hafâ'

: خفاء

(a. i.) : gizli olma, gizlilik, kapalılık.

hafâfîş

: خفافيش

(a. i. huffâş'ın c.) : yarasa kuşları.

hafâ-gâh

: خفاگاه

(a. f. h. i.) : gizlenilecek yer, gizlenme yeri.

hafâir

: حفائر

(a. i. hafîr ve hafîre'nin c.) : çukurlar, oyuklar, delikler.

hafakan

: خفقان

(a. i.) : 1) ıztırap, sıkıntı; çarpma, vurma. 2) yürek oynaması.

hâfât

: حافات

(a. i. hâfe'nin c.) : kenarlar, sahiller, kıyılar, yanlar.

hafâyâ

: خفايا

(a. i. hafi. yy'in c.) : sırlar, gizli şeyler.

hafâyâ-yi umur

:  

işlerin gizli tarafı.

hafaza

: حفظه

(a. s. hâfız'ın c.) : 1) insanın yaptığı işlerini yazmıya mahsus melekler, [kelime "hafız" in cemi olmakla beraber "hafızlar" mânâsına kullanılmaz]. 2) bekçiler. Bâb-ül-hafaza : en aşağı cennet katı yollarından birinin adı. (bkz. : huffâz).

hâfe

: حافه

(a. i. c. : hâfât) : 1) kenar, sâhil, kıyı.

hâfe-i nehr

:  

nehir kenarı.

hâfe-i tarîk

:  

yol kenarı. 2) hek. iki veya daha çok sathın (* düzey) bir zaviye (*açı) teşkil ederek birleşmesinden meydana gelen uzunlamasına keskinlik.

hâfe-i halfiyye

:  

anat. bir organın veya bir kemiğin tabîî durumunda iken arkaya raslıyan kenarı.

hâfe-i kuddâmiyye

:  

anat. tabîî durumunda bulunan bir organın veya kemiğin ön kenarı.

hâfe-i süflâ

:  

anat. bir organın veya kemiğin tabîî durumunda iken aşağı tesadüf eden kenarı.

hâfe-i ulyâ

:  

anat. tabîî durumunda bulunan bir organın veya kemiğin yukarıya tesadüf eden kenarı.

hâfe-i ünsiyye

:  

anat. bir organın, daha çok bir kemiğin tabîî durumda iken -insan vücûdunu yukarıdan aşağıya doğru ikiye bölen- asıl hat tarafında olan kenarı.

hâfe-i vahşiyye

:  

anat. tabîî durumda bulunan bir organın veya kemiğin, orta çizgi denilen hayalî çizgiden en uzak olan kenarı.

hafet

: حفت

(a. i.) : ıslıklı yılan.

hâff

: حاف

(a. s.) : bir şeyin etrafını dolanan.

haffâf

: خفاف

(a. i.) : kavaf, ayakkabı, terlik ve saire yapan ve satan, kavaf, (bkz. : hafîf).

hâfık

: خافق

(a. i. c. : havâfık) : 1) doğu veya batı tarafı. 2) ufkun sonu. 3) s. vuran, çarpan, çırpınan.

hâfıkan, hSfıkayn

:  

(a. i. c.) : doğu ve batı tarafları.

hâfız

: خافض

(a. s.) : aşağı düşüren, alçaltan. [Allah adlarındandıır],

Hafız

: حافظ

(a. s. hıfz'dan. c. : hafaza. huffâz) : 1) hıfzeden, saklıyan, koruyan, (bkz. : hafîz). 2) ezberliyen. 3) i. Kur'ân-ı Kerîm'i başından sonuna kadar ezberliyen. (bkz. : hâfız-ı Kur'an).

hâfız-ı hakiki, -mutlak

:  

Allah.

hâfız-ı kütüb

:  

kitapları hıfzeden, saklıyan, kütüphane me'muru,. kütüphaneci.

hafıza

: حافظه

(a. i.) : 1) Kur'ân-ı Kerîm'i başından sonuna kadar ezberlemiş bulunan [kadın, kız]. 2) hissedilen, bilinen, görülen şeyleri; işitilen, konuşulan lâkırdılarıı ; duyulan, okunulan sözleri, ez. Derlenilen yazıları, kitapları zihinde hıfzeden, saklıyan hassa, kuvvet, fr. memoire. hâfıza-ı enam : halkın hafızası.

hafıza

:  

(a. i.) : 1) Kur'ân-ı Kerîm'i başından sonuna kadar ezberlemiş bulunan [kadın, kız]. 2) hissedilen, bilinen, görülen şeyleri; işitilen, konuşulan lâkırdılarıı ; duyulan, okunulan sözleri, ez. Derlenilen yazıları, kitapları zihinde hıfzeden, saklıyan hassa, kuvvet, fr. memoire.

hafıza kuvveti

:  

hafızası kuvvetli, (bkz. : kuvve-i hafıza).

hâfıza-i beşer nisyân ile ma'lûldür

:  

insan hafıza, sında unutma hastalığı vardır.

hâfıza-pîrâ

: حافظه پرا

(a. f. b. s.) : 1) hafızayı süsliyen. 2) uğur sayılarak ezberlenen şey.

hâfî

: حافی

(a. s.) : 1) çok ikram eden; insanı güler yüzle karşılıyan [adam]. 2) yalınayak yürüyen, koşan [adam].

hafî

: خفی

(a. s. hafâ'dan. c. : hafiyyât) : gizli, saklı.

hafiyy ü celî

:  

gizli ve aşikâr.

hafîd

: حفيد

(a. i. c. : ahfâd) : evlât oğlu, torun.

hafide

:  

(a. i.) : kız torun, (bkz. : nebîre).

hafîf

: حفيف

(a. i.) : at koşarken, kuş uçarken, rüzgâr eserken hâsıl olan ses, hışlama, haşırtı, hışırtı.

hafîf-i esb-i tâzî

:  

Arap atının koşarken çıkardığı ses.

hafîf-i evrak-ı eşcâr

:  

ağaç yapraklarının hışırtısı.

hafîf-i kebûter

:  

güvercinin uçarken çıkardığı ses.

hafîf

: خفيف

(a. i.) : (bkz. : haffâf).

hafîf

:  

(a. s. hiffet'den.) : 1) ağır olmıyan, yeğni.

hafîf-ür-rûh

:  

(ruhu hafif olan) : hoşsohbet.

hafîf-ül-mizâc

:  

hoppa, kararsız, temkinsiz. 2) müz. Türk müziğinin büyük usullerindendir. 32 zamanlı ve 26 darblıdır (gene 32 zamanlı olarak 14 darblı berefşân ve 22 darblı muhammes vardır; hafif, berefşandan fazla, fakat muhammesden daha az kullanılmıştır). 32/2 lik ağır hafif mertebesi de çok kullanılmıştır. 32/8 lik yürürk hafif de görülmüştür. Usul, isminden de anlaşılacağı üzere yürük eselere yakışır, oynak ve hafiftir. Hafif ile kâr, beste (hususiyle ikinci besteler), peşrev, tevşîh ve ilâhi'ler ölçülmüştür. Bilhassa beste formu için pek çok kullanılmıştır. Usul, üç muhtelif şekilde dizilmiş 8 adet sofyandan mürekkeptir. 

hâfir

: حافر

(a. s. ve i. c. : havâfir) : 1) hafreden, kazan, kazıcı.

hâfir-i bi'r

:  

kuyu kazan.

hâfir-i kabr

:  

mezar kazan. 2) at gibi hayvanların tırnağı.

hafîr, hafîre

: حفير ، حفيره

(a. i. c. : hafâir) : 1) derince kazılmış yer, yer çukuru. 2) kabir, mezar.

hafiye

: خافيه

(a. i.) : gizli polis.

hafiyen

: حافيا

(a. zf.) : 1) yalınayak olarak. 2) ikram ederek.

hafiyyât

: خفيات

(a. s. hafiyy'in c.) : gizli, saklı şeyler. Âlim-ül-hafiyyât : gizli, saklı işleri bilen, Allah.

hafiyyât-ı umur

:  

işlerin gizli, saklı tarafları.

hafiyye

: خفيه

(a. i.) : 1) polisin gizli me'muru, gizli polis. 2) s. gizli. Sûret-i hafiyyede : gizli olarak. Umuûr-ı hafiyye : gizli işler.

hafiyen

: خفيا

(a. zf.) : gizliden, gizlice, saklı olarak, aşikâr olmıyarak.

hafiyyeten

:  

(a. zf.) : gizli, saklı olarak, gizlice.

hafîz

: حفيظ

(a. s.) : Allah'ın adlarındandır; muhafaza eden, saklıyan koruyan manâsına gelir, (bkz. : hafız).

hafiz-Allah

: حفظ الله

(a. c.) : Allah saklasın, Allah korusun.

hafi

: حفل

(a. i.) : 1) kederlenme, tasalanma. 2) toplanma, toplantı, (bkz. : hafle).

hafle

: حفله

(a. i.) : (bkz. : hafi2).

hafr

: حفر

(a. i.) : kazma, kazılma [toprak], (bkz. : hafş).

hafriyyât

: حفريات

(a. i. c.) : kazışlar, kazılar; * kazı.

hafs

: حفص

(a. i.) : biriktirme, toplama.

Hafsa

: حفصه

(a. h. i.) : Hz, Muham-med'in zevcelerinden biri ve Hz. Ömer'in kızı.

hafş

: حفش

(a. i.) : kazma, kazılma, (bkz. : hafr).

hafş

: خفش

(a. i.) : hek. "tavuk karası" denilen bir göz hastalığı.

haftan

: خفتان

(a. i.) : 1) kaftan. 2) savaşta zırh üzerine giyilen bir çeşit pamuklu elbise.

hafz

: خفض

(a. i.) : 1) basıklık. 2) îtidâl, aşırı olmama hâli, ölçülük.