dâg |
: | داغ |
(f. i.) : 1) yanık yarası. 2) insan ve hayvan vücûduna kızgın demirle vurulan damga, işaret, im. |
dâg-ı derûn |
: |
iç yarası, gönül acısı. |
|
dâg-ı dil |
: |
gönül yarası. |
|
dâg-ı elem |
: |
elem yarası, elem yanığı. |
|
dagal |
: | دغل |
(f. i.) : 1) hîle, dubara. 2) geçmez akçe. (bkz. : dega). 3) s. hileci. 4) i. çörçöp |
dagal-bâz |
: | دغلبار |
(f. b. s.) : hîleci, dubaracı. |
dagal-dâr |
: | دغلدار |
(f. b. s.) : hîle ariyan, münafık. |
dâg-ber-dâg |
: | داغ برداغ |
(f. zf.) : "yara yara üzerine" : kat kat üzüntü. |
dâg-ber-dil |
: | داغ بردل |
(f. b. s.) : gönlü üzgün. |
dagal-perdâz |
: | دغل پرداز |
(f. b. s.) : hîle, oyun, düzen. |
dağdağa |
: | دغدغه |
(a. i.) : gürültü, patırdı, beyhude telâş ve ıztırap. |
dağdağa-i âlem |
: |
dünyâ telâşı ve ıztırâbı. |
|
dağdağa-fermâ |
: | دغدغه فرما |
(f. b. s.) : gürültü buyuran; pıtırdı uyandıran. |
dâg-dâr |
: | داغدار |
(f. b. s.) : 1) kızgın demirle nişanlanmış, dağlı, yaralı. 2) mee. pek müteessir, çok üzgün. |
dâgı, dâgıyye |
: | داغی ، داغيه |
(a. s.) : azgın, başkaldıran. |
Dağıstan |
: | داغستان |
(f. b. i.) : dağlık yer. |
dâğıstân |
: | داغستان |
(h. i.) : Kafkas dağlarının kuzeyinde ve Hazer Denizi'nin batı kıyısında bulunan bir bölge. |
dags |
: | ضغث |
(a. i. c. ' : adgas) : rüya karışıklığı. |
dâgul |
: | داغول |
(f. s.) : dolandrıcı, hileci. |
dâg-zen |
: | داغزن |
(f. b. s.) : nişan, damga vuran; kalb, gönül kıran. |