bâş

: باش

(f. n.) : olsun, ola. 

bâşâm

: باشام

(f. i.) : perde, örtü. 

bâşâme, bâşume

: باشامه ، باشومه

(f. i.) : kadınların örtündükleri yaşmak, bürümcük, tülbent, başörtüsü, namaz bezi. 

bâşe

: باشه

(f. i.) : atmaca [kuş], 

bâşe-i felek

:  

nesr-i tâir ve "vâki" denilen iki yıldız. 

bâşed

: باشد

(f. e.) : olur, ola. Gâh bâşed, gâh ne-bâşed : kâh olur, kâh olmaz. 

bâşeng

: باشنگك

(f. i.) : 1) asma üzerinde bulunan üzüm salkımı. 2) tohumluk olmak üzere alıkonulan sarı ve iri hıyar. 

bâşgûn, bâşgûne

: باشگون ، باشگونه

(f. s.) : 1) ters, başaşağı. 2) şom, uğursuz, (bkz. : bâzgûn, bâzgûne, vâjgûn, vâjgûne). 

bâşir

: باشر

(a. s.) : 1) müjdeci. 2) güler, mesut, mutlu. 

bâş-pâre

: باش پاره

(t. f. b. i.) : 1) baş parçası. 2) müz. ney, nısfiye ve girift'lerde, âletin yukarı ucunda bulunan ve üflemek üzere dudağa dokundurulan kısmına denilir ki, sazdan ayrılabilen bir kısımdır ve kamıştan değil, aşınmasın ve iyi dursun diye ceviz, şimşir gibi kıymetli ağaçlardan veya fildişi, boynuz, kehlibar gibi maddelerden yapılır, [fagot, klarinet gibi nefesli çalgılarda da böyle ayrı ağızlık parçası mevcuttur].