câb

:

جاب

(a. i.) : (bkz. : ce'b). 

câbe

:

جابه

(a. i.) : bir cevap. 

ca'be

:

جعبه

(a. i.) : ok kuburu, yelek, şada

câ-be-câ

:

جابجا

(f. b. zf.) : yer yer. 

câbet

:

جابت

(a. i.) : cevap verme.

Câbî

:

جابى

(a. s. cibâyet'den. ) : 1) [eskiden vakıflı akar kiralarını toplamakla görevli bulunan kimse, vergi tahsildarı. 2) i. çekirge. 

Câbilka

:

جابلقا

(f. i.) : (bkz. : Câbülka). 

Câbilsâ

:

جابلسا

(bkz. : Câbülsa). 

câbir

:

جابر

(a. s. cebr'den.) : 1) cebreden, rorlıyan. (bkz. : mücbir). 2) kırıkçı, kırık sancı. 

câbiye

:

جابيه

(a. i.) : havuz. 

câblûs

:

جابلوس

(f. i.) : 1) yaltaklanma, dalkavukluk. 2) s. eletek öpen, yaltaklanan, dalkavuk, (bkz. : çalbûs, çâplûs). 

cablûsi

:

جابلوسي

(f. i.) : yaltaklanıcılık, dalkavukluk. 

Câbülka

:

جابلقا

(f. i.) : 1) en uzak Doğu'da bin kapısı olan efsânevî bir şehir. 2) tas. insanın mutlaka Allah'a doğru yönelen yolundaki ilk merhalesi. 

Câbülsâ

:

جابلسا

(f. i.) : 1) en uzak Batı'da bulunan, bin kapısı olan efsânevî bir şehir. 2) tas. insan gayretinin son hedefi : burada mutlak ve mavsuf [= Allah ile insan] birleşir.