dem |
: | دم |
(a. i. c. : dimâ') : kan. İrâka-i dem : kan dökmek, İ'tidâl-i dem : soğukkanlılık. |
dem |
: | دم |
(f. i.) : 1) soluk, nefes. 2) içki. 3) an, vakit, saat, zaman. |
dem-i bahar |
: |
bahar nefesi, bahar gibi güzel kokan nefes. |
|
dem-i civânî |
: |
gençlik zamanı. 4) aldatma, hile. 5) kibir, gurur, büyüklük. 6) toku. 7) kuyumcu ve demirci körüğü. 8) n. âh. 9) ağız [insan; bıçak, kılıç]. 10) şiirin veznî. |
|
dem-i İsâ |
: |
İsa nefesi, îsa nefesli. |
|
dem' |
: | دمع |
(a. i. c. : dumû') : gözyaşı; gözyaşı dökme, ağlama. |
dem'a |
: | دمعه |
(a. i.) : bir damla gözyaşı, gözyaşı damlası. |
dem-â-dem |
: | دمادم |
(f. zf.) : her vakit, sık sık. |
demâg-dâr |
: | دماغدار |
(f. b. s.) : kibirli, büyüklük taslıyan. |
demân |
: | دمان |
(f. s.) : 1) heyecanlı, hiddetli. 2) kükremiş. 3) i. bağırıp çağırma. 4) heybetli, zorlu. 5) vakit, zaman. |
dem'ân |
: | دمعان |
(a. s.) : içi pek dolu, ağız ağıza dolu [kap]. |
demânkeş |
: | دمانكش |
(f. i.) : vakit, zaman, müddet. |
demâr |
: | دمار |
(f. i.) : helak, mahv, telef, ölüm. Tîg-ı demâr : ölüm kılıcı. |
demâr-âver |
: | دمار آور |
(f. b. s.) : helak eden, intikam alan. (bkz. : müntakim). |
dem'a-riz |
: | دمعه ريز |
(a. f. b. s.) : gözyaşı döken, ağlıyan. |
dem-be-dem |
: | دمبدم |
(f. b. zf.) : vakit vakit, dâima, (bkz. : muttasıl). |
dem-beste |
: | دمبسته |
(f. b. s.) : nefesi bağlanmış, susmuş, soluğu kesilmiş. |
demdeme |
: | دمدمه |
(a. i.) : 1) hiddet, öfke. 2) hiddetle çıkışma, azarlama. 3) küfür, hakaret. 4) kırıp geçirme. |
demdeme |
: | دمدمه |
(f. i.) : 1) hîle, aldatma. 2) şöhret, ün. 3) davul. 4) kavga; üstünlük. |
deme |
: | دمه |
(f. i.) : ateş körüğü. |
demendân |
: | دمندان |
(f. i.) : 1) cehennem. 2) ateş. |
demende |
: | دمنده |
(f. s.) : 1) saldırıp kükreyen. 2) üfleyen. |
demevî, demeviyye |
: | دموی ، دمويه |
(a. s.) : kanla ilgili, kanlı. 2) mee. asabî, sinirli. |
demevi-yy-ül-mizâc |
: |
tabiatı demevî olan, asabî, sinirli. |
|
dem-güzâr |
: | دمگذار |
(f. b. s.) : vakit geçiren, yaşıyan. |
dem-güzâri |
: | دمگذاری |
(f b. i.) : vakit geçirme. |
dem'î, dem'iyye |
: | دمعی ، دمعیه |
(a. s.) : gözyaşı ile ilgili. Gudde-i dem'iyye : gözyaşı bezi. |
demîde |
: | دميده |
(f. s.) : bitmiş, çıkmış, sürmüş, yetişmiş [çiçek, sebze v.b. ]. |
dem-keş |
: | دمكش |
(f. b. s.) : 1) nefes, soluk çeken. 2) ney, kaval gibi çalgıları de vamlı üfürenler. 3) i. bâzı kuşların, bülbül gibi, uzun uzun ötenleri. 4) i. dâima öten bir cins güvercin. 5) şarap içen. |
dem-keşîde |
: | دم كشيده |
(f. b. i.) : arkadaş, kafadar. |
dem ne |
: | دمنه |
(f. i.) : in ve ocak bacası. |
demne-dânî |
: | دمنه دانی |
(f. b. i.) : ocağı söndürmek veya buharı ı çıkmasını önlemek için ocak ve fırın deliklerine tıkılan paçavra. |
dem-sâz |
: | دمساز |
(f. b. s.) : arkadaş, dost; sırdaş. |
dem-sâzî |
: | دمسازی |
(f. b. i.) : arkadaşlık, dostluk; sırdaşlık. |
demsinâs |
: | دم شناس |
(f. b. s.) : hakîm, akıllı. |