cân

:

جان

(f. i.) : 1) can, ruh. 2) hayat, yaşayış. 3) gönül. 

Cân-ı (canın -ânı)

:

 

Allah. Gûş-i cân : can kulağı. Yâr-ı cân : can dostu.

cân-ı şîrîn

:

 

tatlı can. 4) silâh, (bkz. : câne). 5) erkek adı. 

cân

:

جان

(s. i.) : (bkz. : cânn). 

cânâ

:

جانا

(f. n.) : ey cîn, ey sevgili

cân-âferîn

:

جان آفرين

(f. b. s.) : yırıtıcı. 

cânân, cânâne

:

جانان ، جانانه

(f. s.) : 1) sevgili, gönül verilmiş, ma'şûka. 2) kadın adı. 

cân-âver, cân-ver

:

جان آور ، جانور

(f. b. s.) : 1) canlı, yaşıyan. 2) i. zararlı hayvan. 3) i. domur; canavar. 

cln-ârâr

:

جان آزار

(f. b. s.) : can inciten, can yakan, eziyet eden. 

cân-bahş

:

جان بخش

(f. b. s.) : 1) çan veren, hayat bağışlıyan, cana can katan, sevgili. 2) h. i. Cenâbıhak. 

cân-bâz

:

جانباز

(f. b. i. c. : cân. bâzan) : 1) can ile oynıyan, canını tehlikeye koyan, canbaz. 2) s. aidatıcı. 3) i. hayvan alışverişiyle meşgul olan kimse. 4) i. [eski] fedâî atlı asker. 

cân-bâzân

:

جانبازان

(f. b. i. cân. bâz'ın c.) : canbazlar . 

cân-bâzâne

:

جانبازانه

(f. b. zf.) : can-baza yakışacak surette, canbazlıkla. 

cân-bâzî

:

جانبازي

(f. b. i.) : canbazlık. 

cân-beleb, cân-berleb

:

جان بلب ، جان برلب

(f. b. s.) : canı dudağında; ruh teslim edecek halde bulunan. 

cân-ciğer

:

جان جگر

(f. b. s.) : çok teklifsiz sevişen [kimse]. 

cân-dâde

:

جانداده

(f. b. s.) : candan bağlanmış, candan bağlı. 

candâne

:

جاندانه

(f. i.) : 1) tepe ile alın arasındaki yer, bıngıldak. 2) Beyin. 

cân-dâr

:

جاندار

(f. b. s.) : 1) canlı, diri. 2) silâhlı [kimse]. 3) i. muhafız, koruyucu, emniyet memuru. 4) i. azık. 

câne

:

جانه

(f. i.) : silâh, (bkz. : cân 4)

câne-dâr

:

جانه دار

(f. b. s.) : (bkz. : cân-dâr). 

cân-efşân

:

جان افشان

(f. b. s.) : bir da'vâ uğrunda canını veren, (bkz. : cân-feşân). 

cân-efşânî

:

جان افشاني

(f. b. i.) : bir da'vâ uğrunda can vericilik. 

cân-efzâ

:

جان افزا

(f. b. s.) : (bkz. : cân-fezâ). 

cân-fedâ

:

جان فدا

(f. b. s.) : canını veren [aslı "cân-fidâ" dır. ]. 

cân-fersâ

:

جان فرسا

(f. b. s.) : can dayanamıyacak derecede. 

cân-fefân

:

جان فشان

(f. b. s.) : (bkz. : cân-efşân). 

cân-fezâ

:

جانفزا

(f. b. s.) : 1) can artıran, gönüle ferahlık verici, cana can katıcı. 2) ayın yirmi üçüncü günü. 3) i. müz. tahmînen beş altı asırlık pek az kullanılmış bir mürekkep makamdır. Sabâ1 makamının pest tarafına, durağı olanı dügâh perdesinden îtibâren hüseynî-aşîran perdesine nakledilmiş bir uşşak dörtlüsü (inici olarak sesleri şöyledir : dügâh, rast, ırak, aşîran) ilâvesinden ibarettir. Canfeza, bu dörtlüyü inici bir şekilde idare ile, hüseynî-aşîran perdesinde durur. Güçlü birinci derecede sabânın durağı ve uşşak dört lüsünün mi şeddinin güçlüsü olan dügâh, ikinci derecede de birinci güçlü kadar ehemmiyet arzetmek üzere sabâ'nın güçlüsü olan çargâhdır. Donanıma saba gibi si için koma bemolü ve re için bakıyye bemolü konulur. Lâhin içinde uşşak dörtlüsü için de fa bakıyye diyezi ilâve edilir, (sabânın, iki arızası, bu dörtlü'nün seslerine dâhil değildir). 

