cer'

:

جرع

(a. i.) : suyu yudum yudum içme. (bkz. : cür'a). 

cer

:

جر

(f. i.) : yarık, çatlak, husûsiyle yarılmış yer. 

cerâb

:

جراب

(a. i.) : dağarcık, torba. 

cerâd

:

جراد

(a. i. cerâde'nin c.) : 1) çekirge. 2) mec. yağmacılar güruhu. 

cerâd-ı münteşir

:

 

yayılmış yağmacılar. 

cerâd-ül-bahr

:

 

denizden çıkarılan ve teke denilen ufak, kırmızı bir böcek. 

cerahat

:

جراحت

(a. i. c. : cerahat) : 1) irin; yara. 2) cerrahlık [aslı "cirâhat" dir]. 

cerâhor

:

جراخور

(o. i.) : tar. Osmanlılar tarafından ordu hizmetlerinde kullanılan Hıristiyan ecirlere verilen bir ad. 

cerâid

:

جرائد

(a. i. cerîde'nin c.) : gazeteler. 

cerâid-i yevmiyye

:

 

günlük gazeteler. 

cerâim

:

جرائم

cerîme'nin c.) : suçlar, kabahatler, cinayetler. 

cerâim-i müştereke

:

 

ortak, müşterek suçlar. 

cerâye

:

جرايه

(a. i.) : vakıf tarafından verilen yiyecek. 

cerâyet

:

جرايت

(a. i.) : cariyelik hâli. 

cerâzet

:

جرازت

(a. i.) : oburluk. 

cerbân

:

جربان

(a. s.) : uyuz hastalığına tutulan, uyuz. (bkz. : cerib). 

cerbeze

:

جربزه

(a. i.) : 1) güzel konuşma; beceriklilik. 2) kurnazlık, hilekârlık. 

cerbiyye

:

جربيه

(a. i.) : zool. uyuz böcekleri, fr. acariens, acarides. 

cerd

:

جرد

(a. i.) : elbisesinden soyma, çıplak bir hâle getirme. 

cerdâ

:

جرده

(a. s.) : 1) mahrum, çıplak. 2) dazlak, tüysüz. 3) verimsiz, çorak, (bkz. : cerid). 4) karıştırılmamış [şarap]. 

cerdân

:

جردان

(f. i.) : dilenci çanağı. 

cerde

:

جرده

(f. i.) : sarı renkli, donu sarı, kuladan açık olan at. 

cereb

:

جرب

(a. i.) : uyuz hastalığı, uyuzluk. 

cereb-nâk

:

جر بناك

(f. s.) : uyuz [kimse], 

cereb-ül-ayn

:

جرب العين

(a. b. i.) : gözbebeğinde çıkan sivilceler. 

cered

:

جرد

(f. i.) : yaralı, (bkz. : mecruh). 

cered

:

جرد

(a. i.) : çıplak bir hale gelme. 

cerem

:

جرم

(a. i.) : 1) hurmatoplarken yere düşenleri yeme. 2) günah. 3) cinayet. 4) hatâ. Lâ-cerem : şüphesiz, elbette, mutlaka. 

cereng

:

جرنگك

(f. i.) : çan ve zil sesi, kılıç ve topuzun çarpmasından çıkan ses. 

ceres

:

جرس

(a. i.) : 1) çan. 2) hayvanın boynuna takılan Çıngırak. 3) zindan. 

ceres-dâr

:

جرسدار

(a. f. b. s.) : çıngıraklı, çıngırak taşıyan. 

ceresiyye

:

جرسيه

(a. i.) : bot. çançiçe-ğigiller, fr. campanulacees. 

cereyan

:

جريان

(a. i.) : 1) akma, akım, geçme. 2) gidiş, hareket. 3) olma, oluş. 

cereyân-ı hevâ

:

 

hava akımı. 

cereyân-ı mesâlih

:

 

işlerin oluşu. 

cergand

:

جرغند

(f. i.) : 1) bumbar dolması. 2) ışık ve ışık konacak yer. 

cerge

:

جرگه

(f. i.) : 1) bir yerde bulunan insan kümesi. 

cerh

:

جرح

(a. i.) : 1) yaralama; yaralanma. 2) çürütme;mec. kabul etmeme. 

cerh fî-hükm-il-hatâ

:

 

huk. ihtiyarî olmayan bir fiil ile vukua gelen cerh. 

