âş

 :  آش

(f. i.) : 1) yemek, aş. 2) muharremde pişirilen aşure.

aşâ'

 :  عشاء

(a. i. c. : a'şiye) : akşam yemeği, (bkz. : ışâ").

a'şâ

 :  اعشى

(a. s.) : 1) gözleri dumanlı [adam]. 2) i. muhtelif asırlarda yaşamış birkaç Arap şâirinin adı.

a'şâb

 :  اعشاب

(a. i. uşb'un c.) : taze otlar.

aşâir

 :  عشائر

(a. i. aşîret'in c.) : kabileler, oymaklar.

aşak

 :  عشق

(a. i.) : sarmaşık.

âşâm

 :  آشام

(f. i.) : yiyecek ye içecek.

âşâm (-)

 :  آشام

(f. s.) : içen, içici. Mey' âşâm : şarap içen.

âşâmîdenî

 :  آشاميدنى

(f. s.) : yenilebilen veya içilebilen.

a'şâr

 :  اعشار

(a. i. öşr'ün c.) : mahsullerden alınan onda birler.

a'şârî

 :  اعشارى

(a. i.) : birin on cüze ve her cüzün yine ona bölünmesi kaidesine mensup, fr. systeme metrique.

aşâvet

 :  عشاوت

(a. i.) : gündüz görüp gece görmeyen ve tavuk kar(ası denilen bir göz hastalığı.

aşâyâ

 :  عشايا

(a. i. : aşî'nin c.) : akşamlar.

aşer

 :  عشر

(a. s. c. : aşerat) : on : 10

aşerat

 :  عشرات

(a. s. aşer'in c.) : on sayıları.

aşere

 :  عشره

(a. s. aşer’in c.) : onlar [sayi]. aşere-i mübeşşere : cennetlik oldukları, sağlıklarında kendilerine Peygamberimiz tarafından müjdelenen on zat. [Hazret-i Ebû Bekir Bin Ebî Ku-hâfe; Hazret-i Ömer Bin-il-Hattâb; Hazret-i Osman Bin Affân; Hazret-i Alî Bin Ebî Tâlib; Hazret-i Tal-ha Bin Übeyd-illâh; Hazret-i Zübeyr Bin-il-Avvâm; Abdürrahman Bin Avf; Ebû Ubeyde Bin-İl-Cerrâh; Said Bin Zeyd; Sa'd Bin Ebî Vakkas].

aşevî

 :  عشوى

(a. s.) : akşama âit, akşam.

âş-hâne

 :  آشخانه

(f. b. i.) : aşevi, mutfak.

âşık

 :  عاشق

(a. s. ışk’dan) : 1) birine, bir şeye tutkun, imre, emre. âşık-ı bîkarâr : kararsız âşık. âşık-ı dîdâr-i pâk : temiz yüzün âşıkı. 2) ed. evvelce ordularda, kışlalarda, köy odalarında ve mahalle kahvelerinde gerek kendinin, gerek başkalarının sözlerini sazla ve sözle dile getiren kimse; halk şâiri. 3) [cümledeki yerine göre] ahbap, hazret, ma'hut, seninki (müen "âşıka").

âşık-an

 :  عاشقان

(a. s. f. âşık'ın c.) : âşıklar.

aşî

 :  عشى

(a. s.) : 1) tavuk karasına tutulmuş. 2) i. akşam. 3) i. akşam yemeği.

âşî

 :  عاشى

(a. s.) : 1) akşam yemeği yiyen [kimse]. 2) gidip uzaklaşan [kimse], (müen. "âsiye").

aşib

 :  عشب

(a. s.) : çok otlu.

aşîb

 :  عشيب

(a. s.) : bol otlu.

âşîhe

 :  آشيهه

(f. i.) : kişneme, (bkz. : sahîl).

aşîk

 :  عشيق

(a. s) : fazla âşık.

âşikâr, âşikâre

 :  آشكار، آشكاره

(f. s.) : belli, açık, meydânda, (bkz. : ayân, celî, bâhir, hüveydâ) [doğrusu : âşkâr, âşkârâ, âşkâre dir].

