hida' |
: | خدع |
(a. i.) : hîle, düzen, kurnazlık, oyun. |
hidâb |
: | حداب |
(a. i. hadeb'in c.) : kanburluklar, yumruluklar. |
hidâb |
: | خضاب |
(a. i.) : (bkz. : hizâb). |
hidâc |
: | خداج |
(a. s.) : kusur, noksan, eksik [ibâdette]. |
hidâce |
: | حداجه |
(a. i. c. : hadâic) : deve sırtına vurulan yük. |
hidâd |
: | حداد |
(a. i.) : bir dul kadının matem tutup süsten vazgeçmesi. |
hidâdet |
: | حدادت |
(a. i.) : demircilik. |
hidâk |
: | حداق |
(a. i. hadeka'nın c.) : göz bebekleri, (bkz. : ahdâk). |
hidâl |
: | خدال |
(a. s. hadle ve hadlâ'nın c.) : kolları bacakları semiz, etli olan kadınlar. |
hidâm |
: | خدام |
(a. i. hademet'in c.) : deve ayağına bağlanan kayışlar, halkalar, ayak bilezikleri; ayak köstekleri. |
hidân |
: | هدان |
(a. s.) : ahmak. |
hidâs |
: | حداس |
(a. i.) : son, nihayet, bitim. |
hidâş |
: | خداش |
(a. i.) : tırmalama. |
hidât |
: | هدات |
(a. i. hâdî'nin c.) : hidâyeti, doğru yolu gösterenler, (bkz. : hâdî). |
Hidâye |
: |
(a. i.) : zool. çaylak. |
|
hidâyet |
: | هدايت |
(a. i.) : 1) hak yoluna, doğru yola kılavuzlama. 2) erkek ad. |
hiddet |
: | حدت |
(a. i.) : 1) öfke. 2) keskinlik. |
hiddet-i basar |
: |
göz keskinliği. |
|
hiddet-i sevf. hiddet-i tîa |
: |
kılıç keskinliği. |
|
hiddet.! zekâ |
: |
ıska keskinliiSİ. |
|
hidem, hidemât |
: | خدم ، خدمات |
(a. i. hidmet. hizmet'in c.) : hizmetliler; hizmetler, işler, vazifeler. |
hidemât-ı şâkka |
: |
toprak kazmak, taş taşımak gibi mahkûmlara gördürülen ağır hizmetler, fr. travaux forces. [1274 tarihli ceza kanununda mevcut "kürek" ve 1286 tarihli Askerî Ceza Kanunnâmesinde mevcut "prangabent" cezaları bu nevîdendirler]. |
|
hidmet |
: | خدمت |
(a. i. hidemât) : 1) iş, hizmet, vazife (* görev). 2) iş görme, birinin işini görme. |
hidmet-i askeriyye |
: |
askerlik hizmeti, görevi, |
|
hidmet-i yârân-ı safa |
: |
safa dostlarının hizmeti. |
|
hidmet-güzâr |
: | خدمتگذار |
(a. f. b. i.) : 1) hizmet-güzâr, şunun bunun işini görüveren. 2) komisyoncu. |
hidmet-kâr |
: | خدمتكار |
(a. f. b. i.) : hizmetkâr, hizmetçi [daha çok erkek]. |