bezâ

: بذا

(a. i.) : konuşmada açıksaçıklık. 

bezâdî

: بزادي

(a. i.) : gökçil, mavimsi bir nevî değerli taş; küçük yakut. 

bezaga

: بزغه

(f. i.) : kertenkele, keler. 

bezâne

: بزانه

(f. s.) : esici, esen [rüzgâr]. 

bezâzet

: بزازت

(a. i.) : bezcilik, manifaturacılık. 

bezâzet

: بذاذت

(a. i.) : pejmürdelik, perişanlık, kıyafetsizlik, (bkz. : bizâz, büzûzet). 

bezbâz

: بزباز

(f. i.) : Hindistan cevizî kabuğu. 

bez beze

: بزيزه

(a. i.) : 1) zafer, galebe, üstünlük. 2) nasip, pay, kısmet. 3) daralma, sıkılma. 

bezbeze

: بزبزه

(a. i.) : hızlı yürüme; kaçma. 2) şiddetle sarsma, depretme. 

beze

: بزه

(a. s.) : fakir; miskin. 

beze

: بزه

(f. i.) : günah, hatâ, kabahat, suç. 

beze-kâr

: بزه كار

(f. b. s.) : günahkâr, suçlu. 

beze-kâri

: بزه كاري

(f. b. i.) : günahkârlık, suçluluk. 

bezer

: بذر

(a. i.) : gevezelik. 

bezi

: بزيع

(a. s.) : akıllı, uslu, zarif [çocuk]. 

bezim

: بذيم

(a. s.) : 1) kuvvetli, zorlu kimse. 2) kızgınlığını belli etmeyip soğukkanlı olarak hareket eden adam [müennesi "bezîme" dir]. 

bezin

: بزين

(f. s.) : esici, esen ["esnek" mânâsına gelen "bezîden" mastarından]. 

bezir

: بذر

(a. s.) : geveze. 

bezir

: بذر ، بزر

(a. i.) : tohum, ekilecek tane. (bkz. : bezr). 

bezk

: بزك

(f. i.) : zool. tespihböceği. 

bezl

: بذل

(a. i.) : bol bol verme, saçma. 

bezl-i cehd

:  

elinden geldiği kadar çalışma.

bezl-i güher

:  

cevher dağıtma, inci saçma. 

beıl-i nükud

:  

parayı bol verme, para dökme, (bkz. : ibzal). 

bezle

: بذله

(f. i.) : 1) hoşa giden nâzik söz, lâtiyfe, şaka tarzında söylenen lâkırdı. 2) ahenk ile okunan şiir. 

bezle-bâz

: بذله باز

(f. b. s.) : lâtiyfecl, şakacı, (bkz. : bezle-gû). 

bezle-gû

: بذله گو

(f. b. s.) : (bkz. : bezle--bâz). 

bezin

: بذين

(a. i.) : 1) diş ucu ile ısırma, kırma. 2) yayın kirişini çekip salıverme. 

bezm

: بذم

(f. i.) : içkili, eğlenceli meclis, dernek. 

bezm-i aşk

:  

aşk meclisi. 

bezm-i cihan

:  

cihan, dünyâ meclisi. 

bezm-i ferâ-yi Ahmed Efendi

:  

meşhur bir çeşit lâle. 

bezm-i gam

:  

gam meclisi.

bezm-i hâss

:  

husûsî meclis.

bezm-i safa

:  

safa meclisi. 

bezm-i tarab

:  

müz. yeni terkîbedilmiş ve rağbet görmemiş bir mürekkep makamdır. Nihâvend makamı içinde sabâ makamının (düğâh, segah, çargâh, hicaz, hüseynî) perdelerinden ibaret olan ilk beşlisini kullanmaktan ibarettir ki, esasen bu beşli, geçki olarak nihâvend eserlerde pek çok kullanılmıştır. Nihâvend makamı ile, onun gibi rast perdesinde durur. Güçlü nihâvend'de olduğu gibi neva ve ikinci derecede de sabâ'da olduğu gibi çargâh perdeleridir. Donanıma nihâvend gibi si ve mi küçük mücenneb bemolleri ile fa bakıyye diyez konulur ve lâhin içinde sabâ'nın ilk beşlisi için si bekar, si koma bemolü, re bakıyye bemolü, mi bekar kullanılır. 

bezme

: بزمه

(a. i.) : gündüz yenilen bir öğün yemek. 

bezme

: بزمه

(f. i.) : sohbet ve muhabbet meclisinin bir köşesi. 

bezm-gâh, bezm-geh

: بزمگاه ، بزمگه

(f. b. i.) : eğlence yeri. 

bezr

: بزر

(f. i.) : ekim. (bkz. : ziraat). 

bezr

: بذر

(a. i. c. : büzûr) : tohum, ekilecek tane. 

bezr

: بزر

(a. i.) : bot. çiçek ve sebze tanesi. 

bezreka

: بزرگر

(a. i.) : yol gösteren, kılavuz, delil, (bkz. : bedreka). 

bezr-ger

: بذرگر

(f. b. i.) : (bkz. : bezr-kâr). 

bezr-ger

: بزركار

(a. f. b. s.) : tohum saçan, ekinci, çiftçi. 

bezr-kâr

: بزركار

(f. b. i.) : ekinci. 

bezyûn

: بزيون

(a. i.) : 1) ince kumaş. 2) sündüs denilen altın işlemeli atlas. 

bezz

: بز

(a. i.) : pamuktan veya ketenden yapılmış dokuma. 

bezzaz

: بزاز

(a. s.) : 1) bezci, kumaş satan, manifaturacı. 2) i. çarşı, bedesten. 

bezzâz-istân

: بزازستان

(a. f. b. i.) : bedestan, bedesten, esnaf çarşısı, (bkz. : bedestân). 

bezz-istân

: بزستان

(a. f. b. i.) : bedestan, bedesten, esnaf çarşısı, (bkz. : bedestân).