gâm |
: | گام |
(f. i.) : 1) adım. (bkz. : hatve). 2) ayak. (bkz. : kadem). 3) köy. |
gamâim |
: | غمائم |
(a. i. gımame'nin c.) : hayvanların, yem yemesini veya ısırmasını önlemek için ağızlarına takılan torba, burunduruk gibi şeyler. |
gamak |
: | غمق |
(a. i.) : 1) rutubetli ağır hava, 2) rutubet. |
gamam, gamâme |
: | غمام ، غمامه |
(a. i. c. : gamayım) : bulut, (bkz. : ebr, sehâb, gaymj) |
gamâm-ı gam |
: |
gam bulutu, ["gamâme" tek bulut yerinde de kullanılır]. |
|
gamd |
: | غمد |
(a. i.) : 1) kın. 2) zarf, mahfaza. |
gamık |
: | غامق |
("ga" uzun okunur, a. s. garnak'dan) : az lekeli, puslu; nemli. |
gamir |
: | غامر |
("ga" uzun okunur, a. s. c. : gavâmir) : 1) mâmur (bayındır) olmıyan, harap, ıssız yer. 2) terkedilmiş, . ekilmemiş yer. ["âmir" in zıddı]. |
gamız |
: | غامض |
("ga" uzun okunur a. s. s. : gavâmız) : anlaşılması güç olan, anlaşılmaz, karışık, kapalı [söz]. Suâl-i gamız : güç anlaşılır sual. |
gamıza |
: | غامضه |
("ga" uzun okunur. a. i.) : anlaşılması güç durum, [kelime müennes-tir]. |
gam[m] |
: | غم |
(a. i. c. : gumûm) : keder, tasa, kaygı dert. Defi gamm : kederini giderme, (bkz. : firak 2, gussa). |
gam[m]-ı aşk |
: |
gamı. |
|
gam[m]-ı eyyam |
: |
zamanın, devrin gamı. |
|
gam[m]-ı ferda |
: |
istikbâl kaygısı, yarının tasası. |
|
gam[m]-ı fürkat |
: |
ayrılık gamı, uzaklık derdi. |
|
gam[m]-ı nermîn |
: |
tatlı, yumuşak gam. |
|
gam[m]-ı zülf |
: |
zülfün gamı. |
|
gam[m] yemek |
: |
keder ve tasa etmek. |
|
gam[m]-âbâd |
: | غم آباد |
(a. f. b. s.) : hüzün ve kederi bol. |
gam[m]-âlûd |
: | غم آلود |
(a. f. b. s.) : kaygı veren, kederli, hüzünlü, (bkz. : gam[m]-nisâr, gam[m]-nişân). |
gam[m]-dîde |
: | غمديده |
(a. f. b. s.) : gam görmüş, kederli, tasalı. |
gam [m]-feza |
: | غم فضا |
(a. f. b. s.) : tasa, keder arttıran. |
gam[m]-gîn |
: | غم گين |
(a. f. b. s.) : kederli, tasalı, hüzünlü, (bkz. : gamîn, gam[m]-nâk). |
gam[m]-güsâr |
: | غم گسار |
(a. f. b. s.) : gam ve kederi defeden, teselli veren, gam ortağı; arkadaş. |
gam[m]-güsâr-ı hayâtı insanî |
: |
insan hayâtının gam ortağı. |
|
gam[m]-hâne |
: | غمخانه |
(a. f. b. s.) : 1) kaygı, tasa yurdu. 2) dünyâ (bu-). |
gam[m]-hâr |
: | غمخوار |
(a. f. b. s.) : gam yiyen, kederlenen, tasalanan. |
gamîn |
: | غمين |
(f. s.) : kaygılı, tasalı, (bkz. : gam[m]-gîn, gam[m]-nâk). |
gam[m]-kede |
: | غمكده |
(a. f. b. s.) : tasa evi. |
gammaz |
: | غماز |
(a. s. gamz'dan.) : birine, iftira ederek zarar veren, münafık, fitneci, koğucu. |
gammâzâne |
: | غمازانه |
(a. f. zf.) : aammazlıkla, fitnecilikle, koğuculukla. |
gammâze |
: | غمازه |
(a. i.) : göz kırparak lâtîfe eden güzel [kız]. |
gammâziyyet |
: | غمازيت |
(a. i.) : gammazlık, koğuculuk. |
gam[m]-nâk |
: | غمناك |
(a. f. b. s.) : gamlı, tasalı, kaygılı, (bkz. : gam[m]-gîn, gamîn). |
gam[m]nisâr |
: | غم نسار |
(a. f. b. s.) : tasa, kaygı, keder veren. |
gam[m]-nişin |
: | غمنشان |
(a. f. b. s.) : tasalı, kederli, tasa veren, (bkz. : gam[m]-âlûd, gam[m]-nisâr). |
gam[m]-penâh |
: | غمپناه |
(a. f. b. s.) : tasanın, kederin sığındığı yer, tasalı yer. |
gam[m]-perver |
: | غم پرور |
(a. f. b. s.) : gam artıran, tasa veren. |
gamr |
: | غمر |
(a. i.) : suyun derinliği, derinlik, (bkz. : umk). |
gamre |
: | غمره |
(a. i. c. : gamerât) : görgüsüzlük, tecrübesizlik, bönlük, anlayışsızlık. |
gâmûs |
: | گاموس |
(f. i.) : manda, (bkz. : câmûs). |
gamz |
: | غمز |
(a. i.) : 1) kaşla gözle işaret, göz kırpma. 2) münafıklık etme, koğulama. |
gamze |
: | غمزه |
(a. i.) : 1) süzgün bakış. 2) çene veya yanak çukurluğu. |
gamze-i câdû |
: |
büyüliyen gamze (süzgün ba kış). |
|
gamze-i cellâd |
: |
cellât gamze; cana kıyan yan bakış. |
|
gamze-i dil-dûz |
: |
gönül delen gamze. |
|
gamze-i fettan |
: |
aldatıcı, cazip ve süzgün bakış. |
|
gamze-i hûn-hâr |
: |
kan içen yan bakış. |
|
gam[m]-zedâ' |
: | غم زداء |
(a. f. b. s.) : 1) tasalı, kaygılı. 2) gamı, kederi defeden. |
gam[m]-zede |
: | غمزده |
(a. f. b. s.) : gamlı, tasalı, (bkz. : gam[m]-nâk, gam[m]-nisâr). |
gamze-figen |
: | غمزه فگن |
(a. f. b. s.) : gamze saçan, süzgün bakan. |