âşinâ

 :  آشنا

(f. s.) : 1) bildik, tanıdık, (bkz. : ahbâb). 2) bilen, tanıyan [doğrusu âşnâ dır], âşinâ-yi hilkat : yaradılış âşinâsı.

âşîne

 :  آشينه

(f. i.) : yumurta, (bkz. : âs-tîne).

aşîr

 :  عشير

(a. s.) : 1) ondabir. 2) i. samîmî dost ve arkadaş. 3) i. koca.

âşir

 :  عاشر

(a. s.) : 1) onuncu. 2) öşür toplayan.

aşirân

 :  عشيران

(f. i.) : müz. Hüseynî-aşîran perdesinin ve makamının isminin kısaltılmış şeklidir.

aşîran-pûselik

 :  عشيران پوسه لك

(f. b. i.) : müz. (bkz. : pûselik-aşîran).

aşîrân-zemzeme

 :  عشيران زمزمه

(f. b. i.) : müz. Sâdullah Ağa'nın terkîbettigi bir makamdır. Makam, pûselik-aşîran mürekkebine, mi'de bir kürdî dörtlüsü ilâvesinden hâsıl olmuştur. Pûselik-aşîran gibi fa bakıyye diyezi ile donanır. Başkaca bir arızası yoktur. Inici'dir. Kürdî dörtlüsü'nün Hüseynî-âşîran şeddi ile aşîran perdesinde kalır. Güçlüler, aynen pûselik-aşîran makamında olduğu gibi hüseynî ve dügâh'dır.

âşiren

 :  عاشراً

(a. zf.) : onuncu olarak.

aşîret

 :  عشيرت

(a. i. c. : aşâir) : kabtle, oymak.

âşiyân , âşiyâne

 :  آشيان ، آشيانه

(f. i.) : 1) kuş yuvası. 2) mesken, ev.

âşiyân-ı harâb

 :   

yıkık yuva.

âşiyân-ı mürg-i dil

 :   

gönül kuşunun yuvası.

âşiyân-sâz

 :  آشيان ساز

(f. b. s.) : yuva yapan.

aşiyy

 :  عشى

(a. i. c. aşâyâ) : günün batması, akşam, (bkz. : ibkâr).

aşiyye

 :  عشيه

(a. i.) : 1) akşam. 2) öğleden sonra.

aşk

 :  عشق

(a. i.) : sevgi [aslı ışk dır ]. (bkz. : ışk).

aşk-ı fazl ü hakk

 :   

fazilet ve doğruluk aşkı, sevgisi.

aşkâr, aşkârâ, aşkâre

 :  آشكار، آشكارا، آشكاره

(f. s.) : (bkz. : aşikâr, aşikâre).

aşkar

 :  اشقر

(a. s.) : 1) koyu al. 2) kızıl saçlı adam. 3) doru at.

âş-kâre

 :  آشكاره

(f. b. i.) : ahçı. (bkz. : aş-pez).

aşk-efzâ

 :  عشق افزا

(a. f. b. i.) : müz. kürdî makamının hüseynî aşîran mi perdesindeki şeddine H. Saadettin Arel tarafından verilmiş olan isimdir. Hiç bir arızası yoktur. Niseb-i şerîfe'si kürdî gibi 9 dur. Güçlüsü dügâh lâ perdesidir. [H. S. Arel'in : "âyîn-i şerîf-i devr-i revân" peşrevi, "fenâ-yı hayât" isimli parçası bu makama örnektir].

âşkû, aşkûb

 :  آشكو، آشكوب

(f. i.) : 1) tavan; tabaka; kat. 2) gökyüzü, felek.

âşnâ

 :  آشنا

(f. s.) : 1) (bkz. : âşinâ). 2) i. yüzücü. 3) i. yüzme.

âşnâb

 :  آشناب

(f. i.) : yüzücü.

âşnâ-ger

 :  آشناگر

(f. b. s.) : yüzgeç, yüzücü. (bkz. : âşnâ-ver).

âşnâgerî

 :  آشناگرى

(f. b. i.) : yüzücülük, yüzme.

âşnâv

 :  آشناو

(f. i.) : (bkz. : âşnâb).

