denâet |
: | دنائت |
(a. i.) : alçaklık, adîlik, (bkz. : fazâhat). |
denâet-i tab' |
: |
tabîat adîliği. |
|
denâet-kâr |
: | دنائتكار |
(a. f. b. s.) : denî ve alçak tabiatlı. |
denâet-kârâne |
: | دنائتكارانه |
(a. f. zf.) : alçakça, alçakcasına. |
denânîr |
: | دنانير |
(a. i. dinâr'ın c.) : altınlar. |
denânir-i mevcûde |
: |
mevcut altınlar. |
|
denâset |
: | دناست |
(a. i.) : kirlilik, paslılık. |
denâset-i ahlâk |
: |
ahlâk kirliliği. |
|
denâset-i libâs |
: |
esvap kirliliği. |
|
dendân |
: | دندان |
(f. i.) : 1) diş [ağızda bulunan]. 2) tamah ve ümit. 3) g. s. halkârî çevreliyen tepelikleri boydan boya ve en dıştan saran ve içeriye dönük olan kavisçiklerin beheri. |
dandâne |
: | دندانه |
(f. i.) : 1) diş tanesi. 2) tarak, çark, destere gibi şeylerin dişi. 3) g. s. (bkz. : dendân 3) . |
dendân-müzd |
: | دندان مزد |
(f. b. i.) : diş kirası. |
dendene |
: | دندنه |
(a. i.) : sözü açık söyleme. |
dendene |
: | دندنه |
(f. i.) : ağır ağır, dudak kıpırtısiyle söylenen söz, mırıltı; homurdanma. |
denes |
: | دنس |
(a. i. c. : ednâs) : kir, pas; pislik, mundarlık. |
deng |
: | دنگك |
(f. s.) : 1) hayran, şaşkın, ahmak, sersem. 2) i. iki katı şeyin tokuşmasından meydana gelen ses. 3) i. pergel noktası. |
denî |
: | دنی |
(a. s.) : alçak, rezil, soysuz. |
deni-yy-üt-tab' |
: |
alçak tabîatli. |
|
denîe |
: | دنيئه |
(a. i.) : ayıp, nakîsa, çirkin görülen hal. |
denis |
: | دنس |
(a. s.) : kirli, paslı. |
denn |
: | دن |
(a. i.) : küp, büyük küp. |