dıbk |
: | دبق |
(a. i.) : ökse. |
dıfda' |
: | ضفدع |
(a. i. c. : defâdı') : kurbağa, (bkz. : çağz). |
dıfdaiyye |
: | ضفدعيه |
(a. i.) : zool. kurbağagiller. |
dıhâm |
: | ضحام |
(a. s. dahm'ın c.) : iri, kalın olan şeyler. |
dıhk |
: | ضحك |
(a. i.) : gülme. |
dıhk-âver |
: | ضحك آور |
(a. f. b. s.) : insanın güleceğini getiren, güldüren, güldürücü. |
dıkak |
: | دقاق |
(a. s.) : 1) her şeyin ufalmışı, kırıntısı, incesi. 2) şirden denilen bağırsak. |
dıkk |
: | دق |
(a. i.) : ince ağrı, erime hastalığı |
dıl' |
: | ضلع |
(a. i. c. : adla) : 1) geo. kenar 2) anat. Kaburga kemiği |
dıl-ı kâzib |
: |
anat. : göğüs kemiğine dayanan beş , tane küçük kaburga kemiği. |
|
dil-ı sahih |
: |
anat. göğüs kemiğine dayanan yedi tane kaburga kemiği. |
Dımışk |
: | دمشق |
(a. h. i.) : Şam. |
Dımışki |
: | دمشقى |
(a. s.) : (bkz. : Dimişki). |
dır' |
: | درع |
(a. i. c. : dırâ, durû) : cenkte, savaşta giyilen zırh. (bkz. : cevşen). |
dırâk |
: | دراق |
(a. i. daraka'nın c.) : deriden yapılmış kalkanlar. |
dırâz |
: | دراز |
(f. s.) : uzun, [aslı "derâz" dır]. |
dırâz-dest |
: | دراز دست |
(f. b. i.) : el uzunluğu; el uzatan. |
dırâz-gûş |
: | دراز گوش |
(f. b : i.) : kulağı uzun, tavşan |
dırâzî |
: | درازى |
(f. i.) : uzunluk. |
dırgam |
: | ضرغام |
(a. i. c. : darâgım) : arslan, (bkz. Esed, haydır, gazanfer, şîr) |
dırgame |
: | ضرغامه |
("ga" uzun o. kunur, a. i.) : arslan. |
dırra |
: | دره |
(a. i.) : 1) kırbaç, (bkz. : tâziyâne). 2) tura. |
dırs |
: | ضرس |
(a. i. c. : adrâs) : azı dişi. |
dıyyık |
: | ضيق |
(a. s.) : pek dar. Mekân-ı dıyyık : pek dar yer. |