âşnâ-ver

 :  آشناور

(f. b. s.) : yüzgeç, yüzücü, (bkz. : âşnâ-ger).

aşnâyân

 :  آشنايان

(f. b. i. âşnâyt' nin c.) : aşinalıklar, dostluklar, haberdarlıklar.

âşnâ-yî

 :  آشنايى

(f. b. i.) : âşnalık, haberdardlık, dostluk.

âş-pez

 :  آشپز

(f. b. i.) : aşçı, ahçı. (bkz. : âş-kâre).

âş-pezî

 :  آشپزى

(f. b. i.) : aşçılık, ahçılık.

aşr

 :  عشر

(â. i.) : 1) on sayıdan birini alma, dokuza bir ilâve ile on etme. 2) dînî merasimde Kur'ân-ı Kerîm'den 10 âyet miktarı okunan kısım.

aşre

 :  عشره

(a. s. c. : aşerat) : on sayısı.

aşş

 :  عش

(a. i.) : kuş yuvası, (bkz. : âsiyâne, lâne, vekr).

aşşâb

 :  عشاب

(a. i. aşşeb'den.) : nebatları,* bitkileri sıralamakla ve incelemekle uğraşan bilgin.

aşşâr

 :  عشار

(a. i.) : vaktiyle a'şâr tahsildarlığı yapan kimse, öşürcü, ondalıkçı, (bkz. : muaşşir).

âştî

 :  آشتى

(f. i.) : sulh, barışıklık.

Âştî- hûre

 :  آشتى خواره

(f. b. i.) : barış ziyafeti.

âştî-perver

 :  آشتى پرور

(f. b. s.) : sulh taraflısı.

âştî-perver-âne

 :  آشتى پرورانه

(f. b. zf.) : sulh taraflısına yakışacak surette.

âştî-perveri

 :  آشتى پرورى

(f. b. i.) : sulh tarafdarlığı.

âştî-sâz

 :  آشتى ساز

(f. b. s.) : sulhseven, barışçı, barışseven, barışsever.

âştî-sâzî

 :  آشتى سازى

(f. b. i.) : sulh severlik, barışseverlik.

âşûb

 :  آشوب

(f. i.) : 1) kargaşalık. 2) s. karıştırıcı.

âfûb-i gavga

 :   

kavga kargaşalığı.

âfûb-t restehîz ü kıyâmet

 :   

kıyamet kargaşalığı.

âşûb (-)

 :  آشوب

(f. s.) : karıştıran, karıştırıcı. Şehr-âşûb : şehri karıştıran, kargaşa çıkaran.

âşûb-engîz

 :  آشوب انگيز

(f. b. s.) : kargaşalığa sebebiyet veren.

âşûb-gâh, –geh

 :  آشوب گه، گاه آشوب

(f. b. i.) : karışıklık yeri, gürültülü yer.

âşûg

 :  آشوغ

(f. s.) : ne idüğü belirsiz, yabancı, serseri; bilinmeyen, meçhul.

âşur, âşûrâ'

 :  عاشور ، عاشوراء

(a. i.) : Muharrem'in onuncu günü pişirilen buğday tatlısı, aşûre.

âşüfte

 :  آشفته

(f. s.) : çıldırırcasına seven, bu yüzden perişan bir halde, azgın ve baştan çıkmış deli gibi olan, iffetsiz kadın, aşifte. (bkz. : âlüfte).

âşüfte-dil

 :  آشفته دل

(f. b. s.) : gönlü perîşan olmuş.

âşüfte-dimâğ

 :  آشفته دماغ

(f. a. b. s.) : aklı perişan.

âşüfte-gî

 :  آشكفتگى

(f. i.) : aşiftelik. (bkz. : âlüfte-gî).

aşvâ'

 :  عشواء

(a. i.) : gece, gözü görmeyen. [kadın, kız].

aşve

 :  عشوه

(a. i.) : 1) akşam karanlığı. 2) akşam yemeği.

aşy

 :  عشى

(a. i.) : akşam yemeği.

aşyân

 :  عشيان

(a. s.) : akşam yemeği yiyen.