âvâh, âveh |
: | آوخ ، آواخ |
(f. e.) : 1) eyvah, yazık! 2) i. rızık, nasip. kısmet. |
avâdî |
: | عوادى |
(a. s. âcliye'nin c.) : zulmedenler, zâlimler. |
avâid |
: | عوائد |
(a. i. âide'nin c.) : iratlar, gelirler, (bkz. : aidat). |
avâik |
: | عوائق |
(a. i. âika'nın c.) : engeller, müşküller, zor işler. |
a'vak |
: | اعواق |
(a. i. avk'ın c.) : alıkoymalar, durdurmalar, vazgeçirmeler. |
avâkıb |
: | عواقب |
(a. i. âkıbet'in c.) : netîceler, sonuçlar, sonlar. |
avâkıb-ı ahvâl |
: |
hallerin, durumların sonu. |
|
avâkıb-ı hasene |
: |
iyi son nefesler. |
|
avâkıb-ı umûr |
: |
işlerin neticesi. |
|
avâkıd |
: | عواقد |
(a. i. âkid'in c.) : (bkz. : âkid). |
avâkır |
: | عواقر |
(a. i. âkıra'nın c.) : 1) kısırlar, verimsizler. 2) fakirler, yoksullar. 3) kudurmuşlar. |
avâlim |
: | عوالم |
(a. i. âlem'in c.) : dünyâlar.(bkz. : âlemin, âlemûn). |
avâlim-i ulviyye |
: |
dünyâdan gayrı yüksek âlemler, (bkz. : melekût). |
|
avâm |
: | عوام |
(a. i. âmm'ın c.) : herkes, kaba ve câhil halk, ayak takımı, (bkz. : âhad-i nâs). |
a'vâm |
: | اعوام |
(a. i. âm'in c.) : yıllar, seneler. |
avâmil |
: | عوامل |
(a. s. âmil'in c.) : 1) sebepler. 2) işliyenler. 3) gr. Arapçada kelime sonlarının okunuşuna tesir eden hususları anlatan gramer bahsi. 4) vâlile*. |
avâm-firîb |
: | عوامفريب |
(a. f. b. s.) : halkı avlayan, halkın hoşuna gidecek şekilde hareket eden, demagog. |
avâm-pesend |
: | عوام پسند |
(a. f. b. s.) : halkça beğenilecek şey. |
avâm-pesendâne |
: | عوام پسندانه |
(a. f. zf.) : ayak takımının beğeneceği bir tarzda, âdi ve kaba. |
avân |
: | اوان |
(a. i.) : vakit, zaman. |
avân-ı meftûniyyet |
: |
meftunluk anları. |
|
a'vân |
: | اعوان |
(a. s. avn'ın c.) : yardım edenler, yardakçılar. |
avâr |
: | عوار |
(a. i.) : ayıp, kusur, fesat. |
âvâre |
: | آواره |
(f. s.) : serseri, boş gezen, işsiz güçsüz, aylak. |
âvâregi |
: | آوارگى |
(f. b. i.) : serserilik, aylaklık, işsiz güçsüzlük. |
âvâre-ser |
: | آواره سر |
(f. b. s.) : başıboş. |
avârız |
: | عوارض |
(a. i. ârıza'nın c.) : 1) kazâlar, belâlar. 2) engeller, engebeler. 3) muvakkat vergi, [fevkalâde hallerde, bilhassa harb sebebiyle alınırdı]. |
avârız-ı dîvâniyye |
: |
Tanzîmât-ı Hayriyye'den önceki zamanlarda can kanun ve nizamlara göre alınan vergi ve resimler. |
|
avârız-ı müktesebe |
: |
cehil, sarhoşluk, hezel, sefeh, hatâ, ikrah gibi insanın iptidâen dahli bulunan şeyler. |
|
avârız-ı semâviyye |
: |
delilik, küçüklük, bunaklık, ölüm gibi kisbî ve ihtiyarî olmaksızın insana arız olan şeyler. |
|
avârî |
: | عوارى |
(a. i. âriyyet'in c.) : ödünç şeyler. |
avârif |
: | عوارف |
(a. s. arifin c.) : işten anlar olanlar, bilginler. |
avâsıf |
: | عواصف |
(a. i. âsıfa'nın c.) : sert, şiddetli rüzgârlar, fırtınalar. |
avâsım |
: | عواصم |
(a. i. âsıme'nin c.) : hudut şehirleri. |
avâsîr |
: | عواثير |
(a. i. âsûr'un c.) : tuzaklar. |
avâtıf |
: | عواطف |
(a. i. âtıfet'in c.) : karşılık beklemeden gösterilen sevgiler, iyilikseverlikler. |
avâtık |
: | عواتق |
(a. s. âtık'ın c.) : 1) hür olanlar. 2) ihtiyarlar. 3) i. genç kızlar. 4) i. yavru kuşlar. |
av'ave |
: | عوعوه |
(a. i.) : havlama. |
av'ave-yi kilâb |
: |
köpeklerin havlaması. |
|
avâz |
: | عواذ |
(a. i.) : nefret. |
âvâz |
: | آواز |
(f. i.) : ses, seda. |
âvâz-ı ra'd ü sâika |
: |
gök gürültüsünün ve yıldırımın sesi. |
|
a'vâz |
: | اعواض |
(a. i. ivaz'ın c.) : bedeller, karşılıklar. |
avaz avaz |
: | آوازآواز |