cân-figen

:

جان فگن

(f. b. s.) : can düşüren, can harcıyan. 

cân-gâh

:

جانگاه

(f. b. s.) : 1) can azaltıcı, ruh eksiltici. 2) i. can evi. 

cân-gezâ

:

جان گزا

(f. b. s.) : can ısırıcı, ruh sıkıcı; öldürücü, tehlikeli olan. 

cân-gîr

:

جانگير

(f. b. s.) : can sıkıcı. 

cân-güdâz

:

جانگداز

(f. b. s.) : can eritici, acıma uyandıran

cân-güzâr

:

جانگذار

(f. b. s.) : candan geçer olan, cana dokunan. 

cân-hırâş

:

جانخراش

(f. b. s.) : yürek paralıyan, iç tırmalıyan. (bkz. : dil-hirâş). 

cânî, caniye

:

جاني ، جانيه

(a. s. cinâyet'den) : cinayet işliyen. 

cânî

:

جاني

(f. s.) : aziz, candan sevilen» [kimse], 

cânib

:

جانب

(a. i. cenb'den c. : cevânib) : 1) taraf, cihet, yan. 2) erkek adı. (bkz. : sûy). Cânib-i Rahmet : Allah'ın kullarına öldükten sonra yapacağı ihsanın bulunduğu yer, Allah'ın nezdi. 

cânib-dâr

:

جانبدار

(a. f. b. s.) : yancı [arkerlikte]. 

cânibeyn

:

جانبين

(a. b. s.) : iki yan, ikif taraf. 

cânibî

:

جانبي

(a. s.) : yana âit, yanda olan, yana düşen. 

cânih, câniha

:

جانح ، جانحه

(a. s. cünha'dan) : suç işlemiş, suç sahibi olan. 

câniha

:

جانحه

(a. s.) : 1) bir cenaha meyleden veya bir tarafı tutan. 2) i. kaburga kemiklerinin ikinci veya üçüncüsü ile yedincisi arasındaki herhangi bir kemik olup ekseriya beşinci, altıncı veya yedinci kemik olur. 

cânişîn

:

جانشين

(a. s.) : birinin yerine geçen, birinin yerine oturan; vekil. 

cânn

:

جان

(a. i.) : cin taifesi. 

cân-nisâr

:

جان نسار

(f. b. s.) : canını feda eden, canını harcıyan. 

cân-perver

:

جان پرور

(f. b. s.) : ruh besîiyen, iç açan, gönül açan. 

cân-rübâ

:

جان ربا

(f. b. s.) : gönül kapan, dilber. 

cân-sipâr

:

جانسپار

(f. b. s.) : canını teslîm eden, canını feda eden. 

cân-sipârâne

:

جانسپترانه

(f. b. zf.) : canını feda edercesine. 

cân-sipârî

:

جانسپاري

(f. b. i.) : can feda edicilik, fedâkârlık. 

cân-sitân

:

جان ستان

(f. b. s.) : ruh alıcı, can çıkarıcı, insana belâ olan, güzel. 

cân-sitânî

:

جان ستاتي

(f. b. i.) : cansi-tanlık, ruh alıcılık, can çıkarıcı Irk. 

cân-sûz

:

جانسوز

(f. b. s.) : can yakan, fazla keder ve sıkıntı veren. 

cân-şikâf

:

جان شكاف

(f. b. s.) : can yırtıcı, yaralayıcı. 

cân-şikâr, cân-şilcer

:

جان شكار ، جان شكر

(f. b. s. ve i.) : can avlayıcı, can alıcı; Azrâîl. 

cân-şiken

:

جان شكن

(f. b. i.) : Azrail. (bkz. : cân-şikâr, cân-şiker).