bes

: بس

(f. e.) : yeter, yetişir, tamam, kâfî. 2) çok. 

be's

: بأس

(s. i.) : 1) zarar, ziyan. 2) zahmet, zorluk. 3) azap, şiddet, korku. 5) fenalık. [Arapça'da : "sıkıntı ve fıkarâlıktan fena durumda olmak veya savaşta şiddetli harekette bulunmak" mânâlarına gelir]. 

besâ

: بسا

(f. e.) : nice nice, pek çok, hayli. 

besâ'

: بسأ

(a. i.) : alışma, ülfet. 

besâit

: بسائط

(s. s. basît'in c.) : basit olanlar, sâde şeyler. 

besâk

: بساك

(f. i.) : sazdan, ağaç dallarından veya türlü türlü çiçeklerden yapılarak bayram ve nevruz günlerinde giyilen başlık, zafer tacı. 

besslet

: بسالت

(a. i.) : dilâverlik, bahadırlık, kahramanlık, yiğitlik, cesurluk, yararlık, (bkz. : şecaat). 

besmet

: بسامت

(a. i.) : güleryüzlülük, besîmlik. 

besara

: بساره

(f. i.) : divanhane, sofa, salon. 

besâre-nişîrt

: بساره نشين

(f. b. s.) : sofada oturan; hizmetçi, uşak. 

beşaret

: بصارت

(a. i.) : göz açıklığı, derin görüş. 

besât

: بساط

(a. i.) : 1) düz yer. 2) kazan, tencere gibi yayvan kap. [kelime bisât şeklinde de kullanılabilir]. 

besâtet

: بساطت

(a. i.) : 1) dilde düzgünlük, serbest söyleyiş. 2) basitlik, düzlük.

besâtet-i arz

:  

yer düzlüğü. 

besâtîn

: بساتين

(a. i. büstân'ın c.) : bostanlar, sebze bahçeleri, [cemi' olarak besâtûn şekli de vardır]. 

besbâs

: بسباس

(f. s.) : herze, saçmasapan. [söz]. 

Besbese

: بسبسه

(a. i.) : çok çabuk yürüme. 

besek, besdek

: بسك ، بسدك

(f. i.) : 1) harman yerinde toplanılan buğday ve arpa demeti. 2) esneme. 

besend, besende

: بسند ، بسنده

(f. e.) : kâfi, tamam, yetişir, yeter. 

be-ser

: بسر

(f. s.) : baş üstünde.

be-ser ü çeşm

:  

(baş ve göz üstüne) : bâşüstüne. 

besgûy

: بسگوي

(f. s.) : geveze, çenesi düşük, çalçene. 

besî

: بسي

(f. i.) : 1) çokluk, ziyâdelik, fazlalık. 2) s. birçok. 

besîc

: بسيج

(f. i.) : 1) hazırlık, yol hazırlığı, sefer hazırlığı. 2) yol azığı. 

besim

: بسيم

(a. s. besm'den.) : güleryüzlü, güleç [adam], (bkz. : bâsim, bessâm). 

besîr

: بثير

(a. s.) : çok, birçok. 

besîse

: بسيسه

(a. i.) : 1) bir çeşit yemek. 2) un ile yağdan yapılan bir bulamaç. 3) nifak, iftira, ağız karası. 

beskele

: بسكله

(f. i.) : kapı mandalı, kapı sürgüsü. 

besmân

: بسمان

(f. i.) : bir anlaşmadan sonra rehin olarak bırakılan şey, kaparo. 

beşme

: بسمه

(a. i.) : rastık, (bkz. : vesme). 

besmele

: بسمله

(a. i.) : 1) "Bismillâh-ir-Rah-mân-ir-Rahîm" cümlesinin adı. 2) başlangıç. 

besmele-hân

: بسمله خوان

(a. f. b. s.) : besmele çeken, (bkz. : besmele-keş). 

besmele-kes

: بسمله كش

(a. f. b. s.) : besmele çeken, "Bismillâh-ir-Rahmân-ir-Ra-hîm" diyen, (bkz. : besmele-hân). 

besr, beşere

: بثر ، بثره

(a. i. c. : besûr) : vücutta çıkan sivilce, ufak çıban. 

besere-i habise

:  

kara kabarcık denilen ve çıktığı yeri kangren eden öldürücü bir hastalık. 

bess

: بث

(a. i.) : 1) dağıtma, yayma, saçma. 2) meydana çıkarma. 

bess-i şekva

:  

şikâyeti meydana çıkarma. 

Bessâm

: بسام

(a. s.) : güler yüzlü, çok gülen adam. (bkz. : bâsim, besîm). 

Bessâse

: بساسه

(a. i.) : Mekke-i Mükerreme. 

best

: بست

(f. i.) : düğüm, (bkz. : ukde). 

beste

: بسته

(f. i.) : 1) müz. şarkının makam ve ahengi. 2) s. kapalı, bağlı; bitiştirilmiş, bağlanmış. Dil-beste : dili bağlı. 3) s. donmuş. 4) Esterâbâd ve Gürgan'da yapılan basma nakışlı ipek kumaş. 

beste-dehan

: بسته دهان

(f. b. s.) : ağzı kapalı, dili bağlı, sükût eden, susan. 

beste-dem

: بسته دم

(f. b. s.) : nefesi tutulmuş. 

beste-gî

: بستكي

(f. b. i.) : 1) bağlılık. Dil-bestegî : gönül bağlılığı, açıklığı, (bkz. : mar-bûtiyyet). 2) kapalı olma, kapalılık. 

beste-kâr

: بسه كار

(f. b. s.) : bes-teliyen, besteci, kompozitör, fr. compositeur. 

beste-leb

: بسته لب

(f. b. s.) : dudağı kapalı; tutuk. 

beste-nigâr

: بسته نگار

(f. b. i.) : müz. en eski mürekkep Türk makamlarındandır. Husûsî ve orijinal bir kıymet taşıyan bu makam rağbetle kullanılmıştır ve hâlen de kullanılmaktadır. Bilhassa kuvvetli hüzün, ıztırap ve dindarlık mevzularında kullanılabilir. Sabâ makamına Irak makamının pest dörtlüsünün (yâni Irak perdesindeki segah dörtlüsünün) ilâvesinden meydana gelmiştir. Bu dörtlü ile, Irak perdesinde durur. Güçlü, birinci derecede kuvvetli olarak kullanılan çargâh do perdesidir ki, sabânın güçlüsüdür. Donanımına sabâ gibi si için koma ve re için bakiyye bemolü konulur. Lâhin içinde icâbeden yerlere sa-bâ'nın tiz sekizlisi için lâ bakiyye bemolü ve Irak'ın pest dörtlüsü için de fa bakiyye diyezi ilâve olunur. 

beste-rahim

: بسته رحم

(f. a. b. s.) : kısır kadın, (bkz. : betrâ'). 

besûr

: بثور

(a. i. besr'in c.) : sivilceler, küçük çıbanlar. 

Besûs

: بسوس

(a. i.) : 1) okşadıkça süt veren deve. 2) Araplarda çok meşhur ve meş'um bir kadın [eş'emü min Besûs : Besûs'tan daha uğursuz], 

beşâat

: بشاعت

(a. i.) : 1) yiyinti ve içintilerdeki acılık. 2) kabahat. 

besâm

: بشام

(a. i.) : Hicaz'da yetişen ve misvak yapılan hoş kokulu bir ağaç, balsama ağacı. 

Besânika

: بشانقه

(a. i. c.) : [boşnak kelimesinin cemi olarak kullanılmıştır. ] : boşnaklar.