hûd

: خود

(f. i.) : zırh başlık, miğfer.

hûd-i hurûs

:  

zool. horoz ibiği, (bkz. : hûc,2 hûc-ı hurûs)

Huda

: خدا

(f. h. i.) : Allah, (bkz. : Halik, Rabb).

hud'a

: خدعه

(a. i.) : aldatma, oyun, hîle, dalavere, düzen, dek.

hudâ-dâd

: خدا داد

(f. b. i.) : Allah vergisi.

hudâ-furûs

: خدا فروش

(f. b. s. c. : hudâ-furûşân) : mürâî sofu.

hudâ-furûsân

: خدا فروشان

(f. b. s. Hudâ-furûş'un c.) : mürâî sofular.

hodâ-furûşî

: خدا فروشی

(f. b. i.) : riyakârca sofuluk.

hüdâ-hân

: خدا خوان

(f. b. i.) : şahâdet parmağı.

hud'a-kâr

: خدعه كار

(a. f. b. s.) : hîlekâr, düzenbaz, oyuncu.

hud'a-kârî

: خدعه كاری

(a. f. b. i.) : hîlekârlık, düzenbazlık, oyunculuk.

Hudâ-negerde

: خدانگرده

(f. zf.) : Allah göstermesin.

Hudâ-pesend

: خدا پسند

(f. b. s.) : Allah'ın beğeneceği şey.

Hüdâ-perest

: خداپرست

(f. b. s.) : Allah'a ibâdet eden, tapınan.

Hudâ-perestâne

:  

(f. zf.) : Allah'a ibâdet edene yakışır bir surette.

Hudâ-perestî

: خدا پرستی

(f. b. i.) : Allah'a ibâdet etme, tapınma.

Hudâ-râ

: خدارا

(f. zf.) : Allah İçin, Allah aşkına.

hudâret

: خضارت

(a. i.) : sebze, yeşillik, (bkz. : hudret).

Hudâ-sinâs

: خدا شناس

(f. b. s.) : Allah'ı tanıyan, birleyen.

Hudâ-şinâsî

: خدا شناسی

(f. b. i.) : Allah'ı tanıma.

Hudâvend

: خداوند

(f. h. i.) : 1) Allah, İlâh. 2) . efendi, sahip, mâlik. 3) i. hâkim, hükümdar.

hudâvend-âne

: خداوندانه

(f. b. zf.) : hudâvend olana yakışacak surette, (bkz. : hükümdâr-âne).

hudâvendî

: خداوندی

(f. i.) : hudâvendlik, hükümdarlık, sahiplik.

hudâvendigâr

: خداوندگار

(f. i.) : 1) âmir, hükümdar. 2) h. i. Osmanlı pâdişâhlarından 1. Murâd'ın ünvânı.

Hudây

: خدای

(t. h. i.) : Allah, (bkz. : Huda).

Hudâ-yâ

:  

(f. n.) : ey İlâh!, ey Allah!

hudâygân

: خداسيگان

(f. b. i.) : ulu pâdişâh, büyük hükümdar.

Hudâyî

: خدايی

(f. i.) : 1) Hudâlık, Allahlık. (bkz. : ulûhiyyet). 2) s. Allah'a mensup.

Hudâyî-furûş

: خدا يی فروش

(f. b. s.) : Firaun gibi Tanrılık iddiasında bulunan, tanrılık taslıyan

Hudâyî-furûş-âne

: خدا يی فروشانه

(f. zf.) : Hûdâyî furuş'casına, Firaun gibi Tanrılık iddia edercesine.

Hudâyî-furûşî

: خدايی فروشی

(f. b. i.) : Hudâyî furuşluk.

hudâyî-nâbit

: خدايی نابت

(f. a. b. s.) : ekilmeksizin kendiliğinden biten.

huddâm

: خدام

(a. i. hâdim'in c.) : hizmetçiler, (bkz. : hadem, hademe).

hudenâ

: خدنا

(a. i. hadîn'in c.) : vefalı, sâdık dostlar.

hudret

: حضرت

(a. i.) : 1) yeşillik, (bkz. : hudâret). 2) yeşil renklilik.

hudûd

: حدود

(a. i. hadd'in c.) : sınırlar, uçlar, bucaklar.

hudûd-i memâlik

:  

memleket hudutları.

hudûd-i şer'iyye

:  

şer'î hadler, muayyen suçlara karşılık tatbik edilen şer'î cezalar.

hudûd

: خدود

(a. i. hadd'in c.) : 1) yanaklar. 2) yeri kazmalar, yeri yarmalar.

hudûd-nâme

: حدود نامه

(a. f. b. i.) : memleket sınırını tâyin ve tahdîd eden vesika.

hudus

: حدوث

(a. i.) : sonradan peyda oma.