bâz

: باز

(. zf.) : 1) geri, gerisin geriye. 2) tekrar, yeniden. 

bâz

: باذ

(f. i.) : 1) doğan [kus], şehbaz, şahin. 2) s. açık. Ser-bâz : başı açık. 3) s. oy natıcı, oynıyan. Âteş-bâz : ateşle oynıyân; Cân-bâz : canı ile oynıyan, canbaz, fr. acrobate. Kumar-bâz : kumar oynıyan, kumarcı. 

bâz-ül-Eşheb

:  

Hz. Abdül-Kadir-i Geylânî'nin lâkabı. 

ba'z

: بعض

(a. i.) : bir şeyin küçük kısmı, parçası. 2) s. birkaç, bir miktar, bir kısım, bir takım. 

ba-zân

: بعضا

(a. zf.) : vakit vakit, arasıra. 

bâzâr

: بازار

(f. i.) : 1) pazar, çarşı. 2) alışveriş. 3) pazar yeri. Şâhid-i bâzâr : zayıf ahlâklı kadın. 

bâz-bân

: بازبان

(f. b. i.) : doğancı, kuşçu. 

bâz be-hazîne

: بازبخزينه

(f. a. b. i.) : geri verilmek üzere eğreti olarak hazîneden alınan şeyler. 

bâz-dâr

: بازدار

(f. b. i.) : doğancı, avcı, kuşçu, kuşçubaşı. 

bâzek

: بازك

(f. i.) : küçük doğan [kuş]. 

bâzende

: بازنده

(f. s.) : oynıyan, oynayıcı, dansöz. 

bâzende-zebân

: بازنده زبان

(f. b. s.) : geveze; boşboğaz. 

bâzergânî

: بازرگان

(f. b. i.) : 1) bezirgan, tacir. 2) ağa makamında yahudilere verilen bir ad. 

bâzergân;

: بررگاني

(f. b. i.) : tüccarlık. 

bâz-geşt

: بازگشت

(f. b. i.) : 1) geri dönme. 2) pişmanlık. 3) gerileme; çöküş. 

bâzgûn, bâzgûne

: بازگون ، بازگونه

(f. s.) : 1) ters, başaşağı. 2) şom, uğursuz, (bkz. : bâşgûne). 

bâz-güşa

: بازگشا

(f. b. i.) : insandaki ayırdetme kuvveti. 

ba'zı

: بعض

(a. zf.) : birazı, bir kısmı; kimi. 

bâzia

: باضعه

(a. i.) : hek. derisi kesilmek üzere olan yara. 

bâzih

: باذخ

(a. s.) : yüce, yüksek. Cibâl-i bâzıha : yüce, yüksek dağlar. 

bâzik

: باذق

(a. s.) : zekî, anlayışlı. 

bâzî

: باذي

(a. s.) : 1) beğenmiyen, istihfaf eden. 2) ağzıbozuk, küfürbaz. 

bâzî

: بازي

(f. i.) : oyun, eğlence. 

bâzîçe

: بازيچه

(f. i.) : 1) oyuncak. 2) oyun, eğlence. 

bâzî-gâh

: بازيگاه

(f. b. i.) : oyun yeri, eğlence yeri. 

bâzî-gede

: بازيگده

(f. b. i.) : oyun yeri, eğlence yeri. 

bâzî-ger

: بازيگر

(f. b. s.) : rakseden, oyun oynıyan, köçek, çengi. 

bâzî-gerî

: بازيگري

(f. b. i.) : köçeklik, çengilik, oyunculuk. 

bâzî-gûş

: بازيگوش

(f. b. s.) : şen, lâtîfeci kimse. 

bâzî-hâne

: بازيخانه

(f. b. i.) : oyun, eğlence yeri. 

bâzil

: باذل

(a. s. bezl'den) : bol bol veren, dağıtan. 

bâzir

: باذر

(a. s.) : 1) ekici, eken. 2) dedikoducu. 3) geveze. 

bâz-keşt

: بازكشت

(f. b. i.) : Nakşî tâbirlerin-dendir. Nakşî tarîkatinde husûsî olarak mevcut onbir kelimeden birisi, [diğerleri : hoş derdem, nazar ber kadem, sefer der vatan, halvet der encümen, yâd-kird, nigâh-dâşt, yâd- dâ'şt, vukuf-ı za-mânî, vukuf-ı adedî, vukuf-ı kalbî'dir]. 

bâzmânde

:  

(f. b. s.) : 1) geri kalmış, durmuş. 2) kafasız, kabiliyetsiz. 

bâz-nâme

: بازنامه

(f. b. i.) : kuşçuluk, bilhassa avcı kuşlar için yazılan eser. 

bâz-pes

: بازپس

(f. b. zf.) : 1) geri. 2) yeniden, tekrar. 

bazr

: بضر ، بظر

(a. i.) : kadınlık nişânesindeki fazla et, dilcik. 

bâzû

: بازو

(f. i.) : 1). kolun omuz ile dirsek arasındaki kısmı, pazı. 2) mec. güc, kuvvet ve istidat. 

bâzû-bend

: بازوبند

(f. b. i.) : kolbağı, pazvant. 

bâzû-dirâz

: باودراز

(f. b. s.) : uzun kollu : 1) nüfuzlu, sözü geçer. 2) zâlim. 3) müdahaleci. 4) Isfendiyâr'ın oğlu Behmen'in lâkabıdır.