beta'

: بتأ

(a. i.) : oturma [bir yerde (bkz. : ikamet). 

be-tahsîs

: بتخصيص

(a. b. zf.) : husûsiyle, hele. 

betât

: بتات

(a. i.) : kat'î', kesme. Bey-i betât : kat'î satış. 

beter

: بتر

(f. s.) : daha fena, çok çirkin, (bkz. : bed-ter). 

betîl

: بتيل

(a. i.) : 1) Hz. Meryem'in lâkabı. 2) ana ağaçtan ayrılıp başka kök salan fidan. 3) nehirlerdeki akıntı. 4) salkımları sarkık olan ağaç. 

betîle

: بتيله

(a. i.) : ayrılmış hurma fidanı. 

betkîş

: بتكيش

(f. i.) : ok mahfazası, okluk, atılacak oklar için konulup omuza alınan mahfaza, (bkz. : tîrdân). 

betr

: بتر

(a. i.) : 1) kesme. 2) kusurlu, eksik bırakma. 

betrâ

: بتراء

(a. s.) : kısır kadın, (bkz. : beste-rahim) [kelime ebtar in müennesidir]. 

betre

: بتره

(a. s.) : dişi eşek. 

beti

: بت

(a. i.) : tiftikten yapılmış şal, sof. 

bettir

: بتار

(a. s.) : çok kesen, çok keskin, (bkz. : bürrân). Seyf-i bettâr : çok keskin kılıç. 

bettât

: بتات

(a. i.) : salcı, şal yapan ve satan. 

betûk

: بتوك

(f. i.) : yuvarlak tabi, bakkal tablası, sepeti. 

betûk

: بتوك

(a. s.) : çok keskin, (bkz. : bettâr). 

betûl

: بتول

(a. s.) : 1) erkeklerden çekinen namuslu kadın. 2) i. Hz. Muhammed (Aleyhisselam)’ın kızı Fâ-tımat-üz-Zehrâ ile Hz. Meryem'in lâkapları, (bkz. : betti). 3) i. ayrı kök salan fidan. 

betüliyye

: بتوليه

(a. i.) : 1) bot. kayıngiller. 2) gürgengiller, fr. betulinees. 

betyâb

: بتياب

(f. i.) : dert, keder, mihnet. 

betyâr, betyâre

: بتيار ، بتياره

(f. i.) : 1) şeytan, ifrit, kulyabâni; dev. 2) düşman. 3) görülmesi istenilmiyen şey.