heyâkil

: هياكل

(a. i. heykel'in c.) : heykeller.

heyâkil-i kadime

:  

eski heykeller.

heyâm

:  

(a. i.) : hayranlık hâli.

hey'ât

: هيآت

(a. i. hey'et'in c.) : heyetler.

heybân

: هيبان

(a. s.) : 1) korkunç; korku veren. 2) çok utangaç.

heybet

: هيبت

(a. i.) : korku ile saygı duygularını birden uyandıran hal veya gösteriş, (bkz. : mehabet).

heyc

: هيج

(a. i.) : 1) savaş, vuruşma başlama. 2) heyecan, telâş, galeyan, tahrik. 3) s. tozlu, rüzgârlı [gün].

heyeâ'

: هيجاء

(a. i.) : kavga, savaş, dövüş. Meydân-ı hevcâ : savaş yeri. (bkz. : heycâ-gâh).

heycâ-gâh

: هيجاگاه

(a. f. b. i.) : savaş yeri

heyd

: هيد

(f. i.) : ekinci yabası.

heyecan

: هيجان

(a. i.) : 1) duyguların bir tepki hâlinde şiddetlenmesi. 2) coşma, coşkunluk. 3) tozmak, tozumak.

heyelan

: هيلان

(a. i.) : toprak kayması.

hey'et

: هيئت

(a. i. c. : hey'at) : 1) şekil, suret, kıyafet. 2) görünüş. 3) hal, durum. 4) kurul. İlm-i hey'et : astronomi.

hey'et-i a'yân

:  

senato.

hey'et-i ictimâiyye

:  

toplantı heyeti, * kurulu.

hey'et-i idâre-i âlem

:  

dünyânın idare heyeti, * kurulu.

hey'et-i ictimâiyye

:  

toplantı heyeti, * kurulu.

hey'et-i mahsûsa

:  

husûsî (*özel) olarak meydana getirilen kurul.

hey'et-i mecmûa-i milliyye

:  

millî topluluk.

hey'et-i temsîliyye (temsil hey'eti)

:  

tar. Erzurum Kongresinde şarkî Anadolu müdâfaa-i hukuk cemiyeti adını alan cemiyetin nizâmnâmesi mucibince seçilen şahıslardan müteşekkil heyet (6 ağustos 1919) .

hey'et-i umûmiyye

:  

umûmî heyet, * genel kurul.

hey'et-i vekile, -vükelâ

:  

vekil ler heyeti, *bakanlar kurulu.

hey'et-sinâs

: هيأت شناس

(a. f. b. i.) : astronomi âlimi, bilgini.

heyhat

: هيهات

(a. n.) : yazık ne yazık!; ne kadar uzak.

heyhey

: هی هی

(f. i.) : bir meclis sonunda içilen içki dolu kadeh.

heyî

: هيی

(f. i.) : madde, varlık.

Heykel

: هيكل

(a. i. c. : heyâkil) : 1) tunç, taşve benzeri gibi şeylerden yapılan büyük insan ve sâire.

heykel-i zî-rûh

:  

canlı heykel. 2) s. yakışıklı, güzel. 3) s. soğuk ve duygusuz [kimse].

heykel-tırâş

: هيكلتراش

(a. f. b. i.) : heykel yapan kimse, [aslı "heykel-terâş" dır].

heykel-tırâşî

: هيكلتراشی

(a. f. b. i.) : heykeltıraşlık, heykeltıraşın sanati. [aslı "hey-kel-terâşî" dir].

heym, heyemân

: هيم ، هيمان

(a. i.) : 1) âşık olma. 2) şaşkınlık.

heyn

: هين

(a. s.) : kolay; rahat, (bkz. : heyyin).

heyne

: هينه

(a. i.) : hek. kolera.

heyûb

: هيوب

(a. s.) : heybetli, azametli, gösterişli.

heyûlâ

: هيولاء

(a. i.) : 1) ilk maddesi olarak ar sayılan madde. 3) zihinde tasarlanan şey.4) tas. ruh-i a'zam. 5) eşyanın gerçek olan kısmı.6) ehemmiyetsiz, küçük şey.

heyûlâî, heyûlânî

: هيولائی ، هيولانی

(a. s.) : heyulaya âit, maddî.

heyûlânlyyun

: هيولانيون

(a. i. c.) : maddeciler.

heyûlâ-zâr

: هيولازار

(a. f. b. i.) : hayal veya ilk madde âlemî.

heyyin

: هين

(a. s.) : kolay, (bkz. : heyn ).

heyza

: هيضه

(a. i.) : hek. 1) kolera. 2) şiddetli kusma.

heyzüm

: هيزم

(f. i.) : kuru odun.

heyzüm-pâre

: هيزمپاره

(f. b. i.) : odun parçası.