câr

:

جار

(a. i. c. : cirân) : 1) komşu. câr-ı tnülâsık

câr-ül-cenb

:

 

bitişik komşu.

câr-ullah

:

 

Mekke'ye gidip orada oturan.

câr-ül-cünüb

:

 

akrabadan olmıyan, yabancı komşu. 2) müşteri. 3) çarşaf, örtü. 

cârî

:

جاري

(a. s. cereyan'dan.) : çeryan eden, akan, geçen, yürüyen. Mâ-i carî : akar su. Şehr-i eârî : geçen ay. 

cârih, câriha

:

جارح ، جارحه

(a. s. cerh'den.) : 1) cerheden, yaralıyan. Esliha-i câri-ha : yara açan silâhlar. 2) çürüten. 

câriha

:

جارحه

(a. i. cerh'den. c. : cevârih) : 1) zool. yırtıcı kuş veya hayvan, fr. rapaçes. 2) insanın el, ayak gibi âzası. 

cârim, cârime

:

جارم ، جارمه

(a. s. cürm'den) : kesen. 2) hurma toplıyan. 3) ailesinin maişetini kazanan. 4) suçlu, mücrim. 

câris

:

جارس

(a. s.) : hırçın [kadın]. 

câriye

:

جاريه

(a. i. c. : cevârî) : 1) para ile satın alınan halayık, hizmetçi kız; kız. 2) harpte esir düşmüş veya odalık olarak alınmış kız. 

câriyye

:

جاريه

(a. s.) : câri olan, geçer olan. Sikke-i câriyye : geçer akçe. Hesâbât-ı câriyye : karşılıklı geçen hesaplar. 

cârr, cârre

:

جار ، جاره

(a. s. cerr'den.) : cerreden, çeken, sürükliyen, çekici. Hurûf-i cârre : a. gr. harfi cer'ler. 

cârşeb

:

جارشب

(f. i.) : çarşaf. 

cârû, cârûb

:

جارو ، جاروب

(f. i.) : süpürge

cârûb-keş

:

جاروب كش

(f. b. s.) : süpürücü. [evvelce, Mekke'de Kabe'nin, Medîne'de camilerin süpürme işi mühim ve şerefli bir vazîfe ve rütbe idi], 

cârûb-nümâ

:

جاربنما

(f. b. s.) : süpürge gibi, süpürgeyi andıran. Lihye-i cârûb-nümâ : . süpürgeyi andıran sakal. 

cârûb-zen

:

جاروب زن

(f. b. i.) : Süpürücü, çöpçü.