâh ordusu. 3) müz. Türk müziğinin dokuz numaralı basit makamıdır. En eski makamlardan biridir. Hicaz âilesindendir; hicaz dörtlüsü ile pûselik beşlisinden ibarettir. Durak, dügâh ve güçlü -dördüncü derece olan- nevâ'dır. Donanımına "si" bakıyye bemolü ile "do" bakıyye diyezi konulur. Niseb-i şerife sayısı 6 dır. Dizisi umumiyetle çıkıcıdır. Orta sekizlideki sesleri, pestden tizze doğru şöyledir : dügâh, dik-kürdî, nim hicaz, neva, hüseynî, acem, gerdaniye ve muhayyer.

hümâyûn-âbâd

: همايون آباد

(f. b. i.) : Bebek'te eskiden mevcut bir kasr'ın adı.

hümâyûn-nâme

: همايننامه

(f. b. i.) : pâdişâh tarafından bir hükümdara gönderilen mektup, (bkz. : nâme-i hümâyûn).

hümeze

: همزه

(a. i. c. : hümezât) : şeytanî vesvese, kuruntu.

hümmâ

: حما ، حمی

(a. i. c. : hümmeyât) : 1) sıtma. 2) hastalıktan dolayı vücutta hâsıl olan şiddetli hararet, ateş. 3) nöbetli hastalık.

hümmeyât

: حميات

(a. i. hümmâ'nın c.) : 1) sıtmalar. 2) hastalıktan dolayı vücutta hâsıl olan şiddetli hararetler, ateşler. 3) nöbetli hastalıklar.

hümüm

: هموم

(a. i. hemm'in c.) : gamlar, kederler, tasalar, kaygılar, (bkz. : gu-mûm).

hümûmet

: همومت

(a. i.) : pek ziyâde ihtiyarlık.