cülâb |
: |
جلاب |
(a. i.) : 1) gülsuyu. 2) ishal veren şerbet, (bkz. : cüllâb). |
cülâhek |
: |
جلاهك |
(f. i.) : 1) küçük dokumacı. 2) örümcek. |
cülâzî |
: |
جلاذی |
(a. s.) : 1) kocaman ve kuvvetli. 2) i. hizmetkâr. 3) i. kilise veya manastır uşağı. 4) i. papaz veya keşiş. |
cülbe |
: |
جلبه |
(a. i.) : hek. onulan yaranın derisi, pulları. |
cülcül |
: |
جلجل |
(a. i. c. : celâcil) : küçük çan, ufak çıngırak. |
cülcülân |
: |
جلجلان |
(a. i.) : kişniş. |
cülcüle |
: |
جلجله |
(a. i.) : hademeyi çağırmakta kullanılan el çıngırağı. |
cülesâ |
: |
جلساء |
(a. s. celîs'in c.) : birlikte oturanlar. |
cüll |
: |
جل |
(a. i.) : çul. |
cüllâb |
: |
جلاب |
(f. i.) : gülsuyu, (bkz. : cülâb). |
cüllâh, cülleh |
: |
جلاه ، جله |
(a. i.) : çul dokuyan, çulha. |
cüllâs |
: |
جلاس |
(a. s. câlis'in c.) : cülus edenler, oturanlar. |
cüllenâr, cülnâr |
: |
جلنار ، جلنار |
(a. i.) : gülnar, narçiçeği. |
cülmûd |
: |
جلمود |
(a. i.) : kaya. |
cülmüd |
: |
جلمد |
(a. i.) : sesi kuvvetli olan kimse. |
cülnâr |
: |
جلنار |
(a. i.) : (bkz. : gül-nâr). |
cülûd |
: |
جلود |
(a. i. cild'in c.) : hayvan derileri. |
cülûs |
: |
جلوس |
(a. i.) : 1) oturma. 2) tahta çıkma. |
cülûs-i hümâyûn |
: |
|
pâdişâhın tahta çıkması. |
cülüsiyye |
: |
جلوسيه |
(a. i.) : 1) tahta çıkanlar için söylenmiş şiir veya yazılmış yazı. 2) hükümdarın ilk tahta çıktığı gün verdiği bahşiş. |