bayâtî

: بياتي

(f. i.) : müz. (bkz. : beyâtî). 

bâ-vücûd-ki

: باوجودكه

(f. a. b. s.) : böyle iken, bununla beraber, (bkz. : maa-hazâ). 

bâyeste

: بايسته

(f. s.) : lüzumlu, gerekli. 

bay-gân

: بايگان

(f. b. i.) : bekçi, koruyucu. 

bayiz

: بايض

(a. s. beyzâ'dan.) : yumurtlıyan, yumurtlayıcı. 

bayî

: بايع

(a. s. bey'den.) : satan, satıcı. 

bâyiiyye

: بايعيه

(a. i.) : pazar yerlerine gönderilen rnevad ve eşyadan gümrük ihtisap resminden başka olarak alınan resim. 

bâyin

: باين

(a. s. beyn'den.) : aralayıcı, ayırıcı. Talâk-ı bâyin : boşıyan tarafından ric'ati mümkün olmıyan talâk. 

bâyir

: باير

(a. i.) : sürülmemiş, açılmamış, sert, katı, ham toprak. 

bâyiste

: بايسته

(f. s.) : zarurî; lâzım, gerekli. 

bâyiste-i hestî

:  

Cenâbıhak. 

baykar

: بيقر

(a. s.) : çulha, bez ve kumaş dokuyan. 

baykara

: بيقره

(a. i.) : 1) helak olma, mahvolma. 2) böbürlene böbürlene salınarak yürüme. 3) malı çok olma. 

bayrak

: بيرق

(f. i.) : bayrak, sancak, (bkz. : âlem). 

bayrak-dâr

: بيرقدار

(f. b. s.) : bayrak taşıyan, (bkz. : âlem-dar, sancak-dâr). 

bayrâmiyye

: بايراميه

(o. i.) : Hacı Bayrâm-ı velî tarafından XIII, (XIV). asrın sonlariyle IX. (XV) asrın ilk yarısında Ankara'da kurulan bir tarikat. 

baytar

: بيطار

(a. i.) : hayvan hekimi, veteriner. 

baytara

: بيطره

(a. i.) : baytarlık, hayvan hekimliği. 

bayzar

: بيظر

(a. i.) : 1) rahmin başlangıcındaki et parçası, dilcik. 2) sövme, sövüp sayma.