ey

: ای

(a. f. t. n.) : nida için ve nidaya cevap için kullanılır; "hey, yâhû, bana bak!" gibi mânâlara gelir, [iranlılar "iy" de derler]. 

eyâ

: ايا

(a. f. n.) : "ey, hey!" mânâsına gelen ve Arapça kelime ve terkiplere giren nida edatıdır. 

eyâdî

: ايادی

(a. i. yed'in c. olan eydî"nin c.) : eller, (bkz. : eydî). ["eydî" çok kullanılmaz], 

eyâdîm

: اياديم

(a. i. c.) : yer yüzleri, zeminler. 

eyâg

: اياغ

(f. i.) : ayaklı kadeh, şarap kupası, (bkz. : piyâle). [Ziya Şükûn'un "Gencîne-i Güftâr" ında kelimenin Türkçeden alındığı yazılıdır]. 

eyâlât

: ايالات

(a. i. eyâlet'in c.) : valilerin idaresi altında bulunan memleketler, (bkz. : vilâyât). 

eyâlât-ı mümtâze

:  

imtiyazlı, husûsî idareli eyâletler. 

eyâlet

: ايالت

(a. i. c. : eyâlât) : bir vâlînin idaresi altında bulunan memleket, vilâyet ["eyâlet" kelimesi eskidir]. 

eyâ min

: ايامن

(a. s. eymen'in c.) : en yümünlü, en kutlu olanlar.

eyâmin-i eyyam

:  

günlerin en kutlusu. 

eyâzî, eyâsî

: ايازی ، اياسی

(f. i.) : [evvelce] kadınların yüzlerine örttükleri ince delikli peçe, örtü. 

eydî

: ايدی

(a. i. yed'in c.) : eller, (bkz. : eyâdî). ["eyâdî" çok kullanılır]. 

eyger

: ايگر

(f. i.) : bot. "enir" denilen bir cins yaban mersini. 

eymân

: ايمان

(a. i. yemîn'in c.) : 1) andlar, andiçmeler, büyük yeminler.

eymân-ı kâzibe

:  

yalan yeminler. 

eymân-ı sâdıka

:  

doğru yeminler 2) sağ eller, sağ taraflar. 3) kuvvetler, kudretler. 4) bahtlar, talihler, mutluluklar, (bkz. : eymün). 

eymen

: ايمن

(a. zf. zümn'den.) : 1) sağtaraftaki. 2) s. en yümünlü, hayırlı; talihli, kutlu. Vâdî-i Eymen : Mûsâ Peygamberin Tur dağında. Allah'ın tecellîsine mazhar olduğu yer.

eymen

:  

(a. zf. zümn'den.) : 1) sağtaraftaki. 2) s. en yümünlü, hayırlı; talihli, kutlu. Vâdî-i Eymen : Mûsâ Peygamberin Tur dağında. Allah'ın tecellîsine mazhar olduğu yer.

eymen-ül-yemîn

:  

en yümünlü, en kutlu. 

eymün

: ايمن

(a. i. yemin'''1 c.) : (bkz. : eymân 2,3,4). 

eyn

: اين

(a. i.) : 1) zaman, an. (bkz. : hîn). 2) yorgunluk. 3) e. nerede. eyn-ül-meferr : kaçacak yer yok mu?

eyser

: ايسر

(a. s.) : 1) sol tarafdaki. 2) pek kolay. 

eytâm

: ايتام

(a. s. yetîm'in c.) : anası babası ölmüş, yalnız kalmış küçük çocuklar, öksüzler. 

eytâm ve erâmil

:  

yetimler ve dullar. 

eyvah

: ايواه

(f. n.) : yazık, heyhat. 

ey-v-Allah

: ايو الله

(a. zf.) : 1) evet, pekî, öyle olsun. 2) Allah'a ısmarladık. 3) teşekkür ederim. 4) s. aldırış etmiyen. 

eyvan

: ايوان

(t. i.) : 1) büyük sofa, divanhane, salon. 2) kemerli yüksek bina, oturacak yüksek yer, köşk. 3) çardak. [Arapçası : "iyvân" dır]. 

eyyam

: ايام

(a. i. yevm'in c.) : 1) günler, gündüzler. 

eyyâm-ı âdiyye

:  

tatil ve sayılı günlerden başka günler. 

eyyâm-ı bâhur

:  

ağustosun ilk haftasında olan en sıcak günler. 

eyyâm-ı cem'

:  

Mekke'de Mina ve Arafat ziyaretiyle geçen dört gün. 

eyyâm-ı hayât

:  

ömrün günleri. 

eyyâm-ı mâziyye

:  

geçmiş günler. 

eyyam ola!

:  

"heyamola" nın aslıdır. Gemiciler demir alırken bir ağızdan şarkı gibi söyledikleri şey. 

eyyam reisi

:  

zamana göre hareket eden [adam). 

eyyâm-ı resmiyye

:  

resmî günler. 

eyyâm-ı ta'tîliyye

:  

tatil günleri, dinlenme günleri. 

eyyam-1 ma'dûdât, eyyâm-üt-teşrîk

:  

Kurban bayramının birinci gününden başka üç günü. 2) geminin hareketine elverişli olan rüzgâr. 3) zaman. (bkz. : hengâm). 4) nüfuz, iktidar. 

eyyâm-ül-bîz

:  

her arabî ayının onikinci, onüçüncü, ondördüncü ve onbeşinci günleri. 

eyyid

: ايد

(a. s.) : kuvvetli, sağlam; muktedir. 

eyyid-Allahü

:  

Allah, kuvvet versin!

eyyim

: ايم

(a. s.) : dul, bekâr. 

Eyyûb

: ايوب

(a. h. i.) : Kur'an'da adı geçen ve kendisinden "kulumuz" diye bahsedilen ve sabırlı insan örneği olarak gösterilen İsrail oğullan peygamberlerinden biri. 

eyyühâ!

: ايها

(a. e.) : "ya, ey!" gibi hitap edatı. Yâ eyyühessâkî : ey içki sunan! eyyü-helhuzzâr : ey hazır bulunanlar;

eyzan

: ايضا

(a. zf.) : yine öyle, keza, bu dahî, öteki gibi.