hûr |
: | هور |
(f. i.) : Güneş, (bkz. : Âf-tâb, Hurşîd, Mihr, Şems). |
hur |
: | خر |
(f. i.) : Güneş, (bkz. : Âf-tâb, Hurşîd, Şems). |
hûr |
: | خور |
(f. i.) : Güneş, (bkz. : Âf-tâb, Hurşîd, Mihr, Şems). 2) yiyecek, yiyinti, (bkz. : hûrd, hûrdenî). |
hûr |
: | حور |
(a. i. ahver ve havrâ'nın c.) : 1) âhû gözlüler, gözlerinin akı karasından çok olanlar. 2) (c. hûriyân) cennet kızları, huriler. |
hûr-i în |
: |
(bkz. : hûrî). |
|
hurâc |
: | خراج |
(a. i.) : hek. çıban. |
hurâce |
: | خراجه |
(a. i.) : hek. 1) irinlenme. 2) çıban. |
hurâfât |
: | خرافات |
(a. i. hurâfe'nin c.) : aslı, esâsı olmıyan, saçma-sapan sözler ve rivayetler. |
hurafe |
: | خرافه |
(a. i. c. : hurâfât) : inanılmaz, uydurma, yalan hikâye ,ve rivayet. [Arap kabilelerinden Uzle Arab kabilesine mensup bir şahsın ismi olup, anlattığı inanılmıyacak şeylere de "hadîs-i hurafe" denir], (bkz. : ustûre). |
hûrân |
: | حوران |
(f. i. hûr'un c.) : iri gözlü cennet kızları. |
hurâşe |
: | خراشه |
(a. i.) : küçük parça, ufak parça. |
hürc |
: | خرج |
(a. i.) : meşinden yapılmış büyük heybe. |
hurd |
: | خرد |
(f. s.) : 1) küçük ufak. (bkz. : sagîr). 2) kırık. 3) ehemmiyetsiz. |
hûrd, hûrdenî |
: | خورد ، خوردنی |
(f. i) : yiyecek, yiyinti. |
hûrd ü hâb |
: |
yiyecek ve uyku. |
|
hürde |
: | خورده |
(f. s.) : yemiş, yenilmiş. Taâm-hûrde : yemek yemiş. Sâl-hûrde (yıl yemiş) : kocamış, yaşlanmış, ihtiyar. |
hürde |
: | خرده |
(f. i.) : 1) ufak değersiz şey, kırıntı. 2) nükte; dakika. 3) g. s. yazıya nüans veren bir tarz. |
hurde-i tarikat |
: |
tas. tarîkatin edep ve erkânına dâir ufak tefek bilgiler. [Mevlevi tâbirlerinden-dir]. |
|
hürde tezyinat |
: |
g. s. tezhipte küçük süsleme motiflerine verilen umûmî ad. |
|
hurde-bin |
: | خرده بين |
(f. b. s. c. : hurde. bînân) : 1) ince, ufak şeyleri gören. 2) i. fil. 'büyüteç, ufak şeyleri büyülterek gösteren âlet, mikroskop. |
hurde-binân |
: | خرده بينان |
(f. b. s. hurde. bîn'in c.) : 1) ince, ufak şeyleri görenler. 2) i. fiz. * büyüteçler, ufak şeyleri büyük gösteren âletler, mikroskoplar. |
hurde-bin-âne |
: | خرده بينانه |
(f. zf.) : hurdebîn-cesine, ince şeyleri görene yakışacak surette, inceden inceye. |
hurde-binî |
: | خرده بينی |
(f. b. i.) : ancak hurdebinle görülebilecek derecede küçük, mikroskopik. |
hurde-dân |
: | خرده دان |
(f. b. s.) : dikkat sahibi, nükte ve inceliği anlıyan. |
hurde-dânî |
: | خرده دانی |
(f. b. i.) : dikkat sahibi olma, nükte ve inceliği anlama. |
hurde-furûş |
: | حرده فروش |
(f. b. s.) : ufak tefek şeyler satan, çerçi. |
hurde-gîr |
: | خرده گير |
(f. b. s.) : sözde ayıp, kusur ariyan. |
hurde-gîrî |
: | خرده گيری |
(f. b. i.) : hurdegirlik, sözde ayıp ve kusur arama. |
hurden-gâh |
: | خوردن گاه |
(f. b. i.) : yemek odası. |
Hûrde-hâş |
: | خورده خاش |
(f. b. s.) : kırık dökük, param parça. |
hûrdenî |
: | خوردنی |
(f. i.) : yiyinti, yiyecek şey. |
hurde-şinâs |
: | خرده شناس |
(f. b. s.) : ince şeyleri anlıyan, dikkatli. |
hurde-vât |
: | خردوات |
(f. i. c.) : hırdavat, öteberi, kırık dökük şeyler. |
hurd-sâl |
: | خردسال |
(f. a. b. s.) : yaşı küçük, genç. (bkz. : sagîr-üs-sinn). |
hurd ü mürd |
: | خرد ومرد |
(f. b. i.) : ufak tefek [kimse]; parça parça. |
hurekile |
: | هركله |
(a. s.) : (bkz. : herkele, hirekle). |
hûrî |
: | حوری |
(f. i. c. : hûriyân) : 1 cennet kızı. 2) sevgili. |
hûriyye |
: | حوريه |
(a. i.) : 1) coşkunluk hallerinde hurilerle buluştuklarına inanan bir tarikat. 2) kadın adı. |
hurkat |
: | حرقت |
(a. i.) : hek. yanma, yanıklık; çıban. |
hurkat-ül-bevl |
: |
bel-soğukluğu. |
|
hurkat |
: | خرقت |
(a. i.) : akılsızlık; bilmezlik, (bkz. : cihâlet). |
hûr-lika |
: | حورلقا |
(f. b. s.) : peri yüzlü, güzel. |
huremât, hurmât, hurumât |
: | حرمات ، حرمات ، حرمات |
(a. i. hürmet'in c. c.) : haram, dince yasak olan şeyler. |
hûr-peyker |
: | خور پيكر |
(f. b. s.) : hûri yüzlü. |
hurrâs |
: | حراس |
(a. i. hâris'in c.) : bekçiler, nöbetçiler. |
hurrem |
: | خرم |
(f. s.) : 1) güleryüzlü, gönül açan; taze. 2) g. s. bir yazı sitili. |
hurrem-âbâd |
: | خرم آباد |
(f. b. i.) : Haliçte Alibey köyü civarındaki kasrın adı. |
hurrem-gâh, -geh |
: | خرمگاه ، خرمگه |
(f. b. i.) : şen ve gönül açan yer. |
hurremi |
: | خرمی |
(f. i.) : sevinç, (bkz. : meserret). |
hursend |
: | خرسند |
(f. s.) : kanaat eden, kısmetine razı olan, tokgözlü, gözü tok. |
hursend-âne |
: | خرسندانه |
(f. zf.) : tokgözlülükle. (bkz. : kanâat-kârâne). |
hursendî |
: | خرسندی |
(f. i.) : kanaat edicilik, tokgözlülük, göz tokluğu. |
Hûrşîd |
: | خورشيد |
(f. i.) : 1) Güneş. (bkz. : Âftâb, Hûr, Mihr, Şems). 2) erkek adı. |
Hûrşîd ve Ferahşâd |
: |
Germiyanlı Şeyh oğlu Mustafa tarafından yazılan ve İran Şahı Siyâvuş'un kızı Hurşid ile diyâr-ı magrib sultânının oğlu Ferahşâd'ın sevişmelerini anlatan manzum bir eser. |
|
hurtûm |
: | خرطوم |
(a. i. c. : harâtîm) : fil hortumu, fil burnu. |
hurû' |
: | خروع |
(a. i.) : tanelerinden hintyağı çıkarılan ağaç. |
hurûb |
: | حروب |
(a. i. harb'ın c.) : savaşlar, kavgalar. |
hurûc |
: | خروج |
(a. i.) : çıkış, çıkma; dışarı çıkma; ayaklanma. Sâhib-hurûc : büyük kahraman. Yevm-el-hurûc : kıyamet günü. |
hurûf |
: | حروف |
(a. i. harfin c.) : harfler. İlm-i hurûf : harflerden mânâ çıkarıp yorumlama bilgisi. |
hurûf-i âliyyât |
: |
Tanrı maksadının sırlarında gizli olan maddeler. |
|
hurûf-i heeâ |
: |
gr. 1) alfabe harfleri. 2) elif, vav, he, ye harfleri. |
|
hurûf-i imlâ |
: |
a, e, ı, i, o, ö, u, ü harfleri. |
|
hurûf-i kameriyye |
: |
kendinden önce gelen el harfi okunan harfler : e, b, c, g, h, f, k, m, v, y : el-kamer.. gibi. |
|
hurûf-i menkuta, -mu'ceme |
: |
Arap alfabesindeki noktalı harfler. |
|
hurûf-i mukataa |
: |
Kur'ân'ın 29. süresindeki : elif lâm mîm, elif lâm elif râ, kaf, sâd, nûn.. gibi harfler. |
|
hurûf-i munfasıla |
: |
(Arap veya osmanlı alfabesinde) : kendinden sonra gelen harflere bitişmiyen harfler : vav, rı, dal, ze, zel. |
|
huruf-i muttasıla |
: |
kendinden sonra gelen harflere bitişen harfler. |
|
hurûf-i semsiye |
: |
kendinden önce gelen el harfi tarifinin I harfi okunmıyan harfler : d, n, r, s, ş, t. z. |
|
hurufat |
: | حروفات |
(a. i. hurûf'un c.) : 1) harfler. 2) matbaa harfleri. |
hurûfî |
: | حروفی |
(a. s) : 1) hurûf bilgisi ile ilgili olan. 2) tas. Allah'ın kelâm suretinde tecellisine ve harflerle belirtilmesine inanan. |
hurûfiyye |
: | حروفيه |
(a. i.) : Fazl-ullah-i Hurûfî'nin, harflerin ecrârına dâir nazariyesini kabul eden tarîkatler ve sâlikleri. |
hurûs |
: | خروس |
(f. i.) : horoz. |
hurûş |
: | خروش |
(f. i.) : coşma, çağıltı, gürültü, şamata, telâş. Cûş ü hurûş : coşma ve gürültü. |
hurûşân |
: | خروشان |
(f. s.) : 1) coşan, çağlıyan. 2) zf. coşarak, çağlıyarak. |