bîl |
: | بيل |
(f. i.) : 1) bel; çapa. 2) Hindayvasi denilen Hindistan'a mahsus bir meyve. 3) gübre sepeti. |
bil- |
: | بال ، بلا |
(a. e.) : -île mânâsına gelip, eklendiği kameriye harfleriyle başlıyan kelimeleri zarf yapar. |
Bil-iktifâ |
: |
iktifa ederek gibi. |
|
Bilâ |
: | بالا |
(a. e.) : -siz. Bilâ-bedel : bebelsiz. [Arapça kelimelerin başına getirilir]. |
bilâ-bedel |
: | بلا بدل |
(a. b. s.) : bedelsiz, karşılıksız. |
bilâbil |
: | بلابل |
(a. i.) : 1) elem, keder, tasa. 2) telâş, (bkz. : belbâl, belbâle). |
bilâd |
: | بلاد |
(a. i. belde'nin c.) : memleketler, şehirler, kasabalar. |
bilâd-ı aşere |
: |
10 şehir : [İzmir, Eyüp, Kandiye, Halep, Selanik, Sofya, Trabzon, Galata, Kudüs, Lâ-risa]. |
|
bilâd-ı cesîme |
: |
büyük memleketler. |
|
bilâd-ı erbaa |
: |
4 şehir : [Edirne, Bursa, Şam, Kahire]. |
|
bilâd-ı garbiyye |
: |
batı memleketleri. |
|
bilâd-ı isni aşer |
: |
12 şehir : [Adana, Erzurum, Bağdat, Beyrut, Diyarıbakır, Rusçuk, Bosnasaray, Sivas, Maraş, Trablusgarp, Antep, Çankırı]. |
|
bilâd-ı selâse |
: |
[eskiden] 1) İstanbul'da : Üsküdar, Galata ve Eyüp semtleri. 2) İstanbul, Edirne, Bursa. |
|
bilâde |
: | بلاده |
(f. s.) : müzevir, fesatçı, (bkz. : belâde, belâd). |
bilâ-fâsıla |
: | بلا فاصله |
(a. b. s.) : fasılasız, aralıksız, arasız. |
bilâh |
: | بلاح |
(a. s. belîha'nın c.) : arkalan büyük olan kadınlar. |
bil'âhire |
: | بالاخره |
(a. zf.) : sonra, sonradan, sonunda. |
bilâ-ihtiyâr |
: | بلا اختيار |
(a. b. zf.) : elinde olmıyarak, kendiliğinden. |
bilâ-istisnâ |
: | بلا استثنا |
(a. b. s.) : istisnasız. |
bil'akis |
: | بالعكس |
(a. b. zf.) : aksine, tam tersi, tersine, tersine olarak. |
bilâl |
: | بلال |
(a. s. ve i.) : (bkz. : belâl). |
bilâ-lüzûm |
: | بلا لزوم |
(a. b. s.) : lüzumsuz, gereksiz. |
bilâ-sebeb |
: | بلا سبب |
(a. b. s.) : sebepsiz. |
bilâ-teemmül |
: | بلا تأمل |
(a. b. s.) : düşünmeksizin. |
bilâ-tevakkuf |
: | بلا توقف |
(a. zf.) : durmadan. |
bil-udûl |
: | بلا عدول |
(a. b. zf.) : sapmadan, dönmeden. |
bilâ-ücret |
: | بلا أجرت |
(a. b. s.) : ücretsiz, parasız. |
bilâ-vâsıta |
: | بلا واسطه |
(a. b. s.) : vasıtasız, araçsız, doğrudan doğruya. |
bilâ-veled |
: | بلا ولد |
(a. b. s.) : veletsiz, çocuksuz. |
bil-bedâhe |
: | بالبداهه |
(a. b. zf.) : düşünmeksizin, birdenbire, apansızın, (bkz. : bedâhe-ten). |
bil-cümle |
: | بالجمله |
(a. b. zf.) : hep, bütün, toptan, (bkz. : cümleten). |
bîle |
: | بيله |
(f. i.) : 1) ada. 2) yanak. 3) yan. 4) "kesme" denilen küçük bahçivan beli şeklindeki ok temreni. 5) kayık küreği; gönderi. |
bîlek |
: | بيلك |
(f. i.) : çatal temrenli bir çeşit ok. |
bî-lerziş |
: | بي لرزش |