(f. zf.) : bangır bangır. |
âvâze |
: | آواره |
(f. i.) : 1) yüksek ses. 2) şöhret, ün. |
avd |
: | عود |
(a. i.) : geri gelme, dönme, lehine veya aleyhine dönme. |
avdet |
: | عودت |
(a. i.) : geri gelme, dönme, dönüş. |
avdetî |
: | عودتى |
dönme [Yahudiden]. |
a'vec |
: | اعوج |
(a. s.) : eğri büğrü. |
a'ved |
: | اعود |
(a. s.) : daha veyâ en çok faydalı. |
âven |
: | آون |
(a. s.) : çok veyâ en sâkin. |
âvend |
: | آوند |
kapkacak. 4) taht, yüksek mertebe. 5) satranç oyunu. 6) zf. evvel, önce, ilk. |
âvendî |
: | آوندى |
(f. i.) : şarap fıçısı, kabı. |
avene |
: | عونه |
(a. s. avn'in c.) : yardakçılar, kafadarlar. |
âveng |
: | آونگ |
(f. i.) : hevenk, ipe geçirilmiş üzüm, kiraz ve benzerlerinin askısı. |
âvengân |
: | آونگان |
(f. s.) : 1) asılı, asılmış, sarkık. 2) i. çivi. 3) i. çengel. |
aver |
: | عور |
(a. i.) : bir gözü kör olma. |
âver (-) |
: | آور |
(f. s.) : getiren, taşıyan. Peyam-âver (Peygamber) : haber getiren. |
a'ver |
: | اعور |
(a. s.) : bir gözü kör, tek gözlü, (bkz. : yek-çeşm). |
âverd |
: | آورد |
(f. i.) : harp, cenk, savaş. |
âverde |
: | آورده |
(f. s.) : naklolunmuş, getirilmiş. |
âverd-gâh, âverd-geh |
: | آوردگه ، آوردگاه |
(f. b. i.) : savaş meydanı. |
âverdîde |
: | آورديده |
(f. s.) : hücum edilmiş, saldırılmış. |
avez |
: | عوز |
(a. i.) : fakirlik, sıkıntı. |
a'vez |
: | اعوض |
(a. s.) : 1) anlaşılması güç şiir. 2) mânâsı anlaşılmaz [şey]. |
âvî, âviye |
: | عاوى، عاويه |
(a. s.) : uluyan, hırıldıyan. |
âvîhte |
: | آويخته |
(f. s.) : asılı, asılmış [şey]. |
âvîje |
: | آويژه |
(f. s.) : 1) has, hâlis, sâf, temiz. 2) mec. şarap. |
âvîjgân |
: | أويژگان |
(f. i. c.) : 7) mahremler, yakınlar. 2) s. gençler, güzeller. |
âvîl |
: | عويل |
(a. i. avl'den.) : feryat, (bkz. : avle). |
âvind |
: | آوند |
(f. s.) : evvel, önce, ilk. (bkz. : âvend6). |
âvine |
: | آونه |
(a. i. evân'ın c.) : vakitler, zamanlar, çağlar. |
âvineten |
: | آونةً |
(a. zf.) : ara sıra, tesadüfen. |
âvîşe, âvîşen |
: | آويشن، آويشه |
(f. i.) : 1) kekik otu. 2) sarılma, sıyırıp çıkma; saldırma, (bkz. : âvşin). |
âvîz |
: | آويز |
(f. s.) : asılı bulunan, asılan. |
âvîze |
: | آويزه |
(f. i.) : mum, lâmba ve sâireyi taşıdığı halde tavana asılan billur veya mâdenden yapılmış süs. |
âvîze-i gûş |
: |
küpe. (bkz. : mengûş). |
|
âvizgin |
: | آويزگن |
(f. s.) : (asılgan, ilişkin) insana balta olan dilenci. |
avk |
: | عوق |
(a. i. c. : a'vâk) : alıkoyma, durdurma, vazgeçirme, (bkz. : te'hîr). |
avl |
: | عول |
(a. i.) : feryat, acınma, sıkıntı sebebi. |
avle |
: | عوله |
(a. i.) : feryat. (bkz. : avîl). |
avm |
: | عوم |
(a. i.) : yüzme. |
avn |
: | عون |
(a. i. c. : a'vân) : 1) yardım. 2) s. yardım eden; yardakçı; kafadar. |
avn-i Hakk |
: |
Allah yardımı. |
|
avn-i İlâhî |
: |
Allah yardımı. |
|
avnî |
: | عونى |
(a. s.) : 1) yardımla ilgili. 2) i. erkek adı. |
ayniye |
: | عونيه |
(o. i.) : Yeniçeriler tarafından ve daha sonra Sultan Mecit ve Sultan Aziz zamanlarında giyilen bir çeşit yağmurluk. |
avrat |
: | عورات |
(a. i. avret'in c.) : kadınlar. |
avret |
: | عورت |
(a. i.) : 1) insanın, gösterilmesi ayıp olan yeri. 2) kadın; zevce, avrat. |
âvşin |
: | آوشن |
(f. i.) : kekik otu. (bkz. : âvî-şen1) . |
avvâc |
: | عواج |
(a. i.) : fildişi satıcısı veya işçisi. |
avvâd |
: | عواد |
(a. i. ûd'dan.) : udcu; ud çalan. |
avz |
: | عوذ |
(a. i.) : 1) sığınma. 2) sığınak. |
avzü bî-llâh |
: |
Allah'a sığınma. |