ce'b

:

جأب

(a. i.) : 1) göbek. 2) kırmızı toprak boya. 

cebâbire

:

جبابره

(a. s. cebbâr'ın c.) : cebrediciler, zorlayıcılar, zorbalar. 

cebân

:

جبان

(a. s. cebânet'den.) : korkak. (bkz. : cebîn). 

cebânet

:

جبانت

(a. i.) : korkaklık, (bkz. : cübn). 

cebbâc

:

جباج

(f. i.) : İran şahlarının rıevruz günü giydikleri elbise. 

cebbân

:

جبان

(a. i. c. : cebâbîn) : peynirci. 

cebbâne

:

جبانه

(a. i.) : 1) açık hava ibâdetgâhı. 2) mezarlık. 

cebbar

:

جبار

(a. s. cebr'clen. c. : cebâbire) : 1) cebredici, zorlayıcı, zorba. 2) kuvvet ve kudret sahibi, Allah. 3) erkek adı. 4) becerikli [kadın], 5) i. gökyüzünün güneyinde bulunan bir yıldız kümesi. 

cebbâr-âne

:

جبارانه

(a. zf.) : cebbarcasına, zorlayıcılıkla, zorbalıkla. 

cebbârî, cebbâıiyyet

:

جباري ، جباريت

(a. i.) : cebbarlık, cebbara mensup, cebredicilik. 

ce'be

:

جأبه

(a. i.) : anat. göbek mıntakası. 

cebe

:

جبه

(h. i.) : zincirden veya halkadan erme zırh. 

cebeci

:

جبه جي

(f. t. b. i.) : eski Osmanlı ordusunun zırhlı sınıfına mensup askeri. 

cebe-hâne

:

جبه خانه

(f. b. i.) : [evvelce] bant, kurşun, gülle ve benzerleri gibi harp malzemesi ve bunların bulunduğu yer. (bkz. : ceb--hâne). 

cebel

:

جبل

(a. i. c. : cibâl) : dağ. Şeyh-ül-cebel : Haşhaşîler denilen İsmâilî'lerin reisi.

cebel-i Arafat

:

 

Arafat dağı.

cebel-i Lübnan

:

 

Lübnan dağı. 

cebel-ün-nûr

:

 

Mekke'deki Harre dağı. 

cebelistân

:

جلستان

(a. f. b. i.) : dağlık, dağlık yer. 

cebeli, cebeliyye

:

جلي ، جبليه

(a. s.) : dağa âft, dağ ile ilgili. 

cebe-pûş

:

جبه پوش

(a. f. b. s.) : zırh giyen. 

cebe-r

:

جبر

(a. i.) : insanın cüz'î irâdesini (* elincleliğini) kabul etmeyip, her hareketi bir cebir altında yaptığına inanan tarîkat ve bu tarikata inanmış olan kimse. 

ceberriyye

:

جبريه

(a. i. c. : ceberiyyon) : elindeligi (cüz'î irâdeyi) kabul etmiyen felsefe yolu, mezhep. 

cebertiyye

:

جبرتيه

(a. i.) : rufâiyye, Medînîyye tarîkatlerinin şubelerinden birinin adı. [Rufâiyye tarîkatinin öteki şubeleri : Hafiyye, Kiyâliy-ye, Sayyâdiyye, Uzeyriyye, Cendiyye, Acelâniyye, Katnâniyye, Fazliyye, Vâsıtiyye, Zeyniyye, Nûriyye. AAedîniyye tarîkatinin öteki şubeleri de şunlardır : Meymûniyye, Becâniyye, Alvâniyye-i Hameviyye'dir]. 

ceberut

:

جبروت

(a. i.) : 1) aşırı büyüklük, pek ziyâde kibir. 2) Allah'ın büyüklüğü 3) tas. Allah'a varmanın üçüncü basamağı. Alem-î ceberut : ilâhî kudret. 

ceb-hâne

:

جبهانه

(a. b. i.) : cepâne, top, tüfek mermisi, barut ve şâire, (bkz. : cefoe-hâne). 

cebhe

:

جبهه

(a. i. c. : cibâh) : 1) alın; mec. yüz. 

cebbe-i sefîd

:

 

beyaz yüz. 2) ask. saldıran bir ordunun sağ ve sol kanatlarının ortası. 3) savaş bölgesi. 4) teraf, yön. 

cebhe-sâ [y]

:

جبه سا [ي]

(a. f. b. s.) : alın sürücü, birinin karşısında yere alnını koyan, (bkz. : cebîn-sâ [y]. 

cebîn

:

جبين

(a. s. cebânet'den.) : 1) korkak, yüreksiz; alçak, (bkz. : cebân). 2) i. alın. Çin-i cebîn : alın kırışığı. 

cebin-sâ

:

جبين سا

(a. f. b. s.) : alın sürücü, (bkz. : cebhe-sâ [y]). 

cebîre

:

جبيره

(a. i.) : kırık ve çıkık olan bir uzva sarılan tahtalar. 

cebire

:

جبيره

(f. i.) : halkın bir işe hazırlanması. 

Cebl

:

جبل

(a. i.) : yektan yaratma. 

cebr

:

جبر

(a. i.) : 1) zor, zorlama. 2) düzeltme, tamir etme. 3) mat. cebir. 

cebr-i âdr, cebr-i âlâ

:

 

mat. cebir bahisleri. 

cebr-i hâtir

:

 

gönül yapma, gönül alma. 

cebr-i mâfat

:

 

kaybedilmiş bir. şey yerine başka bir şey bulup onunla avunma. 

cebr-i nefs

:

 

kendini zorlama, kendini zortutma. 

cebr-i noksan

:

 

eksiği tamamlama. 

cebr ve mukabele

:

 

mat. cebir muadelesi, * denklem, fr. equation. 

Cebrail

:

جبرائيل

(a. i.) : Peygamberlere emir ve vahy'e vâsıta ve memur olan dört büyük melekten biri. (bkz. : Cebreîl, Cibril). 

Cebreîl

:

جبرئيل

(a. i.) : (bkz. : Cebrail, Cibril). 

cebren

:

جبراً

(a. zf.) : zorla, cebr ile. 

cebrî

:

جبري

(a. s.) : zorla, zor altında. 

cebriyye

:

جبريه

(a. i.) : beşerî irâdeyi inkâr eden bir mezhep, [zıddı olan "kaderiyye" ile bir şekilde olmak üzere, bazen "ceberiyye" tarzında telâffuz edilir].