(f. b. s.) : titremez, titremeden. |
bil-farz |
: | بالفرض |
(a. b. e.) : diyelim ki, tutalım ki. (bkz. : faraza). |
bil-fi'l |
: | بالفعل |
(a. zf.) : hakîkî olarak, gerçekten. |
bil-hâssa |
: | بالخاصه |
(a. zf.) : mahsus, husû sî olarak; hele. (bkz. : hassaten). |
bil-hayr |
: | بالخير |
(a. zf.) : hayırla, uğurlu olarak. |
bil-îcâb |
: | بلايجاب |
(a. zf.) : lâzım olduğu için, gerekli görüldüğü için. (bkz. : bil-iktizâ). |
bil-ihtiyâr |
: | بالاختيار |
(a. zf.) : dileğiyle, isteğiyle. |
bil-iktidâr |
: | بالاقتدار |
(a. zf.) : iktidar ile. |
bil-iktizâ |
: | بلاقتضا |
(a. zf.) : (bkz. : bil-îcâb). |
bil-iltizâm |
: | بالالتزام |
(a. zf.) : bile bile, (bkz. : an-kasdin). |
bil-îstihkak |
: | بالاستخقاق |
(a. zf.) : hakkı ile, liyakatli olarak. |
bil-istiklâl |
: | بالاستقلال |
(a. zf.) : istiklâl üzere, başlıbaşına. |
bil-istîzân |
: | بالاستيذان |
(a. zf.) : izin ile, ruhsat alarak. |
bil-iştirâk |
: | بالاشتراك |
(a. zf.) : ortaklaşa, birleşerek. |
bil-ittifâk |
: | بلاتفاق |
(a. zf.) : beraberce, uyuşarak, elbirliğiyle, oybirliğiyle, (bkz. : müt-tefikan, müttehiden). |
bil-izâfe |
: | بالاضافه |
(a. zf.) : (bkz. : izafeten). |
bil-izzi ve-l-ikbâl |
: | بالعز والاقبال |
(a. zf.) : izzet ve ikbâl ile. |
bil-kuvve |
: | بالقوه |
(a. zf.) : tasavvur! olarak, düşünce hâlinde. |
bil-külliyye |
: | بالكليه |
(a. zf.) : büsbütün, bütün bütün. |
billâh, billahi |
: | بالله ، بالله |
(a. zf.) : Allah için. |
billur |
: | بلور |
(a. i.) : gayet parlak ve şeffaf (saydam) taş veya pek saf ve temiz beyaz cam, kristal [Farsçası büûr dur]. |
b-l-mâ' |
: | بالماء |
(a. zf.) : kim. su veya hidrojeni bulunan mânâsına hydro karşılığı. |
bil-mukabele |
: | بالمقابله |
(a. zf.) : karşılık olarak. |
bil-muvâcehe |
: | بالمواجهه |
(a. zf.) : yüz yüze, yüzleştirerek. |
bil-münâsebe |
: | بالمناسبه |
(a. zf.) : sırası düşünce, sırası gelince, sırasında, sırasını bularak, sırasını getirerek. |
bil-münâvebe |
: | بالمناوبه |
(a. zf.) : nöbetleşe, değişe değişe. |
bil-müşâfehe |
: | بالمشافهه |
(a. zf.) : konuşmak suretiyle, konuşarak. |
bil-müşâhede |
: | بالمشاهده |
(a. zf.) : görerek. |
bilsâm |
: | بلسام |
(a. f. i.) : zâtülcenp, akciğer zarı iltihabı, satlıcan, fr. pleuresie. |
bilsikâ' |
: | بلسكاء |
(a. i.) : yapışkan otu. |
bil-umûm |
: | بالعموم |
(a. zf.) : bütün, hep. |
bilûrîn |
: | بلورين |
(f. s.) : billurdan, billur gibi. |
bi-lutfihi teâlâ |
: | بلطفه تعالد |
(a. zf.) : Allah'ın inâyetiyle. |
bî-lüzûm |
: | بي لزوم |
(f. a. b. s.) : lüzumsuz, gereksiz. |
bi-l-vâsıta |
: | بالواسطه |
(a. b. s.) : vâsıta ile, * araçlı. |
bilve |
: | بلوه |
(a. i.) : (bkz. : belvâ). |