bâğ

: باغ

(f. i.) : 1) bağ, büyük bahçe, bostan. bâğ-i bahar : bahar bahçesi. 2) seyir yeri, gezinti yeri. 3) dünyâ. bâğ-i cihan, bâğ-i dehr : dünyâ bahçesi. 4) cennet. bâğ-i and, bâğ-i behiştî, bâğ-i cinân, bâğ-i fir-devs, bâğ-i lıuld, bâğ-i irem, bâğ-i kuds, bâğ-i naim, bağ-i rıdvan, bâğ-i refî' : cennet. 

bagal

: بغل

(f. i.) : koltuk. Zîr-i bagal : koltuk altı.

Bagalek

: بغلك

(f. i.) : koltuk altında çıkan yumruca, köpek memesi.

bagal-gîr

: بغلگير

(f. b. s.) : koltuk tutan, koltuğa giren.

bâgat

: باغات

("ga" uzun okunur, f. i. bâğ'ın c.) : 1) bağlar, üzüm bağlan, bahçeler.

bagayâ

: بغايا

("ga" uzun okunur, a. i. ba. giyy'in c.) : fahişeler.

bâğ-bân

: باغبان

(f. b. i.) : bahçıvan, bağcı, (bkz : bâğ-vân).

bâğ-bân-ı girân-destmâye

:  

zengin, hünerli bahçıvan.

bâğ-bânî

: باغباني

(f. b. i.) : bağcılık, bahçivanlık, bağ bekçiliği.

bâğ-çe

: باغچه

(f. b. i.) : bahçe, [bağ ile küçültme edatı olan çe den yapılmıştır; "küçük bağ" demektir].

bâğ-çe-vân

: باغچوان

(f. b. s.) : bağçivan, bahçıvan.

bağdâ

: بغضاء

(a. i.) : şiddetli nefret, hiç sevmeyiş.

bâgel

: باگل

(f. i.) : Ilık su.

baggal

: بغال

(a. i. bagl'den.) : katırcı.

bagıyy

: بغي

(a. i. c. : bagayâ) : fahişe.

bâgız

: باغض

(a. s. buğz'dan) : buğzeden, nefret eden, tiksinen, (bkz : bagîz).

bâgı

: باغي

(a. s. c. : bugat) : haksızlık eden serkeş, (bkz : âsî).

bâgî-lik

: باغيلك

(a. t. b. i.) : serkeşlik, âsîlik.

bâgî-yâne

: باغيانه

(a. f. zf.) : serkeşlikle.

bâgîz

: بغيض

(a. s. buğz'dan.) : herkese buğzeden, nefret eden, kimseyi sevmiyen. (bkz : bâgız).

bagl

: بغل

(a. i. c. : bigal) : ester, katır. 

bagle

: بغله

(a. i.) : dişi katır. 

bağra

: بغرا

(f. i.) : erkek domuz.

bağteten

: بغتة

(a. zf.) : birdenbire, apansızın.

bâgut

: باغوت

(a. i.) : paskalye.

bâğ-vân

: بغوان

(f. b. s.) : bağcı, bahçivan. (bkz : bâğ-bân).

bagy

: بغي

(a. i.) : ileri gitme, azgınlık, serkeşlik.

bagza, bagzâ

: بغضه ، بغضا

(a. i.) : şiddetli nefrei, hiç sevmeyiş.

bağ-zâr

: باغزار

(f. b. i.) : bağlık yer,