bûr |
: | بور |
(f. s.) : 1) fıstıkî renk. 2) i. doru, kızıla çalar at. 3) i. zool. sülün. |
bûr |
: | بور |
(a. i.) : dünyâ ve ahrete hayrı olmıyan kimse. |
Burak |
: | براق |
(a. h. i.) : Hz. Muhammed (Aleyhisselam)’ın Miraçta bindiği binek. |
burbûr |
: | بربور |
(a. i.) : bulgur, haşlanmış buğdayın döğülmüşü. |
burç |
: | برج |
(a. i. c. : burûç) : 1) kale; hisar çıkıntısı, kule. 2) yuvarlak bina. 3) Güneşin ayrıldığı oniki kısımdan herbiri. 4) herhangi bir şekil gösteren ve kendisine özel bir ad verilen hareketsiz yıldızlar kümesi. |
burc-i âbî |
: |
sulu burç. [seretan, akrep, hut (balıklar) burcu]. |
|
burc-i âteşî, burc-i âzerî |
: |
ateşli burç. [hamel (kuzu), esed (arslan), kavis (yay) burcu]. |
|
burc-i bâdî |
: |
havalı burç. [cevzâ (ikiz), terazi, aguarius burcu]. |
|
burcâs |
: | برجاس |
(a. i.) : yüksekte bulunan nişangâh, hedef. |
burcuma |
: | برجمه |
(a. i.) : parmak boğumu, parmak boğumlarının oynak yerlerindeki kemikle-, rin sivrileri. |
bûre |
: | بوره |
(f. i.) : kuyumcuların kullandıkları tuza benzer bir madde. |
bu're |
: | بؤره |
(a. i.) : 1) çukur. 2) çölde çukur biçiminde yapılan ocak. |
burha |
: | برحه |
(a. i.) : çok cins olan dişi deve. |
bûriyâ |
: | بوريا |
(f. i.) : hasır. |
bûriyâ-bâf |
: | بوريا باف |
(f. b. s.) : hasır dokuyan, hasırcı. |
burûc |
: | بروج |
(a. i. burc'un c.) : hisarlar, kuleler, (bkz. : burç). |
burûc-i isnâ aşer |
: |
(Güneş medarının) oniki burcu. |
|
burût |
: | بروت |
(a. i.) : bıyık. |
burzag |
: | برزغ |
(a. i.) : 1) delikanlılık çağındaki neşe. 2) s. etine dolgun delikanlı, (bkz. : ber-zûg). |