cerh-i amd

:

 

birini gerek yaralayıcı âletle ve gerek başka bir şey ile haksız olarak kasden cerhet-me. 

cerh-i mushin

:

 

huk. bir cerhtir ki bununla mecruh olanın bir gün ve bir günden daha az bir müddet yaşaması tevehhüm olunmaz. 

cerha

:

جرحه

(a. s.) : yaralı. 

cerî

:

جرئي

(a. s. cür'et'den) : cesur, yiğit, gözü pek, yürekli. 

ceri'-ül-lisân

:

 

sözünü esirgemiyen. 

cerib

:

جريب

(a. s.) : uyuz hastalığına tutulan, uyuz. (bkz. : cerbân). 

cerîb

:

جريب

(a. i.) : 1) İmparatorluk devrinde Arabistan ülkelerinde kullanılan aşağı yukarı 216 litrelik bir hacim ölçüsü. 2) tarla ve arazî ölçüsü. 3) dönüm. 

cerîb-üt-taâm

:

 

dört kâfiz arpa ve buğday alan bir ölçü. 

cerid, ceride

:

جرد ، جرده

(a. s.) : verimsiz, çorak [yer], (bkz. cerda3) . 

ceride

:

جريده

(a. i. c. : cerâid) : 1) gazete. 2) zabıtname, tutanak. 3) suvâri kolu. 

cerîde-i feride

:

 

eşsiz, tek gazete. 

cerîde-i havadis

:

 

Çörçil adında bir İngiliz tarafından 1840 da çıkarılmış olan ilk husûsî gazete. 

cerîde-i nüfûs

:

 

nüfus kütüğü. 

ceride

:

جريده

(f. s.) : yalnız, tenha. 

cerîh

:

جريح

(a. s. cerh'den.) : yaralanmış, yaralı, (bkz. : mecruh). 

cerîh-ül-fuâd, cerîh-ül-kalb

:

 

yüreğiyaralı. 

ceriha

:

جريحه

(a. i.) : yara. 

cerîha-i iltiyâm-nâ-pezîz

:

 

onulmaz yara. 

cerîha-dâr

:

جريحه جدار

(a. f. b. s.) : yaralı. 

cerîm

:

جريم

(a. s.) : kabahatli, cânî, suçlu. 

cerime

:

جريمه

(a. i. cürm'den. c. : cerâim) : 1) cürüm, suç. 2) us pahası, cereme, suç ödeme. 

cerîn

:

جرين

(a. i. c. : ecrân. ecrine. cü. rün) : hurma kurutma yeri. 

cerîre

:

جريره

(a. i.) : kabahat, suç. 

cerm

:

جرم

(a. i. c. : cürüm) : 1) bir çeşit Arap kayığı. 2) kesme. 3) koyun kırkma. 4) günâh işleme. 

cermmüze

:

جرمزه

(f. i.) : sefer ve misafirlik. 

cer

:

جر

(a. i.) : 1) çekme, sürükleme. 2) gr. Arapça'da âit olduğu ismi meksûr(kesreli = esreli) okutan harf veya edat. (bkz. : harf-i cerr). 3) para, eşya ve şâire çekme. 

cerre çıkma

:

 

[eskiden] medrese talebesinin, mübarek üç aylarda köylere dağılıp halka, dînî öğütlerde bulunmak, namaz kıldırmak veya meyzinlik etmek suretiyle para ve erzak toplaması

cerrah

:

جراح

operatör [doktor]. 

cerrahî

:

جراحي

(a. i.) : operatörlük [doktorlukta]. 

Cerrar

:

جرار

(a. s.) : 1) çekici. 2) i. dilenci. 3) arkasından sürükliyen. 4) i. harp aletleriyle donatılmış kalabalık ordu

cerrare

:

جراره

(a. i.) : küçük' sarı ve zehirli akrep. 

cerre

:

جره

(a. i.) : toprak testi. 

cerş

:

جرش

(a. i.) : kir şeyikazıma, bir şeyin kabuğunu soyma. 

cerûz '

:

جروز

(a. s.) : obur. (bkz. : ekûl). 

cerv

:

جرو

(a. i.) : 1) yırtıcıhayvan yavrusu, enik. 2) ufak meyva. 

cery

:

جري

(a. i.) : cereyan. 

Cerz

:

جرز

(a. i.) : 1) kesme. 2) yok etme. 3) öldürme.