bür'

: برء

(a. i.) : hastanın iyiliğe yüz tutması, (bkz. : ber', bürû'). 

bürâ'

: براء

(a. i.) : 1) ağaç yongası. 2) törpüden çıkan kırıntı. 

bürâd

: براد

(a. s.) : sofiuk. (bkz. : bü-rûd). 

bürâye

: برايه

(a. i.) : yontulan ağaçtan çıkan döküntü, yonga. 

bürcüme

: برجمه

(a. i. c. : berâcim) : parmak boğumu; parmak boğumlarının oynak yerlerindeki kemiklerin sivrileri. 

bürd

: برد

(a. i.) : bir çeşit çubuklu kumaş, aba. 

bürd-i Yemânî

:  

makbul bir Yemen dokuması. 

bürd

: برد

(f. i.) : bilmece, bulmaca; muamma. 

bürdâ

: برداء

(a. i.) : hek. sıtma hastalığı. 

bürdbâr

: بردبار

(f. s.) : uysal, ağırbaşlı, sabırlı, tahammüllü, sıkıntıya katlanan [kimse]. 

bürdbârî

: بردباري

(f. i.) : sabırlılık, ağırbaşlılık. 

bürde

: برده

(a. i.) : Arab'ın giydiği bir çeşit aba, hırka. Kasîde-i bürde; Kâab bin Züheyr'in, Hz. Muhammed (Aleyhisselam) önünde okuduğu kasîdeye karşı, Hz. Muhammed (Aleyhisselam)’ın sırtından çıkardığı hırkayı kendisine aiydirmesiyle meşhur olan bir kasîdenin adı. 

bürdek

: بردك

(f. i.) : küçük bilmece. 

bürehâ

: برهنه

(a. i.) : şiddetli azap, sıkıntı. 

bürehne

: برهنه

(f. s.) : açık, çıplak, yalın, ["berehne" olarak da kullanılır]. 

bürehne-gî

: برهنگي

(f. i.) : çıplaklık, ["berehnegî" olarak da kullanılır]. 

bürehne-pâ [y]

: برهنه پا [ي]

(t. b. s.) : yalınayak. 

bürehne-ser

: برهه سر

(f. b. s.) : ba-şıaçık, başıkabak. 

bürgu

: برغو

("gu" uzun okunur, f. i.) : boru denilen bir müzik âleti. 

bürgus

: برغوث

(a. i. c. : berâgîs) : pire. 

bürgu-zen

: برغوزن

("9" uzun okunur, f. b. s.) : boru çalan, borucu. 

bürhân

: برهان

(a. i. c. : berâhîn) : delil, ispat, tanık, (bkz. : hüccet).

Bürhân-ı katı'

:  

1) red için söz götürmiyecek surette doğruluğu ispata tanık olan sağlam senet; 2) Ahmet Asım Efendi'nin Farsça'dan Türkçe'ye bir lügati. 

bürhân-ı mesîh

:  

Hz. İsa'nın mucizesi. 

Bürhâniyye

: برهانيه

(a. i.) : Ahmediyye tarîkatinin 6 şubesinden biri. [ötekiler : Sinâniyye, Uşşâkıyye, Ramazâniyye, Cerrâhiyye, Mısriyye]. 

bürhe

: برهه

(a. i.) : müddet, uzun zaman. Ba'de bürhet-in : bir hayli zamandan sonra. bürhet. en min-ez-zemân : bir hayli zaman. 

bürhûn

: برهون

(f. i.) : 1) kemer; duvar. 2) çember, dâire. 3) mâni, çit; avlu. 4) ev ve kale kapısı. (bkz. : berhûb1, 2. 

bürîde

: بريده

(f. s.) : kesilmiş ["kesmek, kesilmek" mânâsına gelen büriden mastarından]. 

büride-ser

: بريده سر

(f. b. s.) : başı kesik. 

bürîn

: برين

(f. i.) : dilim, [en çok meyvalarda kullanılır]. 

bürka'

: برقع

(a. i.) : kadınların örtündükleri peçe, tül, yaşmak, yüzörtüsü. (bkz. : berku', bürku'). 

bürka'-fiken

: برقع فكن

(a. b. s.) : örtü açan, örtü atan. 

bürkân

: بركان

(a. i.) : yanardağ, volkan. 

burkan

: برقان

(a. i.) : 1) beyaz tenli adam. 2) zool. alaca çekirge ["birkan" şeklinde de kullanılır]. 

bürkânî

: بركاني

(a. s.) : yanardağa mensup, volkanik. 

bürke

: بركه

(a. i.) : 1) marti kuşu. 2) kurbağa. 3) havuz, ufak göl [Arapçası birke dir].

bürke-i lâciverd

:  

gökyüzü. 

bürku'

: برقع

(a. i.) : (bkz. : berku', bürka'). 

bürnâ

: برنا

(f. s.) : genç, delikanlı, yiğit, (bkz. : bernâ, bürnâh, bürnâk). 

bürnâh

: برناه

(f. s.) : genç, delikanlı, yiğit, (bkz. : bernâ, bürnâ, bürnâk). 

bürnâk

: برناك

(f. s.) : genç, delikanlı, yiğit, (bkz. : bernâ, bürnâ, bürnâh). 

bürnüs

: برنس

(a. i. c. : berânis) : 1) Arapların östten giydikleri bir giyecek. 2) kollu ve başlıklı harnam havlusu, bornuz. 3) bir çeşit kadın yeldirmesi. 

bürr

: بر

(a. i.) : buğday, (bkz. : gendüm, Shınta, kamh). 

bürrân

: بران

(f. s.) : keskin, kesici. Hançer-i bürrân : keskin hançer. Tîg-i bürrân : keskin kılıç. 

burs

: برس

(f. i.) : bot. ardıç ağacı meyvası. 

bürsân

: برسان

(f. i.) : ejderhâ, büyük yılan, (bkz. : su'bân). 

bürsûte

: برثوطه

(a. i.) : tehlikeli yer. 

bürsün

: برثن

(a. i. c. : berâsin) : 1) insan eli. 2) yırtıcı hayvan pençesi. 3) develere vurulan bir çeşit damga, (bkz. : birsan). 

bürşüm

: برشم

(a. i.) : kadınların yüzlerine örttükleri örtü. 

bürû'

: بروء

(a. i.) : 1) hasta iyiliğe yüz tutma, (bkz. : ber', bür'). 2) bilgi, fazilet ve iyilikte benzerlerine olan üstünlük. 

bürûd

: برود

(a. s.) : 1) soğuk, (bkz. : bü-râd). 2) i. işten soğuma, bıkma. 

bürûdet

:  

(a. i.) : soğukluk.

bürûdet-i hevâ

:  

havanın soğukluğu.

bürûclet-i muamele

:  

yapılan muamelenin soğukluğu. 

bürûfe

: بروفه

(f. i.) : 1) sarık. 2) bel kuşağı. 3) mendil. 

bürûk

: بروك

(a. i.) : un helvası, (bkz. : berîk, berîke, habîs, habîsa). 

bürûk

: بروق

(a. i. berk'ın c.) : şimşekler. 

bür'ûın, bür'ûme

: برعوم ، برعومه

(a. i.) : bot. ağacın henüz açılmamış çiçeği, tomurcuğu. 

bürût

: بروت

(a. i.) : (bkz. : burût). 

bürûz

: بروز

(a. i.) : 1) belirme, ortaya çıkma. 2) aşikâr, meydanda, (bkz. : bevâh, hüvey-dâ).