bâb |
: | باب |
(a. i. c. : ebvâb) : 1) kapı. |
bâb-ı âli |
: |
(yüksek kapı) : Osmanlı imparatorluğu zamanında, istanbul'da : sadâret, dâhiliye ve hâriciye nezâretleri ile şûrâ-yi devlet dâirelerinin bulunduğu bina, mec. Osmanlı hükümeti. |
|
bâb-ı adalet |
: |
hak kapısı. |
|
bâb-ı âsafî |
: |
tar. sadrâzam konağı, [paşa kapısı yerinde kullanılan bir tâbirdir]. |
|
bâb-ı hükümet |
: |
hükümet kapısı, dâiresi. |
|
bâb-ı hümayün |
: |
Topkapı Sarayı'nın birinci kapısı. |
|
bâb-ı fetvâ-penâhî, bâb-ı meşihat |
: |
şeyhislâm kapısı. |
|
bâb-ı irtişa' |
: |
rüşvet kapısı. |
|
bâb-ı saadet |
: |
1) sultanın sarayı; 2) İstanbul. (bkz : Astâne, Dâr-üs-saâde). |
|
bâb-ı ser-askerî |
: |
askerlik işleri ile uğraşan dâire. |
|
bâb-t şerif |
: |
Konya'da Mevlânâ türbesinin kapısı. |
|
bâb-ı zabtiyye |
: |
istanbul'da emniyet işleriyle uğraşan dâire. 2) geçit, boğaz. |
|
bâb-ül-ebvâb |
: |
Şirvan civarındaki derbent. 3) bölüm, (bkz : fasi). 4) iş, şekil, mes'ele; yol; mevzu, (bkz : husus). 5) tas. tövbe. |
|
bâb-ül-mendeb |
: |
Kızıldeniz'de Hind Denizi civarında bulunan bir boğaz. |
|
bâb |
: | باب |
(f. s.) : lâyık, uygun; elverişli; Hayır, uğur. |
bâb, bâbâ |
: | باب ، باب |
(f. i.) : 1) baba, ata. 2) manevî önder; şeyh. |
bâbâ-yi âlem |
: |
Hz. Âdem. |
|
bâbâ-suhan |
: |
söz babası. |
|
bâbâ-yi atîk |
: |
Babaeski [Trakyada]. |
|
bâbâyân |
: | بابايان |
(f. i. bâbâ'nın c.) : tarikat babaları, şeyhler; bektâşi şeyhleri. |
bâbâyâne |
: | بابايانه |
(f. zf.) : babayani, dervişçe. |
bâbet |
: | بابت |
(f. i.) : 1) listede "kezâlik, den den". 2) uygun bir şey. 3) bent, fıkra. 4) taallûk, münâsebet. 5) elmas dal [süs]. |
bâbil |
: | بابل |
(a. h. i.) : Bağdat'ın aşağı tarafında bulunan ve büyücülüğünden dolayı, eski edebiyatımızda "çeh-i Bâbil" olarak yer alan ve birçok dillerin meydana gelmesi bakımından da masalda adı geçen "Bâbil Kulesi" nin bulunduğu, ilkçağ'-dan kalma bir şehir. |
bâbûne, bâbûnec |
: | بابونه ، بابونج |
(f. i.) : papatya. |
bâbûne-i gâv |
: |
bot. sığırgözü de denilen sarı bir papatya. |
|
bâbûr-nâme |
: | بابورنامه |
(f. b. i.) : Bâbur Şâh'ın vekâyi adını da taşıyan meşhur hâtıra kitabı. |
bâbûs-ül-vâsıt |
: |
XVI. asır bilginlerinden olup 1555 (H. 963) de ölen Mûsâ Merkez Efendi Oğlu Ahmed Efendinin iki cilt üzerine tertîbettiği Arapçadan Türkçe'ye lügat kitabıdır. |
|
bâbük |
: | بابوك |
(f. s.) : ahmak, sersem, alık. [adam]. |
bâb-ül-hâne |
: | باب الخانه |
(f. a. b. i.) : 1) umumhane gibi fahişelerin toplandığı yer. 2) tembeller yurdu. 3) hırsızların ocağı. |
bâbzen |
: | بابزن |
(f. i.) : demirden veya ağaçtan yapılmış kebap şişi. |