câm

:

جام

(f. i.) : 1) sırça, cam; bardak, kadeh, şişe ve toprak cinsinden şarap kadehi, [kelimenin Arapça cemi "câmât" dır]. 

câm-ı âteş-fâm

:

 

ateş renkli kadeh.

câm-ı avş

:

 

hayat kadehi, zevk ve safa kadehi.

câm-ı cem

:

 

Şark mitolojisinde, şarabın îcatçısı sayılan "Cem" in sihirli kadehi; şarap. 

câm-ı cihân-nümâ

:

 

cihanı gösteren kadeh, içinde dünyâyı seyrettiren kadeh. 

câm-ı fena

:

 

(fânilik kadehi) : ölüm. 

câtn-ı gevheri

:

 

1) Billur Kadeh; 2) sevgilinin dudağı

câm-ı gül-fâm

:

 

(gülrengi kadeh) : kırmızı şarap. 

câm-ı ikbâl

:

 

dünya ululuğu kadehi, şarabı.

câm-ı leb

:

 

(dudak kadehi) : kırmızı şarapla dolu bir kadehe benziyen dudak. 

câm-ı memlû

:

 

dolu kadeh. 

câm-ı merg

:

 

ölüm kadehi. 

câm-ı minâreng

:

 

açıkmâvi renk kadeh. 

câm-ı seher

:

 

Güneş, (bkz. : câme-i seher). 

câm-ı sîm

:

 

sevgilinin çenesi. 

câm-ı şehriyârî

:

 

büyük kadeh. 

câm-ı şîr

:

 

sütlü meme. 

câm-ı tehî

:

 

boş kadeh. 

câm-ı zerrin

:

 

(altın kadeh) : beyaz şarap. 2) (h. i.) Horasan'da bir kasaba. 3) kendilerini Çemşit sülâlesinden sayan Sent ve Kişmir hâkimlerinden bir kısmının lâkabı. 4) tas. Allah âşığının yüreği. 

Câmâsb

:

جاماسب

(h. i.) : Keyânî'lerden Keyuştasb'ın veziridir, hikmet ve neyette yüksek bilgisi vardı. [Eski Farsça ile ve "Ferheng'-i mülûk" ve "Esrâr-ı Acem" adiyle yazdığı kitap, bugün "câmâsbnâme" adiyle anılır]. 

câme

:

جامه

(f. i.) : 1) elbise, çamaşır. 

câme-i fena

:

 

(fânilik elbisesi) : kefen. 

câme-i guk

:

 

yosun. 

câme-i hâssa

:

 

tar. Osmanlı pâdişâhları tarafından verilen elbiselik kumaşlar. 

câme-i hayât

:

 

(hayat elbisesi) : ömür. 

câme-i hurşid

:

 

Güneş'in ışığı ve yer, Güneş'in tesirinden korumaları İtibariyle ağaç yaprakları, toz, duman ve bulut. 

câme-i îdi

:

 

1) kırmızı elbise; 2) bahar çiçekleri. 

câme-i katran

:

 

Peygamberimizin sülâlesinden olanların, muharrem ayının onuncu günü giydikleri siyah elbise [Burhân-ı Kaatı]. 

câme-İ nev-rûzî

:

 

1) rengârenk elbise; 2) baharda açılan türlü çiçekler. 

câme-i seher

:

 

Güneş. (bkz. : câm-ı seher). 2) sürahi. 

câme-dân

:

جامه دان

(f. b. i.) : esvap ve çamaşır koymıya yariyan sandık, dolap; gardrop. 

câme-dâr

:

جامه دار

(f. b. i.) : 1) elbiseyi muhâfaza eden kimse. 2) vestiyer. 

câme-dûz

:

جامه دوز

(f. b. i.) : elbise biçen, diken, terzi. 

câmegi

:

جامگي

(f. i.) : 1) hizmetçilere verilen maaş, ücret ve elbise parası. 2) hizmetkâr. 3) tüfek fitili. 4) elbiselik kumaş. 

