bî-sâmân |
: | بي سامان |
(f. b. s.) : parasız, sermayesiz, züğürt [kimse]. |
bî-sânî |
: | بي ثاني |
(f. a. b. s.) : ikincisi olmıyan, bir benzeri olmıyan, benzersiz. |
bisâr |
: | بسار |
(a. s. ve i. büsre'nin c) : (bkz. : büsre). |
bisât |
: | بساط |
(a. i. e. : busat) : kilim, minder, döşeme, keçe yaygı. |
bisât-ı arz |
: |
yeşillik, çimen. |
|
bisât-ı hâk |
: |
yeryüzü. |
|
bi'se |
: | بئس |
(a. e.) : "ne kötü, ne fena, ne çirkin" mânâsına gelir. Benât-ı bi'se : afetler, büyük belâlar. |
bi'se-l-masîr |
: |
cehennem. |
|
bî-sebât |
: | بي ثبات |
(f. a. b. s.) : sebatsız, dönek. |
bî-sebeb |
: | بي سبب |
(f. a. b. s.) : sebepsiz, yok yere. |
bi-seher |
: | بي سحر |
(f. a. b. s.) : sabahsız. |
bîser, bîsere |
: | بيسر ، بيسره |
(f. i.) : atmaca cinsinden, zağanos denilen avcı kuş. |
bî-ser |
: | بي سر |
(f. b. s.) : başsız. |
bî-ser ü bün |
: |
ipe sapa gelmez [söz, hareket]. |
|
bî-ser ü pâ |
: |
sefîl ve perîşan. |
|
bî-ser ü sâmân |
: |
başsız, intizamsız, düzensiz; perîşan, savruk. |
|
bîserâk, bîserek |
: | بيسراك ، بيسرك |
(f. i.) : iki hörgüçlü erkek deve ile bir hörgüçlü dişi devenin yavrusu. |
bi'set |
: | بعثت |
(a. i.) : gönderme. |
bi'set-i nebeviyye |
: |
Peygamberimizin gönderilişleri. |
|
bismil |
: | بسمل |
(f. s.) : kesilmiş, boğazlanmış [hayvan]. |
bismil-gâh, bismil-geh |
: | بسماگاه ، بسملگه |
(f. b. i.) : salhane, hayvan kesilen yer. |
bismillah |
: | بسم الله |
(a. i.) : (bkz. : besmele). |
bismil-süde |
: | بسمل شده |
(f. b. s.) : boğazlanmış. |
bisr |
: | بثر |
(a. s.) : vücudu sivilceli olan [kim-50]. |
bisre |
: | بثره |
(a. i.) : sivilce, (bkz. : perûş). |
bis- |
: | بلث ، بلس ، بلص |
(a. e.) : -ile mânâsına gelip -şems harfleriyle başlıyan kelimeleri zarf yapar. |
Bi-s-suhûle |
: |
suhuletle, kolaylıkla, gibi. |
|
bism-i şâh |
: | بسم شاه |
(a. f. b. i.) : Bektâşilerce bismillah yerine kullanılır. |
bis-sühûle |
: | بالسهوله |
(a. zf.) : suhuletle, kolaylıkla. |
bîst |
: | بيست |
(f. s.) : yirmi : 20. sız, utanmaz [adam]. |
bistâh |
: | بيستاخ |
(f. s.) : küstah, edepsiz, ar- |
bistâm |
: | بستام |
(f. i.) : mercan [taş], |
bistâr |
: | بستار |
(f. s.) : gevşek; çarpık, eğri. |
bister |
: | بستر |
(f. i.) : yatak, döşek. |
bîstgânî |
: | بيستگاني |
(f. i.) : çıraklara, hiz metçilere ve askerlere ayın 20 sinde verilmesi gereken ücret, v.b. |
bistûh |
: | بستوه |
(f. s.) : âciz, beceriksiz; cılız, zayıf [adam]. |
bistüm,bîstümîn |
: | بيستم ، بيستمپن |
(f. s.) : yirminci. |
bî-sûd |
: | بي سود |
(f. b. s.) : boş, faydasız, netîcesiz. |
bisut |
: | بسط |
(a. s.) : (bkz. : büsut). |
bî-sükûn |
: | بس سكون |
(f. a. b. s.) : durmaz, durmıyan, hareketten kalmaz. |
bîsütûn |
: | بيستون |
(f. i.) : 1) âşık Ferhad'ın, sevgilisi Şîrîn'in emriyle Kermanşah civarında deldiği dağ, 2) gökyüzü. Cetr-i bîsütûn : gök. |
bisyâr |
: | بسيار |
(f. s.) : çok. |
bisyârî |
: | بسياري |
(f. i.) : çokluk. |