buk

: بوق

(a. i.) : boru; düdük

buk'a

: بوقعه

(a. i. c. : bıka') : 1) yer, toprak, ülke 2) büyük yapı. 3) benek, leke

bukalemun

: بوقلمون

(f. i.) : 1) bulunduğu yerin rengine giren ve böcek yiyen, sıçan büyüklüğünde bir hayvan. 2) mec. düşüncesini, kanaatini ve işini sık sık değiştiren kimse. 

bukkarî

: بقاري

("ka" uzun okunur, a. i.) : 1) âfet, musîbet, belâ. 2) s. yalan söz. 

Bukrât

: بوقراط

(a. h. i.) : eski Yunan hekimi meşhur Hipokratis. 

bukta

: بقطه

(a. s.) : 1) dağınık, perîşan. 2) i. cemâat, güruh, kalabalık. 

bu'kûke

: بعكوكه

(a. i.) : izdiham, kalabalık.

bu'kûket-üs-sayf

:  

yaz mevsiminin en sıcak zamanı.

bu'kûket-üş-sitâ'

:  

kışın zemherirdeki hâli. 

bukul

: بقول

("ku" uzun okunur, a. i. bakl'in c.) : sebzeler, otlar, yeşillikler.