câme-hâb

:

جامه خواب

(f. b. i.) : yatak. 

câme-hâne

:

جامه خانه

(f. b. i.) : yük, yerli dolap. 

câme-kân

:

جامكان

(f. b. i.) : camlık, elbise soyunulacak yer. [doğrusu "câme-ken" dir]. 

câmekiyye

:

جامكيه

(f. i.) : vakfın gailesinden vazîfe sahiplerine verilen aylık, atiyye. 

câme-şûy

:

جامه شوي

(f b. i. c. : câ-me. şûyân) : çamaşır yıkayan, çamaşırcı. 

câme-şûyân

:

جامه شويان

(f. b. i. câme. şuy'un c.) : çamaşır yıkıyanlar, çamaşırcılar. 

câm-ger

:

جامگر

(f. b. i.) : camcı ustası, cam yapan sanatkâr. 

câmgul

:

جامقول

(f. i.) : külhanbeyi. 

câm-hâne

:

جام خانه

(f. b. i.) : cam fabrikası. 

Câmî

:

جامي

(f. h. i.) : İran'ın XV. Asırda yetişmiş büyük mutasavvıf, mütefekkir ve âlim şâiri, Fatih'le muhabere etmiştir. Asıl adı Abdur-rahman'dtr. Birçok manzum ve mensur eserleri vardır. Bizde Câmî adiyle şöhret bulan eseri Arap nahvine âit Kâfiye'nin şerhi olup vaktiyle medreselerde okutulurdu. 

cami'

:

جامع

(a. i. cem'den. c. : cevâmi') : içinde namaz kılınan ibâdet yeri; içinde cuma (namazı kılınan mescit). 

câmi-i devrân

:

 

 

cami'

:

جامع

(a. s. cem'den.) : 1) cemeden, der!iyen, toplıyan. 2) içine alan, içinde bulunduran. 

câmi-i Kur'ân

:

 

(Kur'ân derliyen) : Halîfe Osman. 

câmi'-ül-Fürs

:

 

XV-XVI. yüz yıllan arasında yaşadığı sanılan Inegöllü Mustafa bin Mehmed bin Yûsuf'un Farsça'dan Türkçe'ye çevirdiği lügat kitabı. 

câmi'-ül-hurûf

:

 

kitap yazan. 

câmi'-ül-kelim

:

 

beyân tâbirlerindendir. Lafzı az, mânâsı çok sez. (bkz. : teşbih, istiare).

câmi'-ül-mahâsin

:

 

güzel vasıflar bulunan. 

camia

:

جامعه

(a. i. cem'den. c. : cevâmi') : topluluk. 

câmid, camide

:

جامد ، جامده

(a. s. cümûd'dan. c. : cevâmid) : donmuş, donuk; çatısız. Cism-i câmid : cansız cisim. Ecsâm-ı camide : cansız cisimler. Mâ-î câmid : donmuş su. İsm-i câmid : a. gr. tasrifi (çekimi) ve iştikakı (türesi) olmpyan isim veya fiil. 

câmid-ül-ayn

:

 

yüreği katı, ahlamak nedir bilmiyen. 

camih

:

جامح

(a. s.) : başı sert [hayvan]. 

câmiiyye

:

جاميه

(a. i.) : câmi'lik, . topîayıcılık, topluluk, toplu olma. 

câmiyye

:

جاميه

(f. i.) : Nakş-ı bendiye tarikatinin 9 şubesinden birinin adı. [ötekiler : Ah-râriyye, Nâciyye, Kasaniyye, Mecdediyye, Murâdiyye» Mazhariyye, Melâmiyye-; Nûriyye, Hâüdiyye'dir]. 

câmûs

:

جاموس

(a. i. c. : cevâmîs) : manda, susığın. 

câmûs-ı cesîm

:

 

iri, büyük manda.