feza, [y] (-)

: فزا [ی]

(f. s.) : artıran çoğaltan, (bkz. : efzâ). Ferah-fezâ : ferah artıran. Hayret-fezâ : hayret arttıran, hayret veren. 

feza'

: فزع

(a. i.) : 1) korkma, bağırıp çağırma. 2) dayanamama. 3) ümitsizlik. 4) inleyip sızlanma. 

feza'

: فضاء

(a. i.) : 1) ucu bucağı bulunmıyan boşluk, dünyânın sonsuz olan genişliği. 

fezâ-yı ferda

:  

yarının boşluğu. 

fezâ-yı vatan

:  

vatanın fezası, vatanın uçsuz, bucaksız gökleri. 2) geniş ova. 3) geniş saha, yer, alan. 

fezâ-yı feyz

:  

feyiz sahası, feyiz alanı. 

fezâî

: فضائی

(a. s.) : fezaya âit, fezâ ile ilgili. 

fezâ-neverd

: فضا نورد

(a. f. b. s.) : fezada giden, fezada dolaşan. 

fezâyişte

: فزايشته

(f. s.) : ziyâde, fazla, çok. 

Fezleke

: فذلك

(a. i.) : 1) hülâsa, netîce, muhtasar, özet. 2) huk. [evvelce] mahkemelerde soruşturma evrakının altına yazılan hulâsa. 

fezleke-i târih

:  

târih hülâsası, özeti. 

fezleke resmi

:  

[evvelce] huk. mahkemelerin ceryânını kısaca tespit eden vesikadan alınan masraf.