cefâ

:

جفا

(a. i.) : 1) eziyet, incitme, (bkz. : cevr, ezâ). 

cefâ-yı yâr

:

 

sevgilinin cefâsı. 2) tas. tarîkat adamının kalbinin öğrendiklerinden perîşan olması. 

cefâ-cû

:

جفاجو

(a. f. b. s.) : cefâ ariyan, cefâ eden. 

cefâ-dîde

:

جفاديده

(a. f. b. s.) : cefâ görmüş, cefâ çekmiş. 

cefâf

:

جفاف

(a. i.) : 1) kuruma. 2) kuru olma. 

cefâ-kâr

:

جفاكار

(a. f. b. s.) : cefâ eden, eziyet eden. [halk dilinde cefâ çekmiş, -çeken mânâsına da gelir], 

cefâ-kârâne

:

جفاكارانه

(a. f. zf.) : cefâkârcasına. 

cefâ-kârî

:

جفاكاري

(a. f. b. s.) : cefâcılık. 

cefâ-keş

:

جفاكش

(a. f. b. s.) : cefâ çeken, eziyete dayanan, katlanan. 

cefâ-pîşe

:

جفاپيشه

(f. b. s.) : 1) zâlim, gaddar. 2) mâşûk, sevilen, sevgili. 

cefâset

:

جفابست

(a. i.) : hazimsizlık ıztırabı. 

cefcâf

:

جفجاف

(f. s.) : iffetsiz, ahlâksız [kadın], (bkz. : câfcâf). 

ceffâr

:

جفار

(a. i. çefr'den) : cifirci, falcı. 

ceffe

:

جفه

(a. i.) : 1) kalabalık, kütle. 2) kalabalığın verdiği uğultu. 

ceff-el-kalem

:

جف القلم

(a. zf.) : düşünmeksizin, birden, hemen. 

cefîf

:

جفيف

(a. s.) : kurumuş, kuru. 

cefn

:

جفن

(a. i. c. : ecfân) : 1) göz kapağı. 2) bıçak ve kılıç kını. 3) asma çubuğu. 

cefr

:

جفر

(a. i. c. : cifâr) : geniş kuyu. 

cefr

:

جفر

(a. i.) : gûyâ kayıptan haber veren bir ilim. (bkz. : cifr). 

cefv

:

جفو

(a. i.) : kaba muamele. 

cefve

:

جفوه

(a. i.) : cefâ, azar. 

cefvet

:

جفوت

(a. i.) : kabalık, nezaketsizlik.