dâv |
: | داو |
(f. i.) : 1) satranç, dama, tavla gibi oyunlarda tutulan sıra, nöbet. 2) oyunda sürülen para. 3) sövme. 4) dâva. 5) duvar sırası. |
da'vâ |
: | دعوی |
(a. i. c. : deâvî) : 1) şikâyetçi olarak mahkemeye başvurma. 2) mesele. Ekmek dâvası. 3) bir mesele üzerinde husûsî bir fikir sahibi olma, iddia. 4) mat. teorem. |
da'vâ-yi bi-ına'nâ |
: |
saçma iddia. |
|
da'vâ.yi nübüvvet |
: |
peygamberlik iddiası. |
|
da'vâcı |
: | دعواجی |
(a. i. s.) : dâva açan kimse. |
da'vât |
: | دعوات |
(a. i. da'vet'in c.) : 1) çağırmalar. 2) [cemî şeklinde] duâ. |
da'vâ vekili |
: | دعوی وكيلی |
(a. b. i.) : baro teşkilâtı bulunmıyan yerlerde kanunî müsâade ile ve vekil sıfatiyle dâva takibine salahiyetli olan kimse. |
dâver |
: | داور |
(f. i.) : 1) Cenâbıhakk'ın adı. doğru, insaflı olan hükümdar, vezir veya hâkim. erkek adı. |
dâverâ |
: | داورا |
(f. n.) : ey dâver! [hükümdar, vezir, hâkim]. |
dâver-âne |
: | داورانه |
(f. b. zf.) : 1) hâkim ve vezirle ilgili olan. 2) doğruluğu seven bir büyüğe yakışacak surette. |
dâverî |
: | داوری |
(f. i.) : 1) hükümdarlık, hâkimlik. 2) kavga. 3) dâva ve mahkeme. 4) bir kimseye hâlinden şikâyet etme. 5) iyi ile kötüyü ayırdetme. |
da'vet |
: | دعوت |
(a. i.) : çağırma, çağrı; ziyafet; duâ. |
da'vet.i mesâib |
: |
belâları davet etme. |
|
da'vetiyye |
: | دعوتيه |
(a. i.) : 1) çağrı kâğıdı [eski metinlerde "okuntu" dur]. 2) mahkemenin gönderdiği çağrı kâğıdı. |
Dâvud |
: | داود |
(a. h. i.) : İsrail oğullarının bir hükümdarı ve peygamberidir. Sesi güzel ve şâirdi. Mezâmîr-i Dâvud : dualar dergisi. |
dâvudî |
: | داودی |
(a. s.) : Dâvud peygamberin sesini andıran kalın ses. Zırh-ı Dâvudî : Dâvud peygamberin "Câlûd" ile yaptığı savaştaki zırh-gibi. |