her |
: | هر |
(f. e.) : hep, bütün. |
her-ân |
: | هرآن |
(f. zf.) : her dakika, her zaman, dâima, (bkz. : her-dem, her-gâh). |
her-âyine |
: | هرآيينه |
(f. zf.) : mutlaka; herhalde; elbette; zarurî. |
her-bâr |
: | هربار |
(f. zf.) : her defa, dâima. |
herc |
: | هرج |
(f. i.) : karışıklık, gürültülü ve karışık hareket. |
herc ü merc |
: |
altüst, karmakarışık, allakbullak, darmadağınık. |
|
hercaî |
: | هرجائی |
(f. s.) : hercâyi, kararsız, sebatsız. |
hercaîlik |
: | هرجائيلك |
(f. t. b. i.) : vefasızlık, sebatsızlık, kararsızlık. |
her-çend |
: | هرچند |
(f. zf.) : her ne zaman. |
herçi-bâd-âbâd |
: | هرچه باد آباد |
(f. zf.) : ne olursa olsun, ister istemez. |
her-dem |
: | هردم |
(f. zf.) : her dakika, her zaman, dâima, (bkz. : her-ân; her-gâh) |
her-dem taze |
: |
tazeliğini, parlaklığını hiç kaybetmiyen. |
|
hereb |
: | هرب |
(a. i.) : 1) kaçma, (bkz. : firar). 2) şiddetli keder. |
herem |
: | هرم |
(a. i.) : 1) kocama, kocalma, ihtiyarlama. Hengâm-ı herem : ihtiyarlık zamanı. 2) n. i. Mısır Ehramlarından biri. |
heremân |
: | هرمان |
(a. h. i.) : Mısır'da taştan yapılmış, âsâr-ı atîkadan iki bina, Eh-ram'lardan ikisi. |
herem-dîde |
: | هرمديده |
(a. f. b. s.) : kocamış, ihtiyarlamış, zayıflamış. |
heremî |
: | هرمی |
(a. s.) : ehram ile, piramit ile ilgili, onun gibi. |
herem-resîde |
: | هر مر سيده |
(a. f. b. s.) : ihtiyarlığa ermiş, kocalmış. |
her-gâh |
: | هرگاه |
(f. zf.) : her zaman, her vakit, (bkz. : her-ân, her-dem). |
hergele |
: | خرگله |
(f. i.) : 1) eşek sürüsü. 2) binek ve taşıta alışmamış huysuz hayvan. 3) terbiye ve görgüden uzak, bayağı, aşağılık kimse. |
hergiz |
: | هرگز |
(f. zf.) : asla, katiyyen, hiç bir vakit, hiç bir suretle. |
her-heft |
: | هرففت |
(f. b. i.) : kadınların süs olarak kullandıkları yedi şey : kına, çivit, lâl (allık), üstübeç, antimon, altın varak, mis. |
herîm |
: | هريم |
(a. s.) : çok ihtiyarlamış veya çökmüş [kimse]. |
herîr |
: | هرير |
(a. i.) : 1) köpek hırlaması. 2) köpek uluması, (bkz. : herr). |
herîse |
: | هريسه |
(a. i.) : keşkek yeme§i. |
herkele |
: | هركله |
(a. s.) : 1) ince, zarif, hoş. (bkz. : hirekle, hurekile). 2) i. hoşluk, incelik. |
herr |
: | هر |
(a. i.) : köpek hırlaması, köpek uluması, (bkz. : herîr). |
hers |
: | هرس |
(a. i.) : bot. mersin ağacı. |
herseme |
: | هرثمه |
(a. i.) : 1) arslan. (bkz. : dırgam, esed, gazanfer, haydar, şîr). 2) burun. |
hert |
: | هرت |
(a. i.) : 1) yırtma. 2) dürtme. 3) dokunaklı söyleme. |
herv |
: | هرو |
(a. i.) : 1) sopalama, dövme. 2) pişirme. |
hervele |
: | هروله |
(a. i.) : 1) koşma, (bkz. : şitâb). 2) leng, ât yürüyüşü; yürüyüş. |
herze |
: | هرزه |
(f. s. c. : herzevât) : boş lâkırdı, saçma, (bkz. : tirzîk). |
herze-derây |
: | هرزه درای |
(f. b. s.) : mânâsız söz söyliyen, saçmasapan konuşan, yanşak, (bkz. : herze-gû, herze-hâ, herze-lâ). |
herze-gû |
: | هرزه گو |
(f. b. s.) : saçma sözler söyliyen. (bkz. : herze-hâ', herze-lâ). |
herze-gûyî |
: | هرزه گويی |
(f. b. i.) : herze söyleyicilik. |
herze-hâ |
: | هرزه خا |
(f. b. s.) : (bkz. : herze-gû, herze-lâ). |
herze-hâr |
: | هرزه خوار |
(f. b. s. c. : herze-hârân). : (bkz. : herze-derây, herze-gû, herze-hâ, herze-lâ). |
herze-hârân |
: | هرزه خواران |
(f. b. s. herze. har'ın c.) : saçmasapan konuşanlar. |
herze-hâyî |
: | هرزه خايی |
(f. b. i.) : herze söyleme, saçma sapan söyleme. |
herze-kâr |
: | هرزه كار |
(f. b. s.) : abuk. sabuk, saçma sapan konuşan, (bkz. : herze-gû). |
herze-lâ |
: | هرزه لا |
(f. b. s.) : (bkz. : herze-gû, herze-hâ). |
herze-pâş |
: | هرزه باش |
(f. b. s.) : (bkz. : herze-gû). |
herze-vât |
: | هرزوات |
(a. s. herze'nin c.) : boş lâkırdılar, saçma sapan sözler. |
herze-vekîl |
: | هرزه وكيل |
(a. b. s.) : her işe karışıp boşboğazlık eden, saçma sapan konuşan. |
herze-vekîl-i kâinat |
: |
boşboğazlığiyle tanınmış. |