Gaz

: غاز

("ga" uzun okunur, fr. i.) : [bu kelime, eski "terminologie'ye de girmiştir : Mıkyâs-ı gaz : fr. gazometre. Müvellid-i gaz : fr. gazogene). gibi. 

gaz-i mühlik

:  

öldürücü gaz. 

gazi-yüs-sekl

:  

fr. gazeiforme. 

gaz

: گاز

(f. i.) : 1) diş. 2) dişle tutma, ısırma. 

gaza'

: غزاء

(a. i. c. : gazavât) : din uğruna savaş, (bkz. : gazve). 

gazâ-yi ekber

:  

din uğrunda yapılan büyük savaş. 

gazab

: غضب

(a. i.) : dargınlık, kızgınlık, darılma, kızma, hiddet, öfke. (bkz. : gayz). [Allah'ın gazebi : şerîr, çok fena adam, âfet, musî. bet]. Mîr-i gazab : cellât. 

gazab-ı İlâhî

:  

belâ, musîbet. 

gazaben

: غضبا

(a. zf.) : öfke ile. 

gazab-nâk

: غضبناك

(a. f. b. s.) : gazepli, öfkeli, dargın; kızgın. 

gazal

:  

(a. i. c. : gazale. gazelân) : 1) ceylân. 2) geyik, maral, âhû. 3) geyik yavrusu. 4) güzel göz. Çeşm-i gazal : iri ve güzel göz. 

gazâl-i ma'nî

:  

mânâ ceylanı. 5) şarkıcı, mızıkacı. 

gazale

: غزاله

(a. i.) : dişi geyik. 

Gazâlî

: غزالی

(a. h. i.) : XVI. Asırda yaşamıştır. Osmanlı edebiyatında eserleri kadar şahsiyetinin garipliği ile de şöhret kazanan bu Bursalı şâirin asıl adı Mehmed'dir; babasının adı Durmuş'dur. Şiirlerinde Gazâlî mahlasını kullanmakla beraber, muasırları arasında Deli-Birâder diye şöhret kazanmıştır. (1466-1535)

gazâliyye

: غزاليه

(a. i.) : tas. imâm-ı Gazâlî tarafından kurulan tarikatın adı. 

gazanfer

: غضنفر

(a. i.) : 1) iri arslan. (bkz. : esed, şîr). 

gazanfer-i gazûb

:  

kükremiş arslan. 2) s. cesur, yürekli, yiğit [adam], 3) Hz. Ali'nin lâkabı. 4) erkek adı. 

gaıanfer-âne

: غضنفرانه

(a. f. zf.) : arslancasına. 

gazât

: غازات

("ga" uzun okunur, fr. i. gaz'ın c.) : gazler. 

gazbân

: غضبان

(a. s.) : dargın, kızgın; öfkeli. 

gâze

: گازه

(f. i.) : çocuk salıncağı. 

gaze

: غازه

("g" uzun okunur, f. i.) : kadınların yüzlerine sürdükleri düzgün, allık. 

gazel

: غزل

(a. s.) : 1) lâtif. 2) i. ed. klâsik şark şiirinin en mühim ve en çok kullanılmış olan nazım şeklidir. Arap'lardan Acem'lere ve onlardan da Türk'lere geçmiştir. Gazel, nazariyyatta 5-15 beyit olur, ilk beytin mısraları aralarında kafiyeli, diğer beyitlerde ilk mısraı serbest, ikinci mısra matla ile kafiyelidir. İlk beyte "matla'", son beyte "makta" denir. Gazel "lyrique" bir şekildir; başta aşkın her türlü safahatı ve mevzuatı, cânân ve mey olduğu halde, rindlik, hayat felsefesi, tasavvuf, tabîat gibi şeyler mevzuunu teşkîl edebilir. 2) mec. irticaî olarak ses ile yapılan taksim'dir, ekseriya saz ile karşılıklı olarak saz-söz taksimi şeklinde yapılır. 

gazelhan

: غزلخوان

(a. f. b. s.) : gazel okuyan. 

gazei-hânî

: غزلخوانی

(a. f. b. i.) : gazel okuyuculuk. 

gazeliyyât

: غزليات

(a. i. c.) : gazelle ilgili ve gazel tarzında olan şiirler. 

gazel-nüvîs

: غزلنويس

(a. f. k. s.) : gazel yazan, (bkz. : mütegazzil, 2 gazel-serâ). 

gazel-serâ

: غزلسرا

(a. f. b. i.) : nazım şekilleri arasında gazel meydana getiren. 

gazevât

: غزوات

(a. i. gazve'nin c.) : (bkz. : gazve). 

gazî

: غازی

("ga" uzun okunur, a. i. gazâ'-dan. c. : guzât) : 1) gaza eden, ordunun başına geçen, savaşan; savaşdan sağ ve muzaffer dönen. 2) böyle bir ordunun başkumandanı. 

Gazî Mustafa Kemâl

:  

Atatürk. 3) kadınların gerdanlarına taktıkları ikinci Sultan Mahmud devrinden kalma bir çeşit süs altını. 

gazîr, gazîre

: غضير ، غضيره

(a. s.) : yumuşak, mülayim, tatlı, nâzik; uysal. 

gazîr

: غزير

(a. s. ve zf.) : çok. (bkz. : kesîr). 

Gaznevî

: غزنوی

(a. s.) : Afganistan'ın Gazne şehrinden olan [kimse]. 

gazûb

: غضوب

(a. s. gazab'dan.) : 1) kızgın, öfkeli, hiddetli. 2) kükremiş. Gazanfer-i gazûb : kükremiş iri arslan. 

gazve

: غزوه

(a. i. c. : gazevât) : 1) akın, plâçka, cenk, savaş. 2) din düşmanı üzerine olan sefer, saldırış, (bkz. : gaza). 

Gazve-i Bedr

:  

Bedir Gazvesi. 

Gazve-i Hendek

:  

Hendek Gazvesi.