hulâlet

: خلالت

(a. i.) : samîmî dostluk, (bkz. : halâlet, hılâlet).

hulâsa

: خلاصه

(a. i.) : 1) bir şeyin, bir sözün özü (*özet). (bkz. : zübde).

hulâsa-i kelâm

:  

sözün kısası.

hulâsat-ül-hulâsa

:  

hulâsanın hulâsası. 2) hesap bilançosu.

hulasaten

: خلاصةً

(a. zf.) : hulâsa olarak, kısaca, (bkz. : zübdeten).

hulb

: هلب

kalın kıl, kuyruk kılı, yele kılı; domuz kılı. 2) kıl fırça, kıl kalem.

huld

: خلد

(a. i.) : 1) sürüp giden, sonu olmıyan varlık. 2) bitmeyiş, devamlılık. 3) sekiz cennetten biri. (bkz. : cennet, behişt).

huld-zâr

: خلد زار

(a. f. b. i.) : cennet.

hulefâ

: خلفاء

(a. i.) : halîfe'nin c.) : 1) halîfeler. hulefâ-i râşidîn (ilk dört halife) : Hz. Ebûbe-kir, Ömer, Osman, Ali. 2) resmî dâirelerde kalem âmirine bağlı bulunan me'murlar.

hulefâ-yi aklâm

:  

kalem me'murları.

hulel

: حلل

(a. i. hulle'nin c.) : elbiseler.

hulemâ

: حلما

(a. s. halîm'in c.) : halimler.

huleyme

: حليمه

(a. i. c. : huleymât) : 1) memecik. 2) deride ve en çok dil üzerinde bulunan kübük kabarcık, [yapma kelimelerdendir].

hulf

: خلف

(a. i.) : verdiği sözü tutmama, üzerinde durmama.

huliyy

: حلی

(a. i. c. : huliyyât) : altın, yakut, zümrüt, gümüş gibi zînet eşyası.

hulk

: خلق

(a. i. c. : ahlâk) : huy, tabîat.

hulkan

: خلقا

(a. zf.) : huy ve tabîatça.

hulkı

: خلقی

(a. s.) : 1) hulkla ilgili, tabîî. 2) erkek adı. [müen. hulkıyye].

hulkıyyet

: خلقيت

(a. i.) : * törecilik, fr. moralisme. [yapma kelimelerdendir].

hulkum

: حلقوم

(a. i. s. : halâkîm) : anat. boğaz [insan ve hayvanlarda].

hullân

: خلن

(a. s. halîl'in c.) : sâdık dostlar, (bkz. : ehille).

hülle

: حله

(a. i. c. : hulel) : 1) cennet elbisesi. 2) belden aşağı ve belden yukarı olmak üzere iki kısımdan ibaret elbise.

hulle-i Âdem'in

:  

(Hz. Âdem'in elbisesi) : incir yaprağı. 3) üç defa kocasından boşanmış bir kadının, tekrar eski kocasına varabilmesi için yabancı bir erkeğe bir günlüğüne nikâh edilmesi.

hulle-bâf

: حله باف

(a. f. b. i.) : terzi, (bkz. : derzî).

hulled-Allah

: خلد الله

(a. cü.) : Allah dâim ve baki etsin.

hullet

: خلت

(a. i.) : içten sevgi, hakikî dostluk, arkadaşlık.

hulliyât

: حليات

(a. i. hulliyy'in c.) : altın, gümüş, pırlanta gibi ztnet eşyaları.

hulm, hulüm

: حلم ، حلم

(a. i. c. : ahlâm). : (bkz. : ahlâm).

hulûd

: خلود

(a. i.) : bakîlik, daîmî surette kalma, ölmezlik : Yevm-i hulûd : kıyâmet günü.

huluk

: خلق

(a. i.) : huy, tabîat. (bkz. : hulk).

huluk-i azîm

:  

Hz. Muhammed (Aleyhisselâm)'in mübarek huyları.

hulul

: حلول

(a. i.) : 1) gelip çatma. 2) girme.

hulûl-i ramazân

:  

ramazanın gelip çatması.

hulûl-i şitâ

:  

kışın gelip çatması. 3) yanaşma. 4) geçme.

hulûlî

: حلولی

(a. s.) : 1) hulûl'e ait olan 2) i. Tanrılığın tecessümü inanışında bulunan kimse. [müen. "hulûliyye" dir].

hulûs

: خلوص

(a. i.) : hâlislik, sâfîlik, gönül temizliği.

hulûs-i kalb

:  

kalb temizliği, samimiyet.

hulûs-i niyyet

:  

niyet temizliği.

hulûsî

: خلوصی

(a. s.) : 1) hâlis olan, saf, içi temiz. 2) samîmî, candan. 3) i. erkek adı.

hulûs-kâr

: خلوصكار

(a. f. b. s.) : dalkavuk.

hulus-kâr-âne

: خلوصكارانه

(a. f. zf.) : hulûskâr olana yakışacak surette, dalkavuklukla.

hulûs-kârî

: خلوصكاری

(a. t. b. i.) : dalkavukluk.

hulûs-nâme

: خلوصنامه

(a. f. b. i.) : yalnız, ilgiyi ve bağlılığı göstermek üzere sunulan mektup.

hulv

: حلو

(a. s. c. : hulviyyâ't) : 1) tatlı. 2) büzel, bazal

hulüvv

: خلو

(a. i.) : hâlîlik, boşluk boş olma. 2) huk. [eskiden] vaziyet ve kıdemden mütevellit olup kendisinden itiyaz caiz olmıyan mücerret bir hak.

hulviyyât

: حلويات

(a. i. hulv'ün c.) : tatlılar, şekerlemeler, tatlı ile ilgili yiyecekler.

hulyâ

: خوليا

(f. i.) : kuruntu.

hulyâ-yi hazin

: خوليا

hazin hulyâ.

hulyâ-âmîz

: خوليا آميز

(f. b. s.) : rü'yâ uyandıran, hayâle sürükliyen.

hulyâ-dâr

: خوليا دار

(f. b. s.) : hayâl, hulyâ sahibi.