hüccâb

: حجاب

(a. i. hâcib'in c) : 1) kapıcılar. 2 .perdeciler.

hüccâc

: حجاج

(bkz. : hâcc, hacı).

hüccet

: حجت

(a. i.) : 1) senet, vesika, delil, [eskiden, şeriat mahkemesinden verilen bir hak veya bir sahiplik gösteren resmî vesîka (* belge)]. 2) seçkin âlimlere verilen unvan

Hüccet-ül-lslâm

:  

İmâm-ı Gazâlî.

hüccet-i dâfia

:  

huk. [eskiden] bir şeyi ispata delil olmayıp talep ve iddiayı defide delil olan hüccet : istishap gibi. [meselâ hayâtı, istishap tarikiyle sabit olan mefkudun veresesi "ihtimal ki ölmüştür" diye malını aralarında taksim edemezler, istishap veresenin bu husustaki talep ve iddialarını defide hüccettir. Fakat istishap mefkudun irse İstihkakında, yânî başkasının vâris olması hususunda delil ve hüccet olamaz].

hüccet-i kasıra

:  

["ka" uzun okunur] : huk. [eskiden şahsa maksur ve münhasır olup başkasına sirayet etmiyen hüccet; ikrar ve yeminden nukûl gibi].

hüccet-i müsbite

:  

huk. bir şeyi isbatta delîl olan hüccettir : şahadet gibi : [buna "hüccet-i muzlime" de denir].

hüccet-i müteaddiyye

:  

huk. [eskiden] hükmü yalnız taraflara münhasır kalmayıp dâva ile sâlr alâkadar olanlara da sirayet ve tecâvüz eden beyyi-nedir. [nesebi veya mülkiyeti ispat eden şahadet gibi].

hüccet-i zahriyye

:  

huk. [eskiden] zahrında sebebi yazılan hükmün tasdikli suretini hâvî hüccet.

hücciyyet

: حجيت

(a. i.) : ihticâca sâlih olma.

hücec

: حجج

(a. i. hüccet'in c.) : deliller, senetler, vesikalar, (bkz. : hicâc).

hücec-i hattiyye

:  

huk. [eskiden] yazılı deliller ki tezvîr ve tasnî' şüphesinden salim ise mâmûl-ün-bih, yânî hükme medar olur. Başka veçhile sübûta hacet kalmaz, [beratlar, Defter-i Hakani kayıtları, hîle ve fesattan salim olacak surette tutulan mahkeme sicilleri, tescil edilen vakfiye gibi].

hücerât

: حجرات

(a. i. hücre'nin e.) : 1) gözler, odacıklar. 2) sürü konulan yerler, (bkz. : hücrât, hücürât). Sûre-i hücerât : Kur'ân'ın kırk dokuzuncu sûresi.

hüceyrât

: حجيرات

(a. i. hüceyre'niti c.) : küçük delikler ve oyuklar.

hücevre

: حجيره

(a. i. c. : hüceyrât) : küçük delik ve oyuk.

hücnet

: هجنت

(a. i.) : 1) ayıp, noksan, kusur. 2) sözdeki ayıp. 3) bayağılık, soysuzluk, karışıklık.

hücrât

: حجرات

(a. i. hücre'nin c.) : gözler, odacıklar. (bkz. : hücerât, hücürât).

hücre

: حجره

(a. i. c. : hücerât. hücürât. hücrât) : 1) göz, odacık. 2) biy., bot., zool. canlı varlıkların (dokuların, organların) en küçük yapısı.

Hücre-i Saadet

:  

Hz. Muhammed (Aleyhisselâm)'in makamı.

hücrevi

: حجروی

(a. s.) : 1) hücreyle ilgili. 2) hücre gibi olan. [müen. "hücreviyye" dlr].

hücû'

: هجوع

(a. i.) : uyku. , (bkz. : hâb, nevm).

hücûd

: هجود

(a. i.) : gece a uyuma, uykusuz kalma.

hücul

: هجول

(a. i. hecl'ln c.) : çukurlar, uçurumlar, (bkz. : hicâl).

hücum

:  

(a. i.) : 1) saldırış, saldırma.

hcûm-ı dil-îrân-ı nîzedâr

:  

mızraklı yiğitlerin hücumu. 2) sert sözle birine çatma.

hücüb

: حجب

(a. i. hicâb'ın c.) : perdeler.

hücürât

: حجرات

(a. i. hücre'nin c.) : gözler, odacıklar. (bkz. : hücerât, hücrât).