hisâb |
: | حساب |
(a. i. c. : hisâbât) : hesap, sayma, aritmetik, fr. arithmetique. Bi-hisâb : Hesapsız. sayısız, pek çok. İlm-i hisâb : aritmetik bilgisi. İnd-el-hisâb : hesap sonunda, hesâbedilerek. |
hisâb-ı ameli |
: |
mat. pratik hesap. |
|
hisâb-ı nazarî |
: |
mat. teorik hesap. |
|
hisâb-ı tefâıulî |
: |
mat. diferansiyel hesap. |
|
hisâb-ı temâmî |
: |
mat. integral hesap. |
|
hisâb-ı zihnî |
: |
mat. zihin hesabı, fr. calcul mental |
|
hisâbî |
: | حسابی |
(a. s.) : hesabını iyi bilen. |
hisân |
: |
(a. i.) : aygır. |
|
hisar |
: | حصار |
(a. i. hasr'dan) : 1) kuşatma, etrafını alma. 2) kale, etrafı istihkâmlı kale, bent, (bkz. : hısn). |
hisar |
: | حصار |
(f. i.) : müz. Türk müziğinin en eski mürekkep makamlarındandır; sûz-i dil makamına hüseynî beşlisinin veya hüseynî makamının ilâvesinden mürekkeptir. Hüseynî ile dügâh'da kalır. Güçlüleri birinci derecede -sûz-i dil'in tîz durağı ve hüseynî'nin güçlüsü olan- hüseynî, ikinci derecede de -sûz-i dil'in güçlüsü olan- pûseliktir'. Donanımına sûz-i dil'inki gibi sol ve re bakıyye diyezleri konulur. Hüseynî için sol bekar, re bekar, si koma bemolü ve fa bakıyye diyezi kullanılır. |
hisâr-aşîrân |
: | حصار عشيران |
(f. b. i.) : müz. Rakım Elkutlu tarafından takîbedilmiş ve bir devr-i kebîr beste bestelenmiş olan mürekkep makamdır ki, hisar'dan yegâne farkı hüseynî makamı veya beşlisi kullanmayıp, bunun yerine uşşak dörtlüsü'nün hüseynî-aşîran perdesindeki şeddini (âşîran, ırak, rast, dügâh) kullanmak ve böylece aşîran perdesinde karar kılmaktan ibarettir. Güçlüsü de pûseliktir. |
hisâr'da pûselik |
: | حصارده گوسه لك |
(f. t. b. i.) : müz. re diyez minör'ün Türk müziğindeki ismi olup, pûselik makamının hisar perdesindeki şeddidir. Donanımına altı tane (fa, do, sol, re, la, mi) küçük mücenneb diyezi konulur (yeden sesi için do çifte diyez alır). Orta sekizlideki sesleri, pestden tize doğru şöyledir : kaba hisar, dik Acem-aşîran, geveşt, zirgüle, dik kürdî, pûselik, neva ve hisar. |
hisarek |
: | حصارك |
(f. b. i.) : müz. Türk müziğinin enaz altı asırlık bir mürekkep makamı olup numunesi kalmamıştır. |
hisar-evic |
: | حصار اوج |
(f. b. i.) : müz. Türk müziğinin en az altı asırlık bir mürekkep makamı olup numunesi kalmamıştır. |
hisâr-ı büzürg |
: |
müz. Türk müziğinin eski mürekkep makamlarından olup numunesi kalmamıştır. |
|
hisâr-ı gayr-i müsteâr |
: |
müz. Türk müziğinin en az beş asırlık mürekkep makamlarından olup nümûnesi kalmamıştır. |
|
hisâr-ı kadîm |
: |
müz. Türk müziğinin eski mürekkep makamlarından olup, numunesi kalmamıştır. |
|
hisâr-ı nîk |
: |
müz. Türk müziğinin en az altı asırlık bir mürekkep makamı olup numunesi kalmamıştır. |
|
hisâr-kürdî |
: | حصار كردی |
(f. a. b. i.) : müz. Abdülbâki Dede'nin terkîbettiği makamlardan biri olup numunesi kalmamıştır. Hisar'ı müteakip bir kürdî dörtlüsü ile dügâh'da kalır. |
hisâr-pûselik |
: | حصار پوسه لك |
(f. b. i.) : müz. Türk müziğinin tahmînen iki buçuk asırlık bir mürekkep makamıdır. Bu makam, hisar ile pûselik makamlarından mürekkeptir. Pûselik ile dügâh perdesinde durur. Güçlüleri, birinci derecede hüseynî, ikinci derecede pûseliktir. Donanımına "sol" ve "re" için iki tane bakıyye diyezi konulur. Pûselik makamı için "re" diyez bekar yapılır. |
hisbân |
: | حسبان |
(a. i.) : hesap, sayma; hesap görme. |
hisbâniyye |
: | حسبانيه |
(a. i.) : fels. fr. scepticisme. |
hisbe |
: | حسبه |
(a. i.) : ecir, sevap. |
hiss |
: | حس |
(a. i. c. : ahsâs) : duyma kuvveti, duygu. |
hiss-i selîm |
: |
sağduyu, fr. bon sens. |
|
hiss kabl-el-vuku', hiss-i mukaddem |
: |
vukuundan önce hissetme, * önsezi, fr. pressentiment. |
|
hisse |
: | حصه |
(a. i. c. : hısas) : pay, nasîp. |
hisse-i mahabbet |
: |
muhabbet hissesi. |
|
hiss-i müfreze |
: |
huk. [eskiden]. bir toprağın taksiminde kısmet sahiplerinden her birinin hissesine isabet eden yer. |
|
hisse-i şayia |
: |
huk. müşterek bir malın her cüz'üne sirayet eden hisse, pay. |
|
hisse-çîn |
: | حصه چين |
(a. f. b. i.) : pay alma. |
hisse-dâr |
: | حصه دار |
(a. f. b. i.) : hissesi olan, hisse sahibi. |
hisse-mend |
: |
(a. f. b. s.) : 1) hissesi olan. 2) pay alan. 3) ibret alan. |
|
hissen |
: | حسا |
(a. zf.) : duyguca, duygulanarak. |
hissel |
: |
(a. i.) : cimrilik, tamahkârlık, nekeslik, (bkz. : hasâset). |
|
hisse-yâb |
: | حصه ياب |
(a. f. b. s.) : hisse bulan, hisselenen. |
hissî |
: | حسی |
(s. s.) : his ile, duygu ile-ilgili, fr. sentimental : [müen. "hissiyye" dir]. |
hissiyyât |
: | حسيات |
(a. i. c.) : duygular, sezişler. |
hissiyyât-ı hafiye |
: |
gizli duygular. |
|
hissiyyât-ı ulviyye |
: |
yüksek hisler duygular. |
|
hissiyyet |
: | حسيت |
(a. i.) : duyarlık; duygululuk. |