fetâ

: فتی

(a. s. c. : fityân) : 1) genç, delikanlı, yiğit; mert. Lâ-fetâ illâ Alî : Ali'den başak yiğit yoktur. 2) cömert, eliaçık. (bkz. : ferâh-dest, sahî). 

fetâvâ, fetfvl

: فتاوی ، فتاوی

(a. i. fetvâ'nın c.) : müftünün verdiği şer'î cevaplar. 

fetâvâ-yi âlemgîrî

:  

bütün âleme yayılan fetvalar. 

fetehât

: فتحات

(a. i. fetha'nın c.) : Arapça kelimelerin üstüne konulan "üstün" işaretleri. 

feth

: فتح

(a. i. c. : fütûh; c. c. : fütûhât) : 1) açma, açılma, [sûre-i feth : innâfetahnâ-leke sûresi], (bkz. : küşâd). 

feth-i bâb

:  

kapının açılması. 

feth-i İslâm

:  

Tuna nehri üzerinde Kladove kasabasına yakın bir kalenin adı. 

feth-i konstantiniyye

:  

İstanbul'un II. Mehmet tarafından fethi. 

feth-i meyyit

:  

ölümün sebebini anlamak için cesedin açılarak muayenesi, otopsi. 

feth-i mübîn

:  

açık, aşikâr zafer. 2) başlama, (bkz. : bed'). 

feth-i kelâm

:  

söze başlama. 3) kuşatma, zaptetme. 

feth-i bilâd

:  

şehirlerin istîlâsı, zaptı. 4) bir harfin üstün, (e) olarak okunması, [feth-i lâm ile = lamın fethiyle, üstün, "e" okunmasiyle]. 

fetha

: فتحه

(a. i. c. : fetehât) : 1) Arapça kelimelerin üstüne konulan üstün (-) işareti. 

fetha-i hafife

:  

e okutan üstün. 

fetha-i sakile

:  

a okutan üstün 2) delik. 

fethateyn

: فتحتين

(a. i. c.) : müteakip iki harfin fethasiyle (okunan kelime) : [faraza, feveran. gibi]. 

fethî, fethiyye

: فتحی ، فتحيه

(a. s.) : 1) fethe mensup; fetih hakkında yazılan kasîde. 2) erkek ve kadın adı. 

feth-nâme

: فتحنامه

(a. f. b. i.) : bir fethe dâir yazılan şiir veya risale; düşmanın mağlûbiyetini bildirmek için yazılan mektup (Nâ-me-i Hümâyûn), (bkz. : zafer-nâme). 

fetîl, fetîle"

: فتيل ، فتيله

(a. i.) : 1) lâmba fitili. 2) uğarak deriden çıkarılan yuvarlak kir. 3) yaralara konulan tiftik. 4) örgü. 

fetîle-i giysû

:  

saç örgüsü. 

fetîle-i hacer

:  

bot. dağ keteni. 

fetk

: فتك

(a. i.) : apansızın adam öldürme. 

fetret

: فترت

(a. i. c. : feterât) : 1) iki peygamber veya pâdişâh arasında peygambersiz veya pâdişahsız geçen zaman. Devr-i fetret : fetret devri, zamânr. [Osmanlı târihinde : Yıldırım'ın mağlubiyetiyle Çelebi Sultan Mehmed'in idareyi ele alışı arasında geçen sekiz senelik müddeti. 2) iki vak'a arasındaki zaman. 3) hek. iki sıtma nöbeti arasında geçen zaman. 4) uyuşukluk, za'f. (bkz. : fitret). 

fett

: فت

(a. i.) : (bkz. : reft). 

fettâh

: فتاح

(a. s. feth'den.) : 1) zafer kazanmış, üstün gelmiş. 2) fetheden, açan. 3) kullarının kapalı işlerini açan, Cenâbıhak. 4) i. erkek adı. 

fettâh-ı kerîm

:  

iyilik etmesini seven, kerem sahibi olan Cenâbıhak. 

fetak

: فتاك

(a. s. fetk'den.) : çok adam öldürmüş kimse, kanlı katil. 

fettan

: فتان

(a. s. fitne'den) : 1) fitne ve fesada teşvik eden, fenalık yapan, ayartan. 2) oynak [kadın]. 3) cazibeli, gönül alıcı. 

fettâne

: فتانه

(a. i.) : altın ve gümüşü muayeneye yarıyan taş, mehek taşı. (bkz. : mısdak). 

fetva

: فتوی ، فتوا

(a. i. c. : fetâvâ, fetâvî) : müftü tarafından verilen şer'î hüküm veya karar. Babı fetva. Dâire-ı fetva : Şeyhislâm kapısı. 

fetvâ-emîni

: فتود أمينی

(a. t. b. i.) : [eskiden] Şeyhislâm kapısında fetva işleriyle ıneş, gul olan dâirenin başkanı. 

fetvâ-hâne

: فتود خانه

(a. f. b. i.) : 1) mülga Meşihat dairesindeki meşhur iftâ müessesesi. 2) müftünün bulunduğu resmî dâire, müftülük, (bkz. : bâb-ı fetva). 

fetvâhâne-i âtı

:  

mülga Şeyhülislâm dâiresinde mahkeme-i şer'iyye ve müftülerin mercii olmak üzere vücûda getirilen iftâ müessesesi, [pusla odası, fetva odası, i'lânât odası adlariyle üç dâireden ibaretti 

fetvâ-penâh

: فتود پناه

(a. f. b. s.) : "fetvaya sığınan" : şeyhislâm.