bâr

: بار

(f. i.) : 1) İlah, Allah.

bâr-ı Huda

:  

Allah. 2) yük. 

bâr-i dil

:  

gönül yükü, tasa, kaygı, elem, keder, gam. 

bâr-i girân

:  

ağır yük. 

bâr-i intizâr

:  

bekleme yükü. 

bâr-i istihfâf

:  

küçük görülme yükü. 

bâr-i keder

:  

keder yükü. 

bâr-i mihnet

:  

eziyet, elem yükü. 3) defa, kerre. Her bâr : her defa. (bkz. : târe). 4) meyva, yemiş. 5) izin, müsâade. 

bar (-)

: بار

(f. e.) : yağdıran, serpen, saçan, döken. Ateş-bâr : ateş yağdıran. Şûle-bâr : ışık saçan, serpen. Hûn-bâr : kan döken. Eşk-bâr : gözyaşı döken. 

bârân

: باران

(f. i.) : yağmur. Mevsim-i bârân : Yağmur mevsimi. 

bârân-dîde

: بران ديده

(f. b. s.) : görmüş geçirmiş. Gürk-i bârân-dîde : eski kurt. 

bârânî

: براني

(f. s.) : 1) yağmurla ilgili. 2) yağmurdan koruyan, yağmurluk. 

bârân-rîz

: باران زيز

(f. b. s.) : 1) yağmur saçan. 2) yağmur döken, serpiştiren. 

baras

: برص

(a. i.) : vücutta yer yer beyaz ve alaca lekeler meydana getiren ve tedavisi kabil olmıyan bir hastalık. 

bâr-âver, bâr-ver

: بار آور ، بارور

(f. b. s.) : 1) meyvalı, meyva veren. 2) faydalı, iyi netîce veren. 

bâr-ber

: باربر

(f. b. i.) : yük taşıyan, hamal. 

bâr-berdâr

: بار بردار

(f. b. s.) : 1) yük kaldıran. 2) i. hamal. 3) sabırlı, tahammüllü. 

bâr-dân

: باردان

(f. b. i.) : yük kabı. [yol içini. 

bâr-dâr

: باردار

(f. b. s.) : 1) yüklü, yüklenmiş. 2) gebe. 

bâre

: باره

(f. i.) : 1) defa, kez. (bkz. : târe). 2) kale. (bkz. : bârû). 3) zülf. 4) at. 

bârec

: باره

(f. i.) : bot. itüzümü. 

bârek-Allah

: بارك الله

(a. n.) : mübarek ola, Allah mübarek etsin!, hayırlı ve bereketli olsun!

bârende

: بارند

(f. s.) : yağdıran, yağdırıcı. (bkz. : bâr). 

bâ-reng

: بارنگك

(f. b. s.) : renkli. 

bâr-gâh, bâr-geh

: بارگاه ، بارگه

(f. b. i.) : girmek için izin almak lâzımgelen, izinle girilebilecek yer, çadır, yüksek divan. 

bâr-gâh-ı kibriyâ

:  

Allah'ın huzuru. 

bâr-gîr

: بارگير

(f. b. i.) : 1) yük tutan, yük kaldıran. 2) beygir, at. (bkz. : esb, feres). 

bârhâ

: بارها

(f. zf.) : zaman zaman; sık sık; defalarca. 

bâr-hâne

: بارخانه

(f. b. i.) : 1) yüklük. 2) yolcu eşyası indirilecek yer. 

bâr-hüdâ

: بارخدا

(f. b. h. i.) : 1) Cenâ-bıhak, Allah. 2) i. odacı. 

bârî

: باري

(a. h. i.) : yaratan, yaratıcı. Avn-i bârî : Allah'ın yardımı. Feyz-i bârî : Allah'ın feyzi, (bkz. : halik). 

bârî

: باري

(f. e.) : hiç olmazsa, bir kere;hâsılı, hülâsa. 

bari', bâria

: بارع ، بارعه

(a. s. berâat'den.) : mükemmel, güzel;üstün. 

bârid

: بارد

(a. s. berd'den. c. : bevârid) : soğuk. Mâ-yi bârid : soğuk su. Tavr-ı bârid : soğuk, çirkin davranış. 

Bâridâne

: بارح

(a. f. zf.) : soğukça, soğukçasına. 

bârih

: بارح

(a. i. c. : bevârih) : samyeli denilen sıcak ve şiddetli rüzgâr. 

bâriha

: بارحه

(a. i.) : 1) bir evvelki günün gecesi, dünkü gece. 2) dünkü gün. 

bârik

: بارق

(a. s.) : parıldıyan. 

bârîk

: باريك

(f. s.) : nâzik, dakik, ince. Fikr-i bârîk : ince düşünce. 

bârika

: بارقه

(a. i. c. : bevârik) : şimşek, yıldırım parıltısı. bârika-yi hakikat müsâdeme-yi efkârdan çıkar : hakîkat ışığı, fikirlerin çarpışmasından doğar. 

bârîk-bîn

: باريك بين

(f. b. s.) : ince gören, bir şeyi iyice gözden geçiren, inceliyen. 

bârik-ter

: باريكتر

(f. b. s.) : pek ince. 

bârîsiyye

: باريسيه

ölen Hıristiyanların vârislerinden alınan rüsum. 

bâriş

: بارش

(f. i.) : 1) yağmur, (bkz. : bâ-rân). 2) sağanak. 

bârî-teâlâ

: باري تعالي

(a. b. h. i.) : Allah, İlâh

bâriyâ

: بارياء

(a. i. c. : bevârî) : hasır, (bkz. : bâriyy, bâriyye). 

bâriyy

: باري

(a. i. c. : bevârî) : hasır, (bkz. : bâriyâ, bâriyye). 

bâriyye

: باريه

(a. i. c. : bevârî) : hasır, (bkz. : bâriyâ, bâriyy). 

bariz

: بارز

(a. s. bürûz'dan.) : aşikar, meydanda, açık. (bkz. : mütebâriz, hüveydâ, zahir). 

bâr-keş

: باركش

(f. s.) : 1) yük taşıyan. 2) sabırlı, tahammüllü. 

bâr-mend

: بازمند.

(f. b. s.) : yemiş veren, yemişli [ağaç], (bkz. : bâr-ver). 

bâr-nâme

: بار نامه

(f. b. i.) : eşya, yük pusulası. 

bârrî

: باري

(a. i.) : ince kumaştan örülen hasır. 

bâr-senc

: بارسنج

(f. b. s.) : yük tartan, dirhem. 

bârû

: بارو

(f. i.) : kale duvarı, hisar burcu, sur; sığınak, siper. 

bârûd

: بارود

(f. i.) : barıt.

bârûd-î siyah

:  

güherçileden işlenen barıt. 

bârûdî

: بارودي

(f. s.) : koyu gri. 

bâr-ver

: بارور

(f. b. s.) : 1) yemişli, yemişi olan. (bkz. : bâr-mend). 2) mec. i. menfaat, fayda.