fena' |
: | فناء |
(a. i.) : 1) yek olma, yokluk, geçip gitme ["bulmak" fiili ile kullanılır], "beka" nın zıddı, [tasavvufta maddî varlıktan sıyrılıp hakka ulaşma)]. 2) s. kötü, iyi olmıyan, uygunsuz [olan] : fena şey; fena adam fena söz. |
fenâ-fi-l aşk tas. |
: |
aşk içinde yok olma. |
|
fena fi-llah |
: |
tas. Allah'ın varlığı içinde yok olma. |
|
fenâ-fi-l-pîr |
: |
tas. bütün varlığını pîrin manevî şahsiyetinde yok etme. |
|
fenâ-fi-r-resûl |
: |
tas. bütün varlığını Hz. Muhammed (Aleyhisselâm)'in manevî şahsiyetinde yok etme. |
|
fenâ-gâh |
: | فناگاه |
(f. b. i.) : fânîlik yeri, bu dünyâ. |
Fenâiyye |
: | فنائيه |
(a. h. i.) : Gelvetî tarikatı şubelerinden biri. [kurucusu : Kütahyalı Fe-nâî Ali Efendi'dir]. |
fenâ-pezîr, fenâ-yâb |
: | فناپذير ، فناياب |
(a. f. b. s.) : fena bulan, yok olan. |
fenâriyye |
: | فناريه |
(yun. a.) : Rufâî tarikatı kollarından biri. [kurucusu 834 (1430-1431) de ölen şeyh Şemsettin Mehmed bin Hamzat-ül-Fenârî'ye nispetle bu adı almıştır]. |
fend |
: | فند |
(f. i.) : hîle, dek. (bkz. : desîse). |
fend |
: | فند |
(a. i.) : büyük dağ. |
feng |
: | فنگك |
(f. i.) : bot. ebûcehil karpuzu, acı hıyar, (bkz. : hanzal). |
fenn |
: | فن |
(a. c. : fünûn) : 1) nevi, çeşit, sınıf, tabaka, türlü. 2) hüner, marifet, sanat, ilim. |
fenn-i inşâ' |
: |
yazı yazma sanatı. |
|
fenn-i kimya |
: |
kimya ilmi. |
|
fenn-i teşrih |
: |
anatomi bilgisi. |
|
fenn-i zirâat |
: |
ziraat, ekincilik bilgisi, [kelimenin hîle mânâsı, yalnız Arapça'da kullanılır, dilimizde bu mânâda, Farsça "fend" sözü yaşamaktadır]. |
|
fennen |
: | فنا |
(a. zf.) : fen vâsıtasiyle, fen ile, fence, fenne uygun olarak. |
fennî, fenniyye |
: | فنی ، فنيه |
(a. s.) : fene mensup; fen ile ilgili olan. Mebâhis-i fenniyye : fen ile ilgili bahisler. Kıtâat-ı fenniyye : ask. fen kıt'aları : [istihkâm, muhabere]. |
fennivyât |
: | فنيات |
(a. i. c) : teknoloji, fr. technologie. |