gad

: غد

(a. i.) : erte, yarın. 

gadâ'

: غداء

(a. i. c. : agdiye) : öğle yemeği. 

gadiir

: غدائر

(a. i. gadîre'nin c.) : saç örgüleri. 

gadârîf

: غضاريف

(a. i. gudrûf'un c) : kıkırdaklar, kıkırdak kemikleri. 

gadât

: غدات

(a. i. c. : gadavât) : sabahın erken zamanı. 

gaddar

: غدار

(a. s. gadr'den.) : 1) çok gadreden, zulmeden, hâin, merhametsiz, kıyıcı. 2) çok pahalı mal satan, soyucu [tüccar]. 

gaddâr-âne

: غدارانه

(a. f. zf.) : gaddarca, merhametsizce, hâincesine. 

gaddâre

: غداره

(a. i.) : 1) büyük bıçak. 2) küçük tabanca, [yapma kelimelerdendir]. 

gadir

: غادر

("ga" uzun okunur, a. s.) : gadreden, hiyânet eden, fenalık eden.

gadir-i nefs

:  

nefse fenalık eden. 

gadîr

: غدير

(a. i. c. : guderâ', gudürân) : 1) sel ile peyda olan birikinti su, durgun su, göl. 2) küçük ırmak. 

gadîre

: غديره

(a. i. c. : gadâir) : saç örgüsü. 

gadîrî, gadîriyye

: غديری ، غديريه

(a. s.) : gölde yaşıyan, gölde bulunan [hayvan, * bitki]. Fasîle-i gadîriyye : göl nebatları. (* bitkileri). 

gadiyye

: غديه

(a. i. c. : gadiyyât) : sabahın erken vakti; tan atmasiyle Güneş doğması arası. 

gadr

: غدر

(a. i. ) : 1) hainlik, vefasızlık. 2) zulüm, merhametsizlik. 3) haksızlık. 4) e. yazık. 

gadr-dîde

: غدر ديده

(a. f. b. s.) : gadir görmüş, gadre uğramış, haksızlık